Hocam okula ne zaman gelelim ? Öğretmenler ile hangi aralıklarda görüşelim ?Okulda yapılan faaliyetlerden haberimiz olmadı. Çocuklar bize bir şey söylemedi. Keşke bizim de bu çalışmadan, eğitimden, seminerden haberimiz olsaydı, muhakkak biz de katılırdık . Bu cümleler sizlere de bir yerlerden tanıdık geliyor değil mi? Meslektaşlarımın ve öğretmenlerin bu ve benzer onlarca soru ile her gün muhatap olduklarını biliyorum. En kıymetli varlıklarımızı yani çocuklarımızı eğitmeleri için emanet ettiğimiz öğretmenler ile yeterli düzeyde iletişim kuramamak ne kadar acı değil mi ? En son bu hafta 10.sınfta okuyan bir kız öğrencimin annesiyle yaşadığım bir olay üzerine bu yazıyı yazmaya karar verdim. Değerli velimiz dedi ki: Hocam kızımın arkadaşları kızımla dalga geçiyorlar, annen her gün okulda. Maşallah okuldan çıktığı yok diyerek kızımla alay edip onu küçük düşürüyorlar, sizce ne yapmalıyım ? Okul ile ilişkisinin ölçüsünü ayarlayamayan bu değerli velimize ne yapması gerektiği konusunda tabi ki yardımcı oldum fakat çalıştığım bütün kurumlarda gördüğüm kadarıyla öğretmenler velilerin okula uğramayıp, yapılan çalışmalara katılmamalarından dert yanıyorlar. Ailelerin , çocuklarının okul durumları ile yeteri kadar ilgilenmediklerini söyleyip, onlardan çocukları ile ilgili konularda bekledikleri desteği görememekten şikayetçiler. Aynı şekilde velilerin de çeşitli gerekçelerle öğretmenlere eskisi kadar güvenmediği aşikar. Bu durumda da olan çocuklara oluyor. Aile ile öğretmen iş birliği yapmadıkça öğrenciden beklenen başarı ve davranış durumu da maalesef istenen düzeyde olmuyor. Ailelerin çocuklarından, öğretmenlerin öğrencilerinden beklentilerinin gerçekleşmesi , öğretmen-aile işbirliğinin aktif biçimde kesintiye uğramadan devam edebilmesi için dikkat edilmesi gereken durumları aşağıda belirtmeye çalıştım.
Öğretmenin okulda çocuğa kazandırmak istediği bakış açısı, davranış ve tutum aile tarafından da evde desteklenmeyince maalesef öğretmen daha fazla yol alamıyor. Bazen ailelerin değer yargıları ile öğretmenlerin değer yargısı ve tutumları arasında yaşanan uyumsuzluklar öğrencide çatışma durumu yaratabiliyor. Örneğin öğretmen okulda öğrencisine herhangi bir konuda sorumluluk duygusunu aşılamaya çalışırken aile evde çocuğuna sorumluluk vermekten kaçabiliyor. Ya da bazı konularda öğretmenin tutumu aile tarafından benimsenmeyebiliyor.Bundan dolayı aile ile öğretmen iş birliği yapabilmeli ki değer ve tutumlarda birliktelik sağlanarak çocukların zarar görmesinin önüne geçilebilsin.
Bazı ebeveynler ise okula geldiğinde müfettiş edasıyla öğrenci not ve davranışları üzerinden öğretmeni sorgulamaya-denetlemeye çalışarak antipati oluşturuyor. Öğretmen istemese de bu durum öğrenciye olumsuz olarak yansıyor. Bu durumun önüne geçilebilmesi için ailenin denetleyici rolden vazgeçip paydaş/paylaşımcı role bürünmesi lazım ki; öğretmen ile arasında güven duygusu gelişsin ve düzenli diyalog kurulabilsin.
Çoğu aile çocuklarında görülen sorunları kabullenmek istemeyerek durumu görmezden gelmeye, çocuğunu kusursuz ya da en iyi göstermeye çalışmaktadır. Kabullenenlerin önemli bir kısmı ise ya öğretmenleri ya çocuğunun arkadaşlarını ya da ailedeki diğer bireyler ile yaşanılan olumsuz olayları, karşılaşılan soruna neden olarak gösterirler. Çocuğun okulda farklı evde farklı davranması da aileyi bu konuda ikna etmeye yeterli olamayıp, aile öğretmenin söylediklerini reddederek öğretmeni kendi çocuğunu tanımamakla suçlayabilir.Maalesef eğitim sistemi öğrencileri ve aileleri hatta öğretmenleri yarış atı gibi koşturup en iyi olma savaşı verdirdiği için aileler yetersizlikleri kabullenmemekteler.
Anne-babalar çocukları ile ilgili bilgileri özellikle sınıf öğretmeni ve okul rehberlik uzmanı/ psikolojik danışmanı ile paylaşarak, çocuklarının gelişiminin tam takip edilebilmesi için okula bu konuda yardımcı olmalıdırlar. Öğretmenler bu konuda kişisel imkanlarıyla aileler ile bağlantı kurmaya çalışarak bilgi akışını sağlamaya çalışmaktalar.Bu durum ise düzenli bilgi akışını sekteye uğratmakta. Teknoloji çağında öğretmen-veli iletişimini eski usullerle yapma alışkanlığımızdan vazgeçip, çağın gerekliliklerine göre yeni sistemler geliştirmeliyiz.
Ailenin şu ya da bu nedenle ulaşamadıkları mesleklere çocuklarının ulaşmasını istemesi, çocuğunun zihinsel kapasitesinden yüksek beklentilere sahip olması, aile içinde kuralların/sınırların olmaması ya da katı kuralların konulması, kardeşleri ya da akranları ile kıyaslama yapılarak yargılanması çocukta sorunlar yaratır.Öğrencide yaşanan sorunların çoğu aile temelli olduğu için ailelerin kendilerini geliştirmelerine yönelik öğretmenler ve psikolojik danışmanlar tarafından eğitim imkanları sunulmalıdır.Aile eğitimleri sayesinde çocuklarına karşı olumlu davranış geliştiren ailelerde oluşan pozitif hava, çocuğa da olumlu yansıyacaktır.
Sözün özü okullar öğrencileri sınava hazırlayan hazırlık kursları değil, çocukları hayata hazırlayan kurumlar olmalıdırlar. Bunun için aileler okulları sınava hazırlık kursu, öğretmenleri ise sadece bilgi aktaran, sınavlara hazırlayan kişi olarak görmemeli, çocukları ve kendilerinin mutluluğu için öğretmenler ile muhakkak iş birliği kurmalıdırlar. Aileler okula genellikle notlar kötü gelince, idareciler çağırınca ya da kendilerince önemli gördükleri toplantılara katılmak için giderler .Okula sadece bu ve benzer durumlar oluşunca değil, belirli aralıklar ile uğrayın. Eğer çocuğunuzun başarısı ile mutlu olmak istiyorsanız lütfen okula uğramak için davetiye beklemeyin. Okulda çocuğunuz ile ilgili kim varsa; okul müdürü,müdür yardımcısı ,psikolojik danışman/rehber öğretmen,sınıf öğretmeni ve çocuğun dersine giren diğer öğretmenlerin iletişim bilgilerini alarak okula gidemediğiniz zamanlarda da telefon ile irtibat kurunuz. Sevgili anne-babalar , siz varsanız okullar hayat bulur, çocuklarınız ve öğretmenler ise daha mutlu olur.