Sınırlar üzerine

İnternet.. Modern çağın armağanı, dipsiz bucaksız bir sonsuz kuyu… Kendi ile beraber, artı, eksi pek çok değişikliği de yanında getirdi.

Sınırlar üzerine

Artık uzaklar yakın, ulaşılamazlar ulaşılabilir. Yapay zekası, sosyal medyası.. İstediğimiz şeylere erişebilir, oluşturabilir, yönetebiliriz. Ardı arkası kesilemez bir bilgi akışı. Hele ki o sosyal medya sayesinde tanıdığımız, tanımadığımız insanlarla bütünleşme hali. Kendi özel sayfalarımızda, kendi özel anlarımızı paylaşıyor, yozlaşma yarışında bayrak tutuyor, düşünce ve yorumlarımızı istediğimiz şekilde fütursuzca ve kısıtsızca aktarabiliyoruz. Öncelerde ağzını bile açmak için bir şeyler olman gereken herhangi bir konuda, Allah ne verdiyse anonim bir şekilde atıp tutabiliyor, her alanda fikir, görüş ve kendimizi sergilemekten geri kalmıyor, kaçışsızca duyulma, görülme ve anlaşılma çabasında süregelen etkileşimlerimizi icra edebiliyoruz. Ne büyük özgürlük değil mi?

Sosyal medya, internet insana en çok da bunu sağlıyor sanırım; Anonimliğin ya da lenslerin arkasına saklanmanın verdiği rahatlık ve özgürlük.

Peki gerçekten özgür müyüz?

İnternet aracılığı ile herkesin birbirine bir anda ulaşabilmesinden bahsettik. Bu elbette çoğu alanda ve anlamda bir kolaylık ve özgürlük sayılabilir. Ama gerçekten kime özgürlüktür? Hemen her an herkesin parmağının ucundayız. Her dakika göz altında, denetimdeyiz. İnsanoğluna, internet aracılığı ile birbirine baskı kurduğu bu kontrolsüz gücü öylece vermek.. Attığı bir mesajla hayatınızın hükmünü elinde tuttuğunu sanan insanlar.. Yazdım, yazmadın; aradım, açmadın. Meşgulüm, işim var, bir durum oldu. Ya da sadece istemiyorumdur. O an, o sırada cevap vermek mecburiyetimiz ya da vermeme hakkımız nedir? İnsan kendi ile yalnız bırakılamaz mı? Sürekli izahat verme zorunluluğu, sürekli yerli yersiz bahane bulma gereksinimi…

Bu kadar rahat ulaşabiliyoruz diye birbirimizi bu kadar daraltmaya, alanını sıkıştırmaya nasıl hakkımız var? Bu mudur özgür dünya?

Eskiden insanlar ulaşacaksa birine, arardı, çıkarsa çıkardı, çıkmazsa en fazla altyapısı varsa telesekretere mesaj bırakırdı. Şimdi gün içinde her saniye sorgulanma tehlikesi, çalışma hayatında bile mesai saatleri dışına çıkan ve süren bir trafik silsilesi. Ulaşamayınca hatır koymak, gönlü bozmak hatta tam tabirle koca koca insanlardan trip yemek.. Kişisel alanımız hiç olmadığı kadar azaldı, bu da doğal olarak bireylerde gerginlik ve strese neden olmaktadır. Grip gibi artan ruh bozulmalarına yeni halkalar eklemeye bir aday daha..

Ne yapabiliriz? Sınırlar… Her zaman olduğu ve hep önerdiğim gibi insan sınır çizmesini bilmelidir. Toplumdaki yerini ve diğer insanların yerini de belirlemeli, kümelemeli ve her kümeye belli alan ve sınırlar atamalıdır. Hiç kimse bu durumun istisnacısı değildir. Kişi kendi kontrolünü kendi eline almayı bilmeli; kural ve sınırlarını önce kendi benimsemeli ardından iletişim çevresine bunu kabul ettirebilmelidir. Ruhsal tehditlere en etkili çözümlerden biri olarak tüm bireyleri değiştiremeyeceğimizi bilebilir ve durumu kabul ederek bu çözümü topluma karşı bir duruş felsefesi olarak atfedebiliriz.

Biter mi? Ne hadsiz insan biter ne de sınırlarımızla dans etme çabaları. O halde kıymetini biz bilelim şu kısa ömrümüzün, Sağlık ve Saygıyla..

Bu makale 29 Ocak 2025 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Aile Danışmanı Gülçin Harmankaya

Gazi Üniversitesi'nden mezun olan Harmankaya, çalışmalarına 2016 yılının Eylül ayında başlamıştır.Profesyonel Aile Danışmanlığı çalışmaları 2 yılı aşkın süredir devam ediyor. Şu anda, danışmanlık hizmetlerini online görüşmeler aracılığıyla sunmaktadır. İngilizce bilgisiyle de farklı dil becerilerine sahip olan Gülçin Harmankaya, aile içi ilişkiler ve bireysel danışmanlık konularında deneyime sahiptir.

Aile Danışmanı Gülçin Harmankaya
Aile Danışmanı Gülçin Harmankaya
Ankara - Aile Danışmanı
Facebook Twitter Instagram Youtube