Beynimizin vücudumuzdaki organlarımızın fonksiyonlarını, duygularımızı ve davranışlarımızı nasıl yönettiğini daha kolay anlamak için bir benzetme yapacaksak, bir bankanın yönetiminde var olan hiyerarşik yapı gibi yönettiğini söyleyebiliriz.
Nasıl ki bir bankanın bir genel müdürü vardır prefrontal korteksimiz o genel müdürdür. Genç, dinamik, yeniliğe açık.
Nasıl bir yönetim kurulu vardır, limbic sisteme ait beyin bölümleri o yönetim kuruludur.
Nasıl geniş bir otonomisi olan ama yönetim kurulu ile etkileşimi sürekli bir müdür vardır, o hipothalamustur ve de müdürün altında simpatik , parasimpatik sistem olarak adlandırdığımız iki şef çalışır.
Bu şeflerin arasındaki denge sağlığımız için özel bir öneme sahiptir.
Bu şeflerden simpatik sistem tehlike ve korku yaratan durumlarda daha çok çalışır.
Parasimpatik system ise daha sakin ve huzurlu durumlarda fonksiyon görür.
Bu hiyerarşik düzenin ahenkli çalışması sağlıklı bir yaşam için oldukça önemlidir.
Gerçek bir tehlike durumunda örneğin bulunduğumuz odaya birisi tabanca ile daldığında, limbik sistemimiz bunu süretle değerlendirir ve altında çalışan hypothalamus ve simpatik sistemin active olmasıyla odada bulunan herkesin kalbi çok atmaya başlar çünkü iki şansımız vardır ya adamın elinden tabancayı almak ya da kaçmak, örneği uzatmamak için durumu kaçmak üzerinden aktaracak olursak ; kaçmak için bacaklarımıza ihtiyaç duyarız bu nedenle bacaklarımıza giden damarlar genişler, nereye nasıl kaçacağız yanı beynimizin çalışması lazım, beynimize giden damarlar genişler. Kanı nereden bulacağız? Derimizdeki damarlar daralır ve kanımız kalbimize alınır o yüzden betimiz benzimiz atar. O sırada vücudumuzda sindirim yapacak hal yoktur sindirim sistemimizi besleyen damarlarımız da daralır o kan da kalbimize alınır , tabi ki bu sırada bu hızla dolaşan kanımızın oksijenlenebilmesi için solunumumuz daha sıklaşır ve kalbimiz çok ve güçlü atarak oksijenlenmiş kanı bacaklarımıza ve beynimize göndererek bizim kaçıp kurtulabilmemizi sağlar.
Limbik system fizyoloji sınırları içinde gerçek bir tehlike varken bu çalışma düzeni hayat kurtarıcı bir durumdur.
Oysa depremde kalmak, hayati tehlike yaratabilecek bir trafik kazası geçirmek, fiziksel şiddete maruz kalmak, tecavüze uğramak, bir kaza ile bir uzvumuzu kaybetmek, bir bombalamanın ortasında kalmak, ölüm riski taşıyan bir hastalık teşhisi ile karşı karşıya kalmak gibi yüksek şiddetli birden ortaya çıkan stress uyaranlarına maruz kalan kişilerin limbik sistemleri o olaylardan kısa bir süre sonra çok küçük stres uyaranlarını ( asansör, siren, hızlı giden otomabil, biraz yüksek ses , karanlık, ıssızlık,vb.) bile gerçek bir tehlike uyaranı olarak algılamaya başlar, oysa ortada gerçek bir tehlike yoktur.
Işte o andan itibaren gerçek bir tehlikede hayatımızı kurtaracak olan fonksiyonlarımız ; kalbin çok atması , betimizin benzimizin atması, soluğumuz yetmiyormuş gibi hissetme sonucu öleceğimizi düşünmeyle ortaya çıkan bir klinik tabloya dönüşür ki bu tablo panik atak olarak tanımlanan bir hastalığa dönüşür.
Yapılan laboratuar araştırmalarında hiç bir neden bulunamaz ve her atak sonrakilerin şiddetini artıran bir sarmalın oluşmasına neden olur.
Oysa neden limbik sistemimizin organ fonksiyonlarını yönetimindeki ahengin bozulmasından başka bir şey değildir.
Akupunktur yapılan bilimsel çalışmalarda da gösterildiği gibi limbik sistemin çalışmasını düzenleyerek daha doğru çalışmasını sağlayarak panik atak tedavisinde psikiyatrik tedaviyi destekleyen bir yöntem olarak ortaya çıkmaktadır.
Akupunktur panik atak tedavisinde haftada 3 seans olarak toplam 15 seans uygulanır.