Radyasyon, ultraviyole güneş ışınları, sigara, kanserojen maddeler içeren besinler, hava kirliliği, ağır metaller gibi bir çok faktörün kansere neden olduğu herkes tarafından biliniyor, peki ya bakteri ve virüsler de risk grubunda yer alıyor mu? Bazı bakteri ve virüsler risk yaratmakta ve insan vücudunda uzun yıllar kalabilen ve hücrelerde değişikliklere neden olan virüsler kansere yol açabilmekte ancak bu, virüslerin mutlaka kanser yapacağı anlamına da gelmiyor.
Toplumun büyük bir kesimi kanserden korunmak için yaşam tarzında değişiklik yaparak, hormonlu gıdalar, zararlı güneş ışınları ve sigara gibi etkilerden uzak durulmasın gerektiğini biliyor. Genetik miras, değişen yaşam koşulları gibi birçok neden ile ortaya çıkabilen kansere bazın bakteri ve virüsler de neden olabiliyor. Enfeksiyona bağlı kanserler, gelişmekte olan ülkelerde, gelişmiş ülkelerden çok daha fazla görülüyor. İnsan vücudunda uzun yıllar kalabilen ve insan hücrelerinde değişikliklere neden olabilen virüsler kansere yol açabiliyor. Virüs veya bakterilerin yol açtığı rahatsızlıkların seyri her insanda farklı olur ve bazı insanda basit bir enfeksiyona yol açarken, bazı insanda da kansere neden olabilir.
Her virüs farklı etki gösteriyor
Kansere neden olduğu bilinen başlıca mikroorganizmalar Ebstein Barr Virus (EBV), Human Papilloma Virüs (HPV), Hepatit virüsleri ve mide ülserine neden olan Helicobacter pylori bakterisidir.
Örneğin EBV aslında özellikle ergenlik çağındaki çocuklarda öpücük hastalığı adıyla bilinen ateşli hastalığa neden olur. Genellikle iyi seyirli olan bu hastalık, tedavisiz, kendiliğinden iyileşir. EBV toplumda oldukça sık oranda görülür. Hemen hemen toplumun %80-90’ı bu virüsle hayatlarının bir döneminde karşılaşmıştır. Bununla beraber EBV bazı lenfoma tiplerinin ve nazofarenks (yutak) kanserinin nedenleri arasında saptanmıştır.
Human Papilloma Virus (HPV) ise daha çok genital siğillere neden olmaktadır. Bu virüs de EBV gibi toplumda oldukça sık görülür. Cinsel aktif her iki kadından biri hayatı boyunca mutlaka HPV ile karşılaşır. Çoğu zaman belirtisiz seyreden bu hastalık bazen genital bölgede deride ve mukozada siğillere neden olur ama bundan daha önemlisi özellikle kansere neden olduğu bilinen HPV tip 16 ve 18 ile oluşan enfeksiyonlarda herhangi bir enfeksiyon belirtisi olmayıp, yıllar sonra rahim ağzı kanseri olarak ortaya çıkabilir. Aynı şekilde anüs ve penis kanserlerinde de bu virüs saptanabilir. Ayrıca HPV’nin bazı tipleri larenks (soluk borusu) kanserlerine neden olmaktadır.
Hepatit virüsleri özellikle hepatit B virüsü (HBV) ve hepatit C virüsü (HCV) adından da anlaşılabileceği gibi hepatit etkenleridir. Karaciğerde enfeksiyona neden olarak sarılık yapabilirler. Akut veya kronik hepatite neden olabilirler. Akut enfeksiyon yani ani başlayan ve sarılağa neden olan hepatitler daha büyük oranda iyileşir. Oysa belirtisiz seyreden enfeksiyonlar genellikle kronikleşir ve yıllarca sessiz bir biçimde kalır. Kimi hastada öncelikle siroz yani karaciğer yetersizliği oluşur kimisinde ise doğrudan karaciğer kanseri gelişebilir.
Helicobacter pylori bakterisi mide ve on iki parmak ülserine neden olmaktadır. Genellikle iyi bir tedavi uyumuyla iyileşn bu hastalık bazı kişilerde kronik bir hal alır. Uzun yıllar Helicobacter enfeksiyonu ile yaşayan kişilerde mide kanseri daha sık olarak görülmektedir. Bu nedenle Helicobacter saptanan hastalarda bunun tedavisinin yapılması oldukça yararlıdır.
Sağlıklı yaşam vücut direncini sağlıyor
Virüs ve bakterilerin yol açabileceği kanser vakalarından korunmak için Hepatit B ve HPV aşıları etkilidir. Hepatit B aşısı bebeklerde birinci ayda yapılır, ancak erişkinler de bağışıklık durumlarına göre hayatlarının bir döneminde aşılanabileceklerdir. HPV aşısı ise ilk cinsel deneyimini yaşamamış kız çocuklarına önerilmektedir. Daha önce cinsel ilişkisi olmuş olsa bile bundan sonra karşılaşacağı HPV’ler açısından koruyucu etki göstermesi için 50 yaş altı tüm kadınlara bu aşı uygulanabilir. Sağlıklı yaşam, doğru beslenme, stres ve sigaradan uzak durma gibi koşulları hayatın bir parçası haline getirmek gerekmektedir ve düzenli yaşam bağışıklık sistemini güçlendirir, dolayısı ile kanser riskini de azaltmaktadır.