Silikon: güvenirlik, şekil, emzirme ve kanser

Silikon: güvenirlik, şekil, emzirme ve kanser

Silikonun temel yapıtaşı "Silisyum (Si)" atomudur. Silisyum, oksijenden sonra, dünyada en fazla bulunan elementtir. Yerkabuğunun %28'i silisyumdan meydana gelir. Kumsallardaki kumun içinde bulunduğu gibi camın da temelini oluşturur. Silisyum bir yarımetaldir ve hem metallere, hem de ametallere ait özellikler gösteren bir yarı iletkendir (bilgisayar teknolojisini mümkün kılan element, "silikon vadisi").

Silisyum eksikliği, kemiklerin gelişim bozukluğuna yol açar. İnsan vücudunda yaklaşık olarak 20 mg/kg silisyum vardır. Patates ve tamtahıllı ürünlerde bulunur. Çeşitli bileşikler halinde, örneğin Silicea terra veya Acidum silicium olarak homeopatik tedavide kullanılır.

Silisyum ve oksijenin değişik sıralama halinde bulunan birimlerine "siloksan (siloxan)" denir. İşte bu siloksan birimlerinin de birleşmesiyle oluşan zincirlere "polisiloksan", yani silikon denir. Siloksan birimlerine ayrıca bağlanan karbon gruplarına göre de silikon; sıvı, jel veya katı olabilir.

Kısa zincirlerden oluşan silikonlar yağ şeklindedir ve gıda sanayiinde şeker ve sebze ürünlerinin yapımında köpük oluşumunu azaltıcı özelliklerinden dolayı kullanılırlar. Yine aynı özellik sebebiyle, süt çocuklarının barsak gazlarındaki kolik ağrılarını gidermek amacıyla ağız yoluyla verilirler (simetikon).

Silikon jellerde ise, silikon zincirleri, 3 boyutlu bir ağ şeklinde bağlanmışlardır. Günümüzde üretilen implantlarda son derece saflaştırılmış silikon jeller kullanılmakta ve bunlar, dokunmada verdikleri his ve hareket özellikleri açısından insan yumuşak dokularına son derece benzemektedirler.

Silikon elastomerlerde 3 boyutlu ağı oluşturan bağlar çok yoğundur. Bu elastomerler gıda endüstrisinde gıdaların üzerini kaplamak ve böylece bunların birbirine yapışmasını ve topaklanmasını engellemek amacıyla kullanılırlar. Meme implantlarının tümünün kılıfı silikon elastomerden yapılır.

İMPLANTLARIN GÜVENİLİRLİĞİ

Mekanik veya fiziksel açıdan bakıldığında silikon implantlar (veya protezler) son derece sağlam, dolayısıyla güvenlidirler. Pet şişelerin üzerinden araba geçip de patlamaması gibi. Laboratuar deneylerinde silikon implantların üzerine onlarca kiloluk yükler farklı yüksekliklerden bırakılarak dayanıklılıkları test edilmektedir. Bu, yapılan birçok testten sadece biridir, ayrıca oldukça etkili ve ikna edicidir. Eğer implanta iğne batırılırsa, koheziv (cohesive: birleşmiş, yapışmış, uyum sağlayan) yoğun silikon jel, delikten dışarı akmaz. Sıkıldığında, delikten dışarı doğru meyleden az miktarda jel, implant gevşediğinde tekrar kılıfın içine girer. İmplant ortadan ikiye kesilse bile koheziv jel yine akmaz ve şeklini korur.

Teknik olarak bakıldığında, silikon jeli hapseden ve yine silikondan yapılmış olan kılıf marka ve modeline göre 5 ila 7 katmandır. Silikon, çeşitli fiziksel ve kimyasal etkilere karşı yüksek bir direnç gösterir. İmplantlarda kullanılan silikon, kimyasal olarak inerttir ve biokompatibldır, yani dokularla hiçbir tepkimeye girmez, etkileşmez ve zehirli bir bileşik açığa çıkartmaz. 50 yılı aşkın bir süreden beri tıp ürünlerinde, örneğin kalp pillerinin ve kateterlerin kaplanmasında, birçok protezin (örneğin kalça protezleri) yapımında kullanılır. Klinik ve bilimsel sayısız incelemeler, tıpta kullanılan silikon bileşiklerinin güvenilirliğini onaylamaktadır.

Silikon -70°C ile +250°C arasında yapısal özelliklerini koruyabilmektedir.

DAMLA MI? YUVARLAK MI?

Mevcut üreticilerin çok sayıda model sunması boşuna değildir. Birbirinden farklı birçok vücut tipine göre uyan bir modelin kullanılabilmesi, bu sayede mümkündür. Buna rağmen kimi durumda, uyan hiçbir implant bulunamadığında özel üretim yapmak zorunda bile kalınabilmektedir. Genel olarak piyasada bulunan implantları şeklen, damla (veya anatomik) ve yuvarlak olmak üzere ikiye ayırabiliriz. "Yuvarlak" implantlar üstten bakıldığında yuvarlak iken yandan bakıldığında masaya düşmüş bir su damlası şeklindedir. "Damla" implantlar da yandan bakıldığında düşmekte olan bir su (yağmur) damlasına benzerken üstten bakıldığında yuvarlak veya oval olabilir. Bunların ovalleri de dikey eksenleri yatay eksenlerinden uzun ve yatay eksenleri dikey eksenlerinden uzun olmak üzere ikiye ayrılır. Yani "damla" implantlar üstten bakıldığında üç ayrı şekilde piyasaya sunulmaktadır.

Tüm bunlardan başka her model, "projeksiyon" (memenin içine yerleştirildiğinde, meme ucunu öne çıkarma) ölçüsü bakımından da üreticinin keyfine göre 3 veya 4'e ayrılır; düşük projeksiyon (low projection), orta (medium veya moderate), yüksek (high), çok yüksek (extra veya very high) gibi. Taban çapları aynı olan iki implanttan projeksiyonu daha yüksek olanının hacmi (ml veya cc) daha fazladır ve daha çok dolgunluk sağlayarak meme ucunun daha fazla öne doğru çıkmasını sağlar. Farkındaysanız "hacim" konusu üzerinde pek durmuyorum. Bu, bir hastaya yerleştirilecek olan implantın hacminin son derece önemsiz olması ve ölçüyü belirleyen asıl etkenin, hastanın göğüs kafesi olması sebebiyledir.

SİLİKON VE EMZİRME

Silikon implant, hangi kesiden girilirse girilsin ve hangi seviyeye yerleştirilsin, ister kas-üstü ister kas-altı; süt guddelerinin altında kalır. Bebeğin emzirilebilmesi için sütün, üretildiği süt bezi lobundan memeucuna gelebilmesi gerekir. Meme büyütme ameliyatı sırasında, lob - kanal - memeucu bağlantıları hiçbir şekilde kayda değer bir zarar görmezler. Koltukaltı kesisinden doğrudan kas-altına, memealtı kesisinden doğrudan kas-altı veya kas-üstü (guddealtı) seviyeye giriş yapılır.

Birçok bayan, memeucu alt ve ayrıca dikleştirme gereken durumlarda yapılan memeucu üst kenar kesisinden girildiğinde, emzirmenin etkileneceğinden korkmaktadır. Oysa bu kesiden de girildiğinde süt kanalları zarar görmemektedir. Bu yöntemde kesiden girildikten sonra, gudde dokusunun kenarını teğet geçecek bir rota izlenerek göğüs-kası seviyesine ulaşılır. Ciltaltı yağ dokusunun aşırı ince olduğu bazı durumlarda, doğrudan gudde dokusunun içinden geçilerek implant yerleştirildiğinde bile emzirme işlevinin bozulmadığı tespit edilmiştir.

SİLİKON VE KANSER

Modern anlamda silikon meme implantı, 1963 yılında kullanılmaya başlandı. Bugüne kadar çeşitli implantlardan başka, sıvı silikon enjeksiyonları bile meme büyütmek için uygulanmıştır. Haber yapmayı seven ve bilen medyada, silikon ile ilgili birçok kötü haber çıkmış olmakla beraber hiçbir bilimsel çalışma, silikon ile kanser arasında bir ilişki kuramamıştır. Var olan kanserli ve silikon implantlı vakalarda da "tesadüf" olasılığı kesinlikle dışlanamamıştır.

Silikon implantlar, her kadının mutlak surette yapması gereken "kendi kendine meme muayenesi"ne ve doktor muayenesine engel teşkil etmemektedir. Ancak implantlar radyoopak olduklarından mamografide bazen zorluk yaratabilmiş ve bu yüzden yeni teknoloji mamografi cihazları üretilmiştir.
Kanser riski, silikon implantı taşıyan bayanlarda, taşımayan bayanlara oranla daha yüksek DEĞİLDİR. Silikon implantı taşıyan 3111 hemşire üzerinde yapılan bir çalışma ile meme kanseri teşhisinin, implant sebebiyle gecikmediği tespit edilmiştir. 1976'dan beri binlerce amerikalı hemşireyi kapsayan "Nurses Health Study" dahilinde yapılan incelemeler, silikon taşıyan bayanlarda %30 oranında daha az meme kanseri yakalanma vakası göstermiştir. Bu, ailesinde kanser hikayesi olan kadınların bu ameliyatı daha az olmalarına bağlı olabilmekle birlikte en azından kanser riskinin artmadığının delilidir (Prof. G. Brody, Uluslararası Plastik Cerrahi Kongresi - Regensburg/Alm.). Bilinmesi gereken en önemli şey, silikonun "evladiyelik" dayanıklılıkta olmasına rağmen, hiçbir üreticinin bu garantiyi veremeyeceği ve tıpta %100 diye bir durumun söz konusu olmadığıdır.

Bu makale 15 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Op. Dr. Oygar Aytekin

Op. Dr. Oygar AYTEKİN, 1974 yılında Almanya'da doğmuştur. Lisans öncesi öğrenimini Bursa'da bitirdikten sonra Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini 1997 yılında tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. Henüz tıp fakültesi öğrencisi iken çok sayıda estetik burun ameliyatına müdahil olmuş olan Dr. AYTEKİN, ihtisasını da Viyana Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Kliniği'nde yapmış ve Plastik, Rekonstrüktif ve EstetikCerrahi Uzmanı olmuştur. Uzmanlık eğitimi sonrasında 2004-2008 yılları arasında Viyana'da, maksillofasiyal rekonstrüktif ve estetik cerrahi alanında hizmet veren özel bir kurumda çalışmalar yapmış olan Op. Dr. Oygar AYTEKİN, mesleki çalışmalarını Suadiye'de bulunan özel muayenehanesinde sürdürmektedir. Ayrıca, 2005 yılından beri, Avrupa'da sadece Viyana'da verilen "taze kadavra kafaları ...

Etiketler
Damla silikon
Op. Dr. Oygar Aytekin
Op. Dr. Oygar Aytekin
İstanbul - Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi
Facebook Twitter Instagram Youtube