Sinsi bir hastalık hepatitler siz de hepatit hastası mısınız?

Sinsi bir hastalık hepatitler  siz de hepatit hastası mısınız?

Hepatit B ve C karaciğer sirozu ve karaciğer kanserinin en önemli nedenleri arasında olmasına rağmen binlerce kişi hastalığından habersiz yaşamaktadır;fakat basit bir kan testi ile tanı konulup tedavi etmek günümüzde mümkün hale gelmiştir.

Sinsice ilerleyen hepatit nedir?

Belirtileri ve tedavi yöntemleri nelerdir?

En basit tanımıyla karaciğer iltihabı olan hepatitlerin en önemli nedenleri viralenfeksiyonlardır.

Viral hepatitler içerisinde yer alan Hepatit A’yı çoğumuz çocukluk döneminde geçirmişizdir ve vücut buna karşı antikor üretmiş, bağışıklık kazanmıştır. Oysa hepatit B ve hepatit C’nin yol açtığı kronik enfeksiyon, karaciğer sirozunun ve karaciğer kanserinin yaklaşık %70-80’ninin sebebidir.

Genelde mikrop vücuda alındıktan sonra sessiz ve sinsi bir şekilde ilerler.

İlk enfeksiyon hastaların %20 sinde belirgin sarılığa neden olur. %80 hastada ise sessiz ve sinsi sarılık olmadan geçirilir. Bazen halsizlik, yorgunluk, iştahsızlık görülebilir.

Genellikle tanı konulamayan, sessiz ilk enfeksiyon sonrası oluşan kronikviral enfeksiyon 10 – 30 yıl arası gibi uzun bir belirtisiz dönemden sonra siroz ve kansere sebep olabilir.

Klinik belirtiler ancak hastalık ilerlediği zaman ortaya çıkar. Siroza bağlı karaciğer yetersizliği ve kanser en sık ölüm nedenidir. 

Yeni doğanlar, bebekler, ilköğretim çağındaki öğrencilerin tamamı ve erişkin yaştaki risk gruplarında yer alanlar mutlaka aşılanmalıdır. Aşılar son derece güvenlidir. Halk arasındaki yanlış bilgilere itibar edilmemelidir.

Virüs İnaktif Olabilir

Kronikinfeksiyon,klinik seyri açısından ikiye ayrılır. Çoğu kişide virüs vücutta olmasına rağmen, çoğalma yeteneği çok sınırlıdır ve karaciğer hasarı yapamayacak düzeydedir. Bu kişilerde durum, ‘inaktif taşıyıcılık’ veya ‘inaktif kronik HBVinfeksiyonu’ olarak adlandırılır. İnaktif taşıyıcılık, inatçı ve genelde ömür boyu süren, selim bir haldir.

Hastaların uzun süreli takibinde,çok azında ciddi karaciğer hastalığı meydana gelebilir. Yine düşük bir oranda kendiliğinden HBsAg kaybı ve antikorun (anti-HBs) ortaya çıkması söz konusudur.Bunu önceden kestirmek mümkün değildir. Her ne kadar selim seyirli bir durum olarak tanınsa da, inaktif taşıyıcıların en az yılda bir kez kontrolü gerekir.

Kronik HBV infeksiyonu olanların daha az bir kısmında virüs aktiftir, çoğalarak karaciğerde kronik iltihaba yol açar. HBV, DNA’nın belli bir düzeyin üzerinde pozitifliği ve karaciğer enzimlerinde yükseklikle karakterize durum ‘kronik B hepatiti’ olarak tanımlanır.

Hastalık bulaşıcı mıdır?

Kronik hepatit B ve C hastalarının %80’ninin tanı konulmamış hastalığından habersiz normal yaşamını sürdürüyor olması aslında en önemli ve endişe verici gerçeklerden biridir. 

Bugün dünyada yaklaşık 300 milyon kronik hepatit B’Lİ ve 100 milyon kronik hepatitC’lihasta bulunmaktadır.

Ülkemizde ise 3 milyon kronik hepatit B ve 500 bin civarında kronik hepatit C enfeksiyonluhasta vardır. 

Hastalığın bulaşmasında kimler risk altındadır:

- Kan transfüzyonu yapılanlar

- Alkolizm ve uyuşturucu madde bağımlısı olanlar

- Damardan uyuşturucu madde kullananlar ortak enjektörün kullanılması nedeniyle bulaştırırlar.

- Cerrahi ameliyat geçirenler

- Diş tedavisi yaptıranlar

- Hastanın kan ve vücut salgılarıyla temasta olanlar

- Seksüel temas (çok eşli cinsel yaşam)

- Enfekte kişilerin aile bireyleri

- Erkek homoseksüeller

- Dövme, “piercing” vb. uygulamaları yaptıranlar

- Hemodiyaliz hastaları

 Bu durumda binlerce kişi hem karaciğer sirozu hem de karaciğer kanseri gibi ciddi hastalıklara maruz kalma riski altındadır. Ailesinde hepatit B ve C mikrobunu taşıyanlar ve hasta olanlar mutlaka kendilerine ve ailenin diğer bireylerine kan testi yaptırmaları önerilmektedir.

Dünya hepatit birliğinin” Kayıp insanlar” olarak tanımladığı kişilere son derece basit ve kolay uygulanan her hastane ve laboratuvarda genelde rutin yapılan hepatit B ve hepatit C testleriyle teşhis etmek mümkündür.

Hepatit B’lihastalar hepatit D(Delta) yönünden de mutlaka araştırılmaları gerekir. Çünkü hepatit D tek başına değil hepatit B ile birlikte görülür. Hepatit B ve D birlikte olduğu zaman tedavisi daha zorlu bir sürece girer ve daha çok önem kazanır.

Tedavide Başarı Oran Nedir?

Günümüzde hepatit B ve Hepatit C’nin tedavisi son yıllarda uygulamaya giren son derece etkili ve kolay alınan ilaçlarla iyileşme ve kür sağlama aşamasına gelmiştir.

Özellikle hepatit C’de virüsü tamamen yok eden küratiftedavininbaşarı oranı %98’in üzerine çıkmıştır. Hepatit B ve C’de erken tedavi şarttır. Sessiz ve sinsi ilerlemesi dolayısıyla gerekli tarama testleri zamanında yaptırılmazsa hasta direkt olarak karşımıza karaciğer kanseri ve karaciğer sirozu olarak gelebilir.

Halk arasında yaygın olan “eş, dost” tavsiyesiyle iyi geldiği söylenen birçok sözde bitkisel kökenli aktarlarda gelişigüzel; doktor kontrolü olmadan satılan ürünlere kesinlikle itibar edilmemelidir. Bunların çoğu karaciğere toksiktir. Klinikteki tecrübelerimizde bunları kullanan ve karaciğer nakline kadar giden hastalarımızın olduğunu belirtmek isterim.

Hepatit B’deki ilaçla tedavi başarı oranları da son derece yüksek olup %80-90’lara gelmiştir.

Tedavide nadir vakalar dışında artık enjeksiyon yerine ağızdan kolay alınan haplarla başarılar sonuçlar alınmaktadır.

Siroz ve karaciğer kanseri gelişmiş hastalarda tedaviye rağmen istenen iyileşme tam olarak sağlanamazsa bu hastaların bazılarına karaciğer nakli gerekebilir. Karaciğer naklinde de ülkemizde dünyanın en iyi merkezleriyle yarışan sonuçlar alınmaktadır.

Sonuç olarak kronik hepatit B ve C günümüzde erken teşhis edilir ve takibe alınırsa tedavisi son derece başarılı ve yüz güldürücüdür. Hastalık sessiz ve sinsi ilerlediği için zamanında gerekli tedbirler alınmazsa karaciğer sirozu ve kanseri kaçınılmaz hale gelir.

Bu makale 12 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. M. Murat Tuncer

Prof. Dr. M. Murat TUNCER, 1956 yılında Kayseri'de doğmuştur. Lise eğitimini Kayseri Lisesi'nde 1974 yılında birincilikle bitirmiştir. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini ise 1981 yılında dereceyle tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. İhtisasını ise 1982-1986 yılları arasında alaarak Dahiliye uzmanı olarak 1 yıl Sivas Askeri Hastanesi'nde çalışmıştır. 1989 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı'nda başasistan olarak çalışmalarına devam etmiştir. 1991 yılında Gastroenteroloji bölümünden yan dal uzmanlığını almış olan Prof. Dr. M. Murat TUNCER, aynı yıl Doçent unvanını, 1987 yılında da Profesör unvanını almıştır. 1981-1982 yılları arasında Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Kan Merkezi'nde Yönetici olarak görev yapmıştır. 1988-1989 yılları arasında Kanada To ...

Yazarı sosyal medya'da takip edin
Etiketler
Hepatit
Prof. Dr. M. Murat Tuncer
Prof. Dr. M. Murat Tuncer
İstanbul - Dahiliye - İç Hastalıkları
Facebook Twitter Instagram Youtube