Doktorsitesi.com

Akne Oluşumunda Gerçekte Ne Etkili?

Uzm. Dr. Şerafettin Saraçoğlu
Uzm. Dr. Şerafettin Saraçoğlu
28 Eylül 2015407 görüntülenme
Randevu Al
Akne Oluşumunda Gerçekte Ne Etkili?

Araştırmalar akne tedavilerinde değişikliğe neden olacak gibi görünüyor.

Akne gençler ve yetişkinler arasında yüzde 85'ten fazlasını etkileyen, en sık görülen kronik deri hastalıklarından biridir.

Sivilcenin nasıl oluştuğu ile ilgili bazı tartışmalar vardır. Fakat ortak olan görüş tek etkene bağlı olmayan bir sorun olduğu gerçeğidir. Akne oluşumunda en çok suçlanan mekanizmalar;

- Yağ bezlerinden aşırı yağ ( sebum) üretimi

- Kıl kökünde iltihabi reaksiyon

- Kıl kanalında aşırı hücresel üretim

- Kıl çevresinde yaşayan Propionobakterium aknes isimli bakterinin anormal miktarda üremesi gibi mekanizmalar geçerli idi.

Yıllarca akne tedavi yaklaşımımızı aknenin iltihaplı olup olmadığına göre belirliyorduk. Siyah ve beyaz noktacıklar ( açık ve kapalı komedon olarak isimlendirilir) iltihapsız sivilce, kızartılı, deriden kabarık ve irinli olanlar ise iltihaplı sivilce olarak kabul ediliyordu. Fakat yakın geçmişte yapılan araştırmalar aknenin her formunun iltihabi özellikler taşıdığını gösterdi. Çıplak gözle göremediğimiz iltihabi yapıların mikroskopla incelendiğinde kıl kökü ve kıl çevresinde bağışıklık hücrelerinin istilası gözleniyor. 

Bağışıklık sistemi üzerine yapılan çalışmalarda doğal bağışıklık sisteminin (derimize saldıran patojen mikroorganizmaları tanıyıp ilk yanıtı veren ve ilk bağışıklık sinyalini tetikleyen sistem) P. acnese bakterisine karşı düzgün çalışmadığı ve bir bağışıklık sorunu oluştuğu gösterildi. Bağışıklık sisteminin bu işlevi yöneten elemanlarını ( inflamazom ve tool like reseptor olarak isimlendirilir) baskılayan tedavi rejimleri akne oluşum sürecini engelledikleri için etkili oluyorlar.

Yağ bezleri gereğinden fazla sebum üretiyor ama nasıl?

Yağ bezlerinin bu sorundaki rolü nedir gibi bir soru akla gelebilir. Aslında akne oluşum mekanizmasının tam ortasındadır. P.acnes olarak isimlendirilen akne bakterileri derinin özgün yağı olan sebumun iştah açıcılığına dayanamaz ve sebumu yağ asitlerine parçalar. Yağ asitleri -kendisi de yağ yapısında olmasına rağmen- deride iltihabi süreci başlatır.

Peki, akne oluşumunda tüm mekanizma bu kadar basit mi? Tabii ki hayır. Yapılan son çalışmalarda sebumu üreten yağ bezi hücreleri sadece yağ üretmekle kalmıyor aksine bağışıklık sisteminin bir öncü kuvveti gibi de çalışıyor. Eksilen ve deride tahrişe neden olan yağ asitlerinin uyarısı ile daha fazla sebum üretiyor.  Sebase bezlerden salgılanan sebum bir inflamazomu ön plana çıkartıyor ve bu öncül bağışıklık ajan iltihabi reaksiyonu tetikliyorve arttırıyor. Yani deriyi bakteriye karşı korumak amaçlı üretilen inflamazom formundaki sebum yağı asıl görevini yapamıyor ve iyi amaçla üretilmesine rağmen aknede kötü bir sonuca neden oluyor. Bu kısır döngü kırılamazsa akne sorunu hafiften şiddetliye artarak devam ediyor.

Bu araştırma ile elde edilen veriler çok önemli. Öncelikle akne oluşumunda sebase bezlerin rolünü açıkça ortaya koyuyor. Bunun yanında asıl heyecan verici özellik ise sebase bezlerin bağışıklık sistemi işleviyle aktivasyonunun akne oluşum mekanizmasındaki rolünün anlaşılmasıdır. Bu gelecekte akne tedavisinde ve aknenin önlenmesinde yeni yöntemler geliştirmemize yardımcı olacaktır.

Yani derinin yeterince temizlenmesi yani ne az ne de çok  yeterince temzlenmesi, koruyucu sebumun belirli oranda deride bırakılması, derideki akneye neden olan bakteri sayısının düzenli yıkamayla azaltılması- maalesef bitmiyor, derinin sürekli doğal konakçısı- sivilce tedavisinin birinci basamak tedavisidir. Buna ek olarak deride iltihabi süreci baskılayıcı anti-enflamatuar tedaviler ana tedavi ürünleri olarak öne çıkacaktır.

 

Etiketler

Akne neden olurAknenin sebepleri nelerdirAkne tedavi edilir miAknenin tedavisi nasıldırAknelerden nasıl kurtulurum?

Yazar Hakkında

Uzm. Dr. Şerafettin Saraçoğlu

Uzm. Dr. Şerafettin Saraçoğlu

Uzm. Dr. Şerafettin SARAÇOĞLU, 1965 yılında İstanbul’da doğmutur. Lisans öncesi eğitimini İstanbul’da tamamlamasının ardından 1982 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başlamış olduğu lisans eğitimini 1988 yılında tamamlayarak Tıp Doktoru ünvanı almıştır. Yurdun değişik bölgelerinde zorunlu hizmet ve askerlik görevini yerine getirmiştir.

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.

Benzer Makaleler

Bu uzmanın başka makalesi bulunmamaktadır