Anksiyete: uyanık iken görülen kabus

Anksiyete: uyanık iken görülen kabus

Dilimizde kaygı ya da endişe  olarak çevirilen anksiyete kavramı çağımız insanını adeta esir almış durumdadır. Bu sebeple ciddi rahatsızlıklar yaşamakta hatta bunlardan ileri boyutta olanları bedensel hastalıklara da yol açmaktadır. Panik-atak, öfke nöbetleri, paranoyalar, şüphenin her çeşidi ve güvensizlik temelli bütün huzursuzluk yaratan duygular anksiyete sınıfına girmektedir. Anlık, belirli bir zaman ataklar halinde yaşanan veya hayatın genel durumu haline gelmiş yaygın anksiyete bozukluğu da yaşanabilir.

Genel olarak anksiyete vücudun objektif tehdit yokken de alarm halinde olması ve gevşeyip rahatlayamamasıdır. Panik atak, kısa süreli ya da dönemsel kaygı ataklarıdır ancak uzun döneme yayıldığında yaygın anksiye bozukluğu ile de birlikte seyredebilir.

Anksiyetenin belirtileri arasında,  

kalp atışının hızlanması, terleme, göğüs ağrıları

ağız kuruması,  

baş ağrısı, baş dönmesi ve

mide rahatsızlığı,

sık idrara çıkma veya ishal,

nefes darlığı,

kaslarda  gerginlik ve titreme,

yorgunluk veya uykusuzluk

kontrolü kaybetme ne yapacağını bilememe,

kendinden geçmek gibi hisler ve bedensel semptomplar  görülebilir.

 

Peki anksiyete ve korku aynı şey midir? Farkları nelerdir?

Bir caddede karşıdan karşıya geçerken size doğru hızla yaklaşan bir araç görürseniz kalp atışlarınız hızlanır ve refleks olarak kaçma davranışı göstrerirsiniz. Belki de nefes nefese kalmışsınızdır bile. O anda ani bir korku yaşadınız ve yaşadığınız bu korku vücutta birtakım saniyelik reaksiyonlara sebep olarak kendinizi o durumdan kurtarmanız için gerekli enerjiyi sağladı.

Bu korkudur. Çünkü karşımızda gerek bir tehdit vardır. Ancak anksiyete, evinizde televizyon karşısında bu hisleri yaşamanızdır. Herhangi bir tehdit yokken oluşan tehdit algısı, ya da görüntüsü sanki gerçekte oluyormuş gibi yaşanmasını sağlayabilir. 

Örneğin, aynı caddenin ortasındasınız ve  iki taraftan aynı anda size doğru araba geldiğini görseydiniz hangi tarafa gideceğinizle ilgili ciddi bir belirsizlik ile donup kalabilirdiniz. Yani, korku durumunda kaçmaya programlanmış olan beynimiz, belirsizlik durumunda donup kalma hareketi gösterir. Ve belirsizlik geçtikten sonra karın bölgenizde hissettiğiniz boşluk duygusu, tehlike geçmesine rahmen hala kalp ritminizin ve nefes alışverişinizin sakinleşememesi ve artık o yolda yürürken güvende hissetmiyor oluşunuzla belirlenen tepkiler sizi huzursuz ediyordur artık ve bu  anksiyetedir.

Anksiteye hayatımızdan birçok objektif tehdit olmayan durumlarda da yaşadığımız bir duygu durumudur. Kılıktan kılığa girer, ve hayatımızı zindana çevirebilir. Bir köpek havlamasıyla ani bir korku yaşayan bir çocuk köpek görünürden kaybolunca onun benliğini tehdit etmez, bir lise öğrencisi matematik sınavından kötü almaktan korkabilir ama bu onun için dünyanın sonu değildir.

Eğer insanın tüm benliğini tehdit edecek bir tehlike karşısına çıkarsa anksiyete beyne hükmetmeye başlar. Çok değer verdiği birşeyin kaybı gibi (sevilen insan, ilişki, iş, para, itibar kaybı). Anksiyete ve endişe varlığımızın tehlikede, benliğimizin güvende olmadığına dair bir işarettir.

Buna sebep olan şey ise o olaya verdiğimiz anlamla ilgilidir. Komşunuzun sizinle artık konuşmuyor olması sizin ona verdiğiniz değer oranında anksiyete oluşturur veyahut hiç oluşturmayabilir. Eğer oluşturursa, zihin buna bir açıklama getirmek için sürekli bir taraftan bununla uğraşır,  sizi birşeyler yapmaya iter. Eğer o komşunuz sizin anneniz yerine koyduğunuz biriyse hisleriniz ve tepkileriniz çok farklı olacaktır.  Bir yakının kaybının kaygı ve endişesi gibi durumlarda çok ciddi boyutlara ulaşabilir.

Shakespeare kaygı için şunu der: ‘Gelecekte olabileceklere oranla günümüz tehlikeleri daha az korkutucudur.’ Çünkü şuanda olanlar gelecekte olabileceklere göre daha kontrol edilebilirdir.  Anksiyetede hayatınızın kontrolü sizde değildir, uyanıken gördüğünüz kabuslar sizi yönetmektedir. Kabuslara gerçekten benzer anksiyete çünkü hayal dünyası sürekli tehdit algısı ile çalkalanmaktadır.       

Dış dünyadan gelen bir tehdit olmaksızın yaşanan anksiyete durumlarında sebep, bilinçaltındaki psikolojik çelişkilerdir. Sebebini kedinsinin kestiremediği kaygının kontrolden çıkması durumları    geçmiş deneyimlerden edinilen öğrenmelere dayanır. Eğer birey bı korkularının temeli olan geçmişle yüzleşmeye cesaret edemezse problem bastırılır ve ortaya çıkan kendini koruma içgüdüsü bedensel korku ve ağrı reaksiyonlarıyla kendini gösterir.

Anksiyeteyle başetmek için çeşitli yöntemler vardır. Bütün yöntemlerin esas amacı, korkuyla yüzleşmeyi sağlamak ve bunun olağandışı bir kaygı değil önce olağan, gerçek bir korku haline getirmek ve böylece üstesinden gelebilmek için yapılabilecek birçok şeyin olduğunu göstermektir. Ayrıca ataklar sırasında beynin anksiyeteden dolayı bloke olmuş kısımlarını aktif hale gelmesini sağlamaktır.  Bunun için profesyonel destek gereklidir.                                                                                                           

Bu makale 19 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Psk. Ayşe Esma Vatansever

Ayşe Esma VATANSEVER, İstanbul’da doğmuştur. Uludağ Üniversitesi Psikoloji bölümünde lisans eğitimini tamamlamış, Üniversite eğitimi sırasında çeşitli vakıflarda aile eğitimleri düzenlemiştir. Mezun olduktan sonra Can Kardeş ve Balarısı anaokullarında Aile danışmanlığı müdürlük faaliyetleri yaptıktan sonra, İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı Gaziosmanpaşa Kadın Sağlığı Merkezi’nde Yetişkin ve çift psikoretapisti olarak çalışmıştır. Özellikle travmalarla ilgili bireysel ve grup çalışmaları yönetmiştir. Sonrasında, kurucusu olduğu Anka Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nde görev yapmıştır. 1 yıl sonra İçe bakış Aile Danışma Merkezinin kurucu ortaklığını üstlenmiştir. Bu kurumda hem psikoterapi faaliyetlerini sürdürürken, bir taraftan Enderun Vakfı aile eğitim seminerlerinde 2 yıl aktif olarak rol almıştır. 2016 yılı ndan itibaren Ankar ...

Etiketler
Anksiyete
Psk. Ayşe Esma Vatansever
Psk. Ayşe Esma Vatansever
Ankara - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube