Baş dönmesi kader değildir

Baş dönmesi kader değildir

Baş dönmesi yani tıptaki adı ile vertigo ve bununla ilgili olarak dengesizlik sık karşılaşılan klinik durumlardır. Her yaşta görülebilirse de yaşlı populasyonda bu şikayetlerin görülme sıklığı artar. Baş dönmesinin çok çeşitli sebepleri vardır. Pozisyonel vertigo dediğimiz rahatsızlık iç kulaktaki  denge kanallarına dökülen kristallerin sebep olduğu ve her yaşta en sık görülen baş dönmesi sebebidir. Yine iç kulağı ve denge organlarını tutan viral enfeksiyonlar, beynin arka bölümüne az kan gitmesi ile ortaya çıkan vertebrobaziler yetmezlik sendromu diğer sık karşılaşılan sebeplerdir. İşitme kaybı, şiddetli baş dönmesi ve bulantı ile ortaya çıkan Menier sendromu, migren vertigo sebepleri arasındadır. Nadirde olsa beyin tümörlerinin de bu tip şikayetlere yol açabileceği akılda tutulmalıdır.

Dengesizlik vertigo ve başka faktörlerin etkisi ile kişinin ayakta dengeli durma yetisinin azalmasıdır. Özellikle yaşlılarda vertigo ve dengesizlik nedeniyle düşmeler önemli bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yaş grubunda osteoporoz nedeni ile düşmeler kalça ve el bilek kırıklarına sebep olabilmektedir. Özellikle kalça kırıkları ileri yaş grubunda son derece tehlikeli sonuçlar doğurabilmektedir.

Pozisyonel vertigo tıptaki adıyla benign paroksismal pozisyonel vertigo sık karşılaşılmakla beraber tedavisi en çok ihmal edilen guruptur. Bu hastalarda baş dönmesi başın hareketleri ile etkilenir. Gece yatakta dönerken, ayakakbılarını bağlarken yada yukarı bakmak gibi boyun baş hareketi gerektiren durumlarda hastanın baş dönmesi başlar. En önemli özelliği baş dönmesinin saniyeler, en fazla birkaç dakika içinde durmasıdır. Yeni baş hareketi ikinci bir baş dönmesi atağını başlatır. Bu hastalarda basit bir manevra ile iç kulak kristalleri olması gereken yerine yerleştirilebilir. Buna rağmen bilgi ve tecrübe eksikliği nedeni ile bu hastalara uzun süreli semptomatik ilaç verilmektedir. Halbuki bu tip hastalarda akut dönem dediğimiz ilk 3 gün sonrasında ilaç tedavisini yeri yoktur. Özel bir muayene yöntemi ile tanısı hiçbir cihaza gerek kalmadan muayene masasında konabilir ve yine aynı ortamda basit bir manevra ile tedavi edilir. Tek bir manevranın başarısı  %98-100'ler civarında olup son derece etkilidir. Manevra sonrasında hastaya iki günlük bir program verilir ve boyun hareketleri bir miktar kısıtlanır. Sonrasında hasta normal hayatına dönebilir.

İç kulağı etkileyen vestibuler nörit gibi hastalıklar sonrasında baş dönmesi ve dengesizlik kalabilir. Bu hastalarda ilaçlar mümkün olan en kısa zamanda kesilmeli ve hasta vestibuler denge rehabilitasyon programına alınmalıdır. Araştırmalar ilaçların uzun süre kullanılmasının beynin denge adaptasyon sistemini bozduğunu ve  iyileşmeyi engellediğini göstermiştir. Genel kanının aksine bu grup hastalarda ilaçların tedavi edici etkisi yoktur. Bu hastalarda vestibuler rehabiltasyon programı son derece etkilidir ve hastanın dengesizliği büyük oranda düzeltilebilir. Bu tip hastalar fizyoterapist gözetiminde yapılan özel egzersiz uygulamaları ve  özel bir takım cihazların da yardımı ile iyileşebilirler.  

Yaşlı grupta yine ateroskleroza ve boyun kireçlenmense bağlı olarak beynin arka bölümerine kan akışı azalabilir. Bu durumda baş dönmesi uzun sürelidir. Saatler ve günler sürebilir. Böyle bir durumda damar açıcı ve kan sulandırıcı ilaçlar kısmen işe yarayabilir.

Yaşlılarda önemli bir dengesizlik nedeni de fazlaca kullanılan ilaçlardır. Çok sayıda ilaç kullanılması özellikle tansiyon ilaçları dengeiszilik yapıp düşmelere sebep olabilmektedir. Bu hastaların ilaçları mümkün olan en az seviyeye indirilmelidir. Bu grup hastalar düşme sonrasında düşme korkusu geliştirip tamamen eve kapanabilirler. Bu hastaların düşme korkuları nedeni ile sokağa çıkmayıp evde kalmaları hareketsizliği, hareketisizlik de kas güçsüzlüğüne yol açar. Sonuçda bu hastalar evde dahi düşmeye başlarlar. Bu hastalar hareket için teşvik edilmeli, mutlaka bacak kuvvetlendirme ve denge egzersiz programına alınmalıdırlar.

Baş dönmesi ve dengesizliği çoğu zaman tedavi edilebilir durumlar olduğu unutulmamalı ve bu hastalar kaderlerine terk edilmemelidir.

 

Sağlıcakla Kalın

Doç.Dr.Cengiz Bahadır

Bu makale 10 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Cengiz Bahadır

Prof. Dr. Cengiz BAHADIR, 1969 yılında Samsun'da doğmuştur. Lisans öncesi eğitimlerinin ardından İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini 1992 yılında tamamlamış ve tıp doktoru unvanı almıştır. Aynı yıl Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı'nda ihtisas eğitimine başlamıştır. İhtisasının ardından 1997-2000 yılları arasında Marmara Üniversitesi Nörolojik Bilimler Enstitüsü'nde Elektrodiagnostik Nöroloji (EMG) lisansüstü programını tamamlamıştır. 2010 yılında Doçent, 2015 yılında ise Profesör olmuştur. Radikulopatiler (bel ve boyun fıtıklarına bağlı ağrılar), bel ve boyun fıtıklarının cerrahisiz tedavisi, EMG (kas ve sinir hastalıklarının tanısına yönelik elektrofizyolojik inceleme), kas-iskelet sistemiultrasonografisi, artritler (romatoidartrit, ankilozanspondilit, kireçlenm ...

Yazarı sosyal medya'da takip edin
Prof. Dr. Cengiz Bahadır
Prof. Dr. Cengiz Bahadır
İstanbul - Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon
Facebook Twitter Instagram Youtube