Suçluluğun Sorumsuzluğu


Suçluluğun Sorumsuzluğu
Gerçekten uygunsuz veya incitici bir şey yaptığınızda, acı çekmeyi hak etmiş mi oluyorsunuz? Yanıtınızın "evet" olacağını hissediyorsanız kendinize şu soruyu sorun:
"Ne kadar süre acı çekmeliyim? Bir gün mü? Bir yıl mı? Tüm yaşamım boyunca mı?"
Size uygun gelen cümleyi seçtiğinizde, acı çekmeyi ve kendinizi kötü hissetmeyi kesmek ister misiniz? Bu, kendini cezalandırmanın en azından sorumlu bir yolu olabilir, çünkü bir zaman sınırı koyuyorsunuz. Ancak, ilk planda suçluluk hissetme yoluyla kendinize kötü davranmanın ne anlamı var?
Bir hata yaptıysanız veya incitici şekilde davrandıysanız, suçluluk hissetmeniz hatanızı geri döndüremez. Aynı hatayı gelecekte yapmamayı öğrenme sürecini de hızlandırmaz. Kendinizi suçlu hissettiğiniz ve aşağılayıcı pozisyonlara soktuğunuz için diğer insanlar sizi daha çok sevmeyecek ya da saygı duymayacaktır. Suçluluğunuz size daha üretken bir yaşam da sunmaz. Peki, öyleyse bunun anlamı ne?
Pek çok kişi, "Suçluluk hissetmezsem nasıl ahlaklı davranabilir ve dürtülerimi nasıl kontrol edebilirim?" diye sorar. Bu, yaşama karşı acemice bir yaklaşımdır. Kendinizi o kadar arzulu ve kontrolsüz görüyorsunuz ki, kendinizi kaybetmemek için ağır biçimde cezalandırıyorsunuz.
Oysa gerçekten de eğer davranışınız başkalarını gereksiz yere incittiyse, küçük, acı dolu bir pişmanlık farkındalığınız; hiçbir duygu uygulanmadan, steril bir şekilde algılamaktan daha etkilidir. Kendinizi kötü bir insan olarak görmek kimsenin işine yaramaz. Aksine, kötü olduğunuza inanmak, kötü davranışlara katkıda bulunur.
a) Bir hata olduğunu anladığınızda ve
b) Sorunu düzeltmek için bir strateji geliştirdiğinizde, değişim ve öğrenme gerçekleşir.
Kendini sevme ve gevşeme tutumu bunu kolaylaştırırken, suçluluk bu sürece engel olur.
Örneğin, bazen hastalarım, onları yanlış yola sevk edebilecek keskin yorumlar yaptığım için beni eleştirirler. Bu eleştiriler ancak içinde gerçek payı varsa beni incitir ve suçluluk uyandırır. Kendimi suçlu hissettiğim ve "kötü" olarak damgaladığım ölçüde savunmacı davranma eğiliminde olurum. Hatamı inkâr etme veya savunma arzusu duyarım. Ya da "kötü kişi" olma duygusu çok rahatsız ediciyse karşı saldırıya geçerim. Bu da hatamı kabul etmemi ve düzeltmemi zorlaştırır.
Aksine, kendime nutuk çekmezsem veya kendime olan saygımı kaybetmezsem, hatamı kabul etmem daha kolay olur. Sorunu daha kolay düzeltir ve ondan bir şey öğrenirim. Kendimi ne kadar az suçlu hissedersem, o kadar daha etkili olurum.
Aptallık yaptığınızda işleyen süreç tanıma, öğrenme ve değişimdir. Suçluluk bunlardan herhangi birine yardımcı olabilir mi? Hiç sanmıyorum! Hatanızı fark etmeyi sağlamak yerine suçluluk sizi kuşatır. Kulaklarınızı eleştirilere kapatmak istersiniz. Çok kötü hissettirdiğinden hatalı olmaya dayanamazsınız. Bu nedenle suçluluk, üretkenliğin karşıtı bir durumdur.
"Kendimi suçlu hissetmesem, yanlış bir şey yaptığımı nasıl anlayabilirim?
'Benim suçum değil' diyerek kendimi kontrolsüz, yıkıcı bir bencillikle mi şımartayım?" şeklinde isyan edebilirsiniz.
Her şey olabilir. Ancak bunun böyle olacağından kuşku duymaktayım. Suçluluk duygunuzu, ahlaki bir davranışa daha aydınlık bir zemin oluşturan empati ile yer değiştirebilirsiniz.
Empati; davranışlarınızın iyi veya kötü sonuçlarını görebilme becerisidir.
Empati; kendinize ve diğerlerine yaptıklarınızın etkisini kavrayabilme ve kendinizi doğuştan kötü olarak damgalamadan uygun ve gerçek bir pişmanlık ile üzüntü hissedebilme kapasitesidir.
Empati, suçluluk hissetmeksizin, davranışlarınızı ahlaki ve işleri kolaylaştırıcı biçimde yönlendirecek gerekli zihinsel ve duygusal iklimi sağlar.
(David Burns. İyi Hissetmek) kitabından alıntıdır.