Sınav kaygısında ebeveyn tutumunun rolü
Okul hayatına adım atılan ilk yıllardan itibaren öğrenciler sınav gerçeğiyle yüzleşiyorlar. Eğitim sisteminin öğrencileri ruhsal olarak fazlasıyla zorlaması gerçeğinin üzerine pandeminin de hayatımıza girmesiyle birlikte öğrencilerin kaygıları daha da arttı. Ebeveynler ise normal olmayan bir süreçte çocuklarından anormal başarılar bekleyebiliyorlar. Normal aralığın dışında bir kaygı yaşayan öğrencilerde sınav öncesi ve/veya sınav esnasında psikosomatik belirtilerin (mide bulantısı, baş ağrısı, burun kanaması, mide ağrısı) yanı sıra uykusuzluk, depresyon, sınav esnasında bayılma hissiyatı, titreme, nefesin düzensizleşmesi gibi birçok belirti ortaya çıkabiliyor. Anormal sınav kaygısı ise öğrenci sınava dört dörtlük hazırlanmış olsa bile, başarabileceğinin çok altında bir başarı elde ediyor ya da başarısız oluyor. Tüm bu süreçte ise ebeveynlerin tutumları büyük önem arz ediyor. Ebeveynlerin “herkesten yüksek almalısın, 90’ın altında almamalısın” gibi gerçekdışı beklentileri; çocuğu arkadaşlarıyla, akrabalarıyla, kendi öğrenci olduğuyla yıllarla kıyaslamalarıyla, öğrenci başarısız olduğunda sert eleştiri yapmaları ve küçümseyici cümleler kurmalarıyla öğrencilerin kaygı seviyesi maksimuma çıkıyor. Yalnızca bu tutumlar değil; aynı zamanda çocuğa “sen çok zekisin, başarılı olup bizi gurulandıracaksın biliyoruz” gibi olumlu görünüp aslında çocuğun ruh dünyasına zarar veren söylemlerle çocuk klinik destek alacak boyuttaki kaygı seviyesiyle boğuşmak zorunda kalabiliyor. Kimi ebeveynler ise çocuklarına olan sevgisini başarılı olduklarında gösteriyor; bu durumda öğrenci, sevgiyi alma kanalının başarısıyla bağlantılı olduğu alt mesajını alıyor ve hayattaki tek amacı sadece başarılı olmaya çalışmak olabiliyor.
