RADYOTERAPİ (IŞIN TEDAVİSİ) NİN YAN ETKİLERİNİ OZON TEDAVİSİ İLE ORTADAN KALDIRMAK MÜMKÜNDÜR
Radyoterapi Kanser tedavisindeki üç önemli uygulamadan birisi ve vazgeçilmez olanıdır. Ancak, vazgeçilmezliğine rağmen oldukça fazla yan etkilerini de beraberinde getirmektedir.
Radyasyonla tedavi edilen hastalarda radyasyon etkilerine bağlı olarak bir takım bozukluklar meydana gelmektedir.Çünkü radyasyon tümörü etkilerken diğer normal dokuları da etkilemektedir. İyi bir radyoterapi planlaması yapılarak bu bozukluklar en aza indirgenebilir. Ancak radyoterapi sırası ve sonrasında meydana gelecek bozukluklara elimizdeki mevcut tedbir ve tedaviler ile engel olunamamaktadır. İşte bu yan etkiler için ozon/oksijen tedavisi hızır gibi imdadımıza yetişmektedir. Kanser gibi ölümcül bir hastalığın tedavisi sağlanırken meydana gelebilecek radyasyona bağlı bozukluklar başlangıçta önlenemez ise kanserden kurtulan hastalarda yaşamı zindan etmektedir. Bu nedenle ozon tedavi gibi, basit,kolay,pratik ve gerçekte çok etkili bir tedaviyi radyoterapi ile eş zamanlı kullanarak bütün bu şikayetlerden önemli ölçüde kurtulmak ve daha konforlu bir hayat yaşamak mümkündür. Kanser tedavisinde kullanılan radyasyon içinden geçtiği maddede enerjilerini aktarırlar. Bu enerji, hücre ve doku içerisinde emildiğinden hücrede kimyasal ve fiziksel değişiklikleri başlatan reaksiyonlara neden olurlar. Radyasyon hücrenin kritik moleküllerine etki ederek hücre biyolojisinde önemli değişikliklere neden olur. Bu şekilde molekülde meydana gelen hasar, ya molekül üzerinde direkt olarak veya indirekt etkisi ile ortaya çıkar. Radyasyon hasarının büyük bir kısmını indirekt etki oluşturur. DNA en önemli hedef moleküldür. Radyasyonun etkileri vücudun uygulanan bölgesine bağlı olarak değişirse de genellikle şunlardır; Radyasyona bağlı erken şikayetler; İştahsızlık(anoreksi) Bulantı, Yorgunluk gibi sistemik etkiler ile Yemek borusu iltihabı(özefajit) İshal(diyare) Cilt şikayetleri(kızarma, döküntü,kıl dökülmeleri) Kan değerlerinde değişiklik(Kemik iliği baskılanması gibi kandaki akyuvar ve alyuvar sayısında azalma) Saç dökülmeleri(uygulanan doza bağlı olarak geçici ve ya kalıcı olabilir). Yutmada güçlük ve buna bağlı beslenme bozukluğu. Tükrük üretiminde azalma,ağız içi aft ve mantar(pamukçuk gibi) enfeksiyonları, dilde kızarma ve tat alma duyusunda bozukluk Bulantı-kusma(tedavinin ilk günlerinde) Mesane iltihabı(buna bağlı idrar yolları enfeksiyonu Tedavi sırasında veya hemen sonrasında ortaya çıkar ve birkaç hafta sürebilir, tedavisi nispeten kolaydır. Radyasyona bağlı geç komplikasyonlar; Omurilikte radyasyon iltihabı(Miyelopati) Kemiğin ölmesi(nekrozu) Barsak tıkanıklığı Akciğer dokusunda sertleşme ve harabiyet sonucu bağdokusu(fibrozis) oluşumu ile esnekliği ve fonksiyonunu kaybetmesi Damarlanmada azalma(devaskülarizasyon) Ciltte renk değişiklikleri(koyu kahverengi) ve Ülserler Böbrek hasarı Kalp zarında ve Akciğer zarında sıvı toplanması Kalp kasında zedelenme ve buna bağlı kalp yetmezliği ile ritm bozuklukları. Bu reaksiyonlar önemli olup, tedaviden aylar ve yıllar sonra ortaya çıkar ve tedavileri oldukça güçtür. RADYOTERAPİ ESNASINDA OZON TERAPİ UYGULANMASI HALİNDE ERKEN VE GEÇ BU ŞİKAYETLERİ ASGARİYE İNDİRMEK MÜMKÜNDÜR). Oksijen radyasyon tarafından oluşturulan serbest radikaller vasıtasıyla harabiyet oluşumuna yardım eder. Bu nedenle oksijensiz kalan hücreler radyasyona nispeten daha dirençlidir. Ayrıca oksijensiz(Hipoksik ve oksik) hücrelerde yaşamı sağlayan doz oranı -OER(oksijen artırma oranı)- daha düşük radyasyonla(üç kat düşük) sağlanabilir. Bu nedenle oksijenlenmesi çok olan tümör hücrelerinde radyasyon hasar meydana getirmede daha etkilidir ve bu etkide oksijen ile olan bağımlılık daha azdır. Oksijen Radyasyona duyarlılığı(radyosensitizer) arttırarak, radyoterapinin etkinliğini arttırır. Hipoksik hücreler radyorezistandır(radyasyona dirençlidir). Radyasyon etkisine bağlı hücresel ölüme giden hücreler sıklıkla şişer, fonksiyon ve üreme kaybı ile ardından, ölüm oluşur.
Zira ozon tedavisi kanserde umut vaad etmektedir. İnsanlar birçok nedenden dolayı oksijen yetersizliği çekmektedirler(örneğin uzun süre hava kirliliğine maruz kalma, sigara içme, hareketsiz yaşam, stres, akciğer ve kalp-damar hastalıkları, canlılıklarını yitirmiş gıdaların yenilmesinin ve yetersiz egzersiz gibi) ve tüm bunlar kansere davetiye çıkarmaktadır. İki Nobel ödülü sahibi bilim adamı Dr. Otto Warburg, kendisine Nobel ödülü kazandıran bilimsel çalışmasına göre; "Vücuttaki 'onkojen'ler stres, kirlilik, radyasyon yanında oksijensizlik gibi faktörlerle de uyarılarak kanseri başlatabiliyor. Hücresel oksijen yetersizliği, kansere yol açtığı düşünülen önemli bir faktör. Dr. Warburg o zaman şöyle yazmıştı: 'Kanserin tek ve nihai temel nedeni oksijensiz yaşamdır, yani 'anaerobiosis'tir. Normal hücreler oksijene gereksinme duyarlar, oysa kanser hücreleri oksijensiz yaşayabilir.' Dr. Warburg, herhangi bir embriyondan alınan normal hücreleri laboratuar tüpünde oksijensiz büyümeye zorlandığında kanser hücrelerinin özelliklerini aldıklarını göstermiştir. Warburg’a göre, 'Bu, normal hücrelerin, sadece tek bir değişkeni değiştirmekle, kanserli hücrelere dönüşebileceği anlamına geliyor, hücreler oksijenden mahrum bırakılınca, en 'ilkel' dönemlerine geri dönebiliyor ve enerjilerini, normal bitki ve hayvanların yaptığı gibi oksijenden değil, bunun yerine şekerin fermantasyonundan alarak, glikoz reaksiyonlarına girebiliyordu. Kanser hücrelerinin çok hızlı üremeleri, çok yüksek miktarda glikoz kullanımını gerektirir ve glikozu laktik aside dönüştürür. Oksijen eksikliği, kanserin yayılmasını da kolaylaştırıyor. İsveçli bilim adamları, oksijen eksikliğinin, kanserli hücrelerin primer (ana -kaynak) tümörden ayrılıp başka yerlere yerleşmesine neden olduğunu tespit ettiler. Kanda, hücrelerde ve dokularda oksijen eksikliğine bağlı gelişen fonksiyon bozukluğu olarak bilinen hipoksi durumunda, CXCR4 geninin aktif hale geldiğini saptadılar. Bu genin aktif hale gelmesinin, kanserli hücrelerin başka organları gitmesini kolaylaştırdığını belirleyen bilim adamları, hücrelerin primer tümördeki oksijen eksikliğinden kaçtığını kaydetmişlerdir" |