Varikosel tedavisi gerçekten gerekli mi?


Varikosel , erkekteki testislerden (yumurtalıklardan) kalbe doğru dönen toplardamarlarında oluşan bir varisleşme yani damar genişlemesidir. Genellikle hafif düzeylerinde hiçbir bulgu vermezken yıllar içersinde ilerleyerek nadiren ağrı ve ayrıca sperm yapım ve hareket bozukluğuna neden olabilir. Çok ilerlemiş olgularda testis boyutlarında azalma ve testosteron yapımında bozukluklara da neden olabileceği söylenir. Skrotum denilen ve testisleri koruyan torbalardaki ısı vücut ısısından genellikle birkaç derece daha düşüktür. Yani spermlerin en sağlıklı biçimde üretilmesi için normal vücut ısısından daha serin bir ortama gereksinim vardır. Torbaların içersinde oluşan varisler nedeniyle kan göllenmesi gelişimiyle, artan ısı sperm üretimini olumsuz etkileyerek üreme fonksiyonunu bozabilir. Sadece ısı artışı değil ileri sürülen bir başka teori de artmış damar yapısı ve kanlanma nedeniyle böbrek ve böbrek üstü bezlerinden gelebilecek toksik maddelerin ve serbest radikallerin testiste birikebileceğidir. Böylece özellikle spermlerin hareketinin ve kalitesinin etkilenebileceği iddia edilmiştir..
Görülme sıklığı
Sperm testi bozuk olan erkeklerin %25'inde ve normal sperm parametrelerine sahip erkeklerin %12'sinde varikosel tespit edilmiştir. Ayrıca kısırlık şikayeti ile başvuran erkeklerin %35-40'ında varikosel mevcuttur. Ancak unutulmamalıdır ki çocuğu olan sağlıklı erkeklerin de önemli bir kısmında tesadüfen varikosel saptanabilir.
Varikosel çgenellikle sol tarafta görülür, sol taraftaki toplardamarlar biraz daha uzundur ve içindeki kanın döküldüğü ana damara daha dik açıyla bağlandığından kan tam olarak boşalamaz. Bazen çift taraflı nadiren de sadece sağ tarafta ortaya çıkabilir.
Nasıl tanı konur?
En önemli tanı yöntemi fizik muayenedir. Testise giden damar ve sinir yapısının elle muayenesinde teşhis konulur. Muayenede öksürtme veya ıkındırma ile karın içi basıncı arttırılır ve genişlemiş damar yapısı tanınır.
Doppler ultrason ile de varikosel araştırması yapılabilir ancak elle muayenede belirgin olmayan yalnızca ultrason ile tespit edilen varikoselin klinik açıdan bir anlamı olmadığı ve operasyona gerek olmadığı bildirilmiştir. Dolayısıyla ele gelmeyen çok hafif düzeydeki varikoselin tedavisi önerilmemektedir.
Tedavi
Varikoselin tedavisi temel olarak cerrahidir, gözle ya da mikroskop eşliğinde kasık bölgesinden yapılan operasyonla ttestisten gelen toplar damarlar bağlanır. Ameliyatta mikroskop kullanılması damarların daha net olarak tanınmasını ve testisi besleyen damarın dikkatli bir şekilde korunmasını sağlar.
Tanısı doğru olarak konulan ve mikro cerrahi yöntemlerin başarılı uygulaması ile tedavi edilen varikosel vakalarında spermiogram değerlerinde ortalama % 60 oranında düzelme sağlanabilir (1). Ancak spermlerdeki bu düzelmenin gebelik oranlarını ne derece düzelttiği konusunda çelişkili araştırmalar vardır.
Genellikle varikosel ameliyatını takiben en geç 6 ay içersinde sperm analizi sonuçlarındaki düzelmeye rağmen gebe kalmayan olguların mutlaka rahim içi aşılama (IUI) veya tüp bebek mikroenjeksiyon- uygulamalarına geçmeleri gereklidir. Aşırı olmayan hafif düzeydeki sperm bozukluklarında sperm yıkama işlemi ve aşılama ile gebelik elde etmek mümkündür. Gerekli görülürse Ürolog (Bevliye Uzmanı) görüşü alınır. Ağır düzeydeki sperm bozukluklarında ise aşılama ile fayda sağlanamaz ve ürolog görüşü de alınarak mutlaka tüp bebek-mikroenjeksiyon tedavisi uygulanması gerekir.
Verilen sperm örneğinde hiç sperm olmaması durumunda ve bunun nedeni olarak da tıkanıklık saptanmadıysa yani sperm üretim azlığı söz konusuysa o zaman testislerden (erkeğin yumurtalıklarından) alınacak parçalardan elde edilecek spermler ile (mikroTESE) tüp bebek tedavisi ve mikroenjeksiyon tedavisi yapılması gereklidir. Hiç spermi olmayan azoospermik erkeklerde varikosel ameliyatı ise gebelik beklentisi açısından muhtemelen vakit kaybı olacaktır.
Önemli bir konu da, adölesan yani buluğ çağındaki genç erkeklerde tespit edilen varikoselin evli olmasa da tedavisinin uygun olacağıdır. Böylelikle ilerde oluşabilecek sperm kalitesindeki bozulmaların önüne geçilebileceği ileri sürülmektedir.
Özetle söylemek gerekirse; kadına ait hiçbir sorun olmayan çiftlerde erkeğin sperm değerleri düşük ise ve ultrasonla değil klinik olarak tespit edilebilen bariz bir varikosel varsa tedavi edilmesi düşünülebilir. Aksi taktirde tedavi gerekli değildir. Yine tedaviye geçmek için varikoselin mutlaka sperm değerlerini bozmuş olması gerekir. Yani spermi normal ise varikosel ele gelse dahi tedavi edilmeyebilir.
Günümüzde varikosel operasyonunun gebe kalmayı kolaylaştırdığına dair bilimsel kanıtların yeterli olmaması ve tüp bebek tedavilerindeki yüksek başarı nedeniyle çitftlerin varikosel operasyonu yaptırıp 6 ay beklemek yerine doğrudan mikroenjeksiyon yani tüp bebek tedavisini tercih etmeleri de doğaldır.