Lepra (cüzzam)

Lepra (cüzzam)

Tüm dünyada her yıl Ocak ayının son Pazar günü Devlet Sağlık Örgütü’nün önerisiyle " Dünya Cüzzam Günü " olarak anılmaktadır. Yapılan etkinliklerle bu konuya olan dikkatin arttırmasını hedeflenmektedir.

Tarihi boyunca, cüzzam korkulan bir hastalık olmuştur. Uzun bir süre için cüzzam hastalığının bir lanet  düşünülmüştür. Örneğin, Orta Çağ boyunca Avrupa'da, cüzzam hastalarına  özel giysi ve yüzük giymeleri, etrafındakileri uyarmak için çan veya zil çalmaları ve hatta rüzgarın yönüne bağlı olarak, yolun belli bir tarafında yürümek zorunda bırakılıyorlardı. 

Cüzzam hastalığının ilk kez ne zaman ortaya çıktığını kesin olarak belirlemek halen mümkün olmasa da hastalığın tanısı ile ilgili ilk yazılı kayıta M.Ö. 1550 yazılmış bir Mısır papirüs belgesinde rastlanmıştır. M.Ö. 600’lü yıllara ait Hint ve Çin yazılarında cüzzam benzer bir hastalık tanımlamaktadır. Kaynaklar göre cüzzam'ın Avrupa'ya Hindistan'dan Büyük İskender'in ordusunun askerleri ile veya Roma askerleri tarafından taşındığını öne sürerler. Cüzzam Haçlı seferleri sırasında oldukça yaygın bir hal almıştır. Tedavisinin bilinmediği dönemlerde cüzam bir “lanet” olarak değerlendirildiği için, hastalar için tecrit yerleri yapılmıştır. Örneğin Romalılar, Kâhinlerin sözlerine önem vererek bunlar için şehir dışında günahkârlar hamamı denilen yerler yaptırmışlardı. Bunlardan birisinin de Antakya’da Habib Neccar dağında kurulmuş olan Miskinler Tekkesi olduğu kaydedilmektedir. Avrupa’da lepranın çoğalması bu tür yerlerin artmasına neden olur. Ellerinde çıngıraklarıyla gezen lepralılar başlarında papazlar bulunmak kaydıyla, zincirlere bağlı olarak çoğu şehir dışında bulunan kalelere hapsedildiği yine birçok kaynakta ifade edilmektedir.

CÜZZAM (LEPRA) HASTALIĞI NEDİR?: “Mycobacterium leprae” adlı bakterinin deri ve sinir sistemini tutarak oluşturduğu kronik seyirli bir enfeksiyon hastalığıdır. 1876’da Norveçli bilim adamı Armauer Hansen tarafından lepra basili bulunmuştur. 

BULAŞMA YOLLARI NEDİR?:  Ağız ve burundan yakın temas sonucu damlacık enfeksiyonu ile bulaşır. Bakteri çok yavaş çoğalır, inkibasyon periyodu 5 yıl kadardır. Semptomların görülmesi bazen 25 yılı bulabilmektedir. cüzzam mikrobu taşıyan bir hastayla uzun süreli ve yakın temas sonucunda hastalığa yakalanmak mümkündür. Hastalığın tek taşıyıcısı insandır. 

HASTALIK BELİRTİLERİ: Bakterinin deri ve sinirleri etkilemesine bağlı olarak şekil bozukluklarına yol açar. Aşağıda sıralanan belirtilerden bir veya birkaçı cüzzam hastalığını düşündürmelidir:

- Vücudun herhangi bir yerinde deriden açık renkte, oval veya yuvarlak, kabarık olmayan, hiçbir şikâyet yaratmayan kepeksiz, bazen hafif duyu kusuru gösteren leke.

- Çocuklarda ve gençlerde burunda sürekli tıkanma ve sık sık tekrarlayan burun kanamaları.

- Deri üzerinde bir veya daha fazla kabarık plak şeklinde, kılsız, terlemeyen, kepekli, mutlaka duyu kusuru olan lezyonlar.

- Belirli yerlerde özellikle ön kol iç yüzde duyu eksilmesi.

- 4. ve 5. Parmakların elde içe kıvrılması, avuç içi kaslarda erime başlaması, kol ve bacak sinirlerinde kalınlaşma ve ağrılı olmaları.

- Kaşların uçlardan dökülmesi.

- Yüzde ödem, alın derisi ve kulakların morumsu kabarık sert nodüllerle dolması.

- Alt göz kapaklarının kapanmaması.

Cüzzam hastalığının iki klinik tipi vardır.

1. Tüberküloit Cüzzam, hastalığın bu tipi vücut direnci sağlıklı kişilerde ortaya çıkar. Belirtiler nispeten lokaldir. Basil kol ve bacaklarda bulunan çevresel sinirlerin bir veya iki tanesine yerleşir, bu bölgelerde bulunan  sinirlerde küçük ilhitab odakları oluşturur. Sinir fonksiyonunu bozar ve duyu kayıpları  oluşmasına neden olur. Bazen de deriden kabarık keskin kenarlı ve duyu kaybı olan deri lezyonları (tüberküloid plak) gelişir. Tüberküloid Lepralı hastalarda basil sayısı az olduğu için hastalığı çevrelerine bulaştırmazlar.

2. Lepromatöz Cüzzam, bu tip vücut direnci zayıf veya hiç olmayan kişilerde görülür. İlk belirtisi burun tıkanıklığı, burun kanaması, saç dökülmesi, burun tabanında çökme, diz ve dirsekte lezyonlar, bu dönemde tedavi başlanılmazsa basiller hızla yayılabilir. Tedavi edilmezlerse basil sinirleri tutarak ellerde ve bacaklarda eldiven şeklinde duyu kayıpları ve motor işlev kayıpları görülür. Hastalarda felç hali görülebilinir. Bunlara bağlı olarak vücutta yaygın şekil bozuklukları ve sakatlıklar görülür. 

TANI: Klinik verilerle ve ailesinde lepra hikayesi olan kişilerde kolaylıkla konulabilir. Dışarıya basil çıkaran aktif durumda bir hastaya yakın temas halinde olan kişiler mutlaka hastalık yönünden araştırılmalıdır. Basil çıkaran tipte burun ve deriden yapılacak yaymalar, kuşkulu deri lezyonlarından alınan biyopsilerin patolojik incelemesiyle tanı konulur. 

TEDAVİ: Cüzzam erken tanı koyulduğunda tedavisi kesin olarak yapılabilen bir hastalıktır. Erken tanı ve tedaviden sonra hiçbir kalıcı sakatlık oluşmadan tedavi mümkündür. Tedavisinde, Dünya Sağlık Örgütünün uyguladığı çok ilaçlı tedavi (Multi Drug Treatment=MDT) uygulanmaktadır. Kayıtlı hastaların tedavisini Dünya Sağlık Örgütü karşılamaktadır. Ülkemizde lepranın durumuna ilişkin veriler de çok çeşitli ve bir oranda da çelişkilidir. Dr. Etem Utku’ya göre ülkemizde lepra ilk kez Dr. Duhring tarafından araştırılmıştır. 

Ülkemizde cüzzam ile mücadeleyle, ilk kez Prof. Dr. Mazhar Osman’ın 1919 yılında 40 kadar cüzzam hastası için Bakırköy Akıl Hastanesi’nde özel bir bölüm açmasıyla başlandı. Bu girişim, ülkemizdeki ilk cüzzam hastanesinin de temelini atan bir adım niteliğini taşır. Ancak cüzzamın ülkemizde kontrol altına alınması konusundaki en kapsamlı girişim, 1976 yılında İstanbul’da Prof. Dr. Türkan Saylan ve arkadaşlarınca kurulan Cüzzam’la Savaş Derneği olarak kabul edilir. Ayrıca Ankara’da da Cüzzam Savaş ve Araştırma Derneği adında gönüllü örgütler bulunmaktadır.

Ülkemizde 2012 yılı hastalık bildirimleri sonucunda kayıtlı lepralı hasta sayısı kümülatif olarak yaklaşık 1200 civarındadır. Son yıllarda yapılan taramalarda yeni tespit edilen hasta sayısında azalma görülmektedir (2012 yılında 6, son yıllarda ortalama 4 vaka). 2012 yılı verilerine göre tedavi gören hasta sayısı 21'dir. Lepralı hastaların ilk tedavileri İstanbul, Ankara ve Elazığ İllerinde bulunan Lepra Hastanelerinde yapılmaktadır. Cüzzamlı hastalarla ilgili her türlü izleme ve değerlendirmeler hastaların yaşadıkları ildeki sağlık kuruluşlarınca yürütülmektedir. Hastaların tedavi giderleri Sağlık Bakanlığı tarafından ücretsiz karşılanmaktadır.

Gün geçtikçe sayıları azalan lepralı hastalar bizim toplumumuzun insanlarıdır. Onlarla ilişkiyi kesmek ve onları toplum dışına itmek yerine, ihtiyaçları olan anlayışı, yakınlığı, destek ve sevgiyi göstermek önde gelen bir vatandaşlık görevidir. 

Ömrünü cüzzamla savaşa  adamış Prof. Türkan Saylan, Lepra’nın tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu ve lepra’lı kişilerin toplum dışına itilmemesi gerektiğini çalışmalarıyla bizlere kanıtlamıştır. Onu saygıyla anıyoruz.

Ülkemizde Cüzzamla ilgilenen merkezlerin adres ve telefon numaraları;

         İstanbul Tıp Fak. Lepra Araş.Uyg.Merkezi Çapa 0212-525 58 56

         İstanbul Lepra Hastanesi Bakırköy 0212-572 61 22-570 10 26

         Ankara Lepra Eğitim ve Araştırma Merkezi Dikimevi 0312-319 22 79

         Elazığ Lepra Hastanesi Elazığ 0424-212 46 16-212 16 54

         Cüzamla Savaş Derneği İstanbul 0212-572 71 89

         Cüzamla Savaş Vakfı İstanbul 0212-572 71 89

         Ankara Cüzam Savaş ve Araştırma Derneği Dikimevi 021

Dr Buket Bayram

Bu makale 18 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Dr. Buket Bayram

Etiketler
Lepra nasıl bir hastalıktır
Uzm. Dr. Buket Bayram
Uzm. Dr. Buket Bayram
İstanbul - Dermatoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube