Sezaryen ile doğum

Sezaryen ile doğum

Sezaryen ile doğum, doğum esnasında anne ve bebeğe bağlı problemlerini ya da bu problemlerden dolayı olası anne ve bebek ölümlerini önlemek amacı ile yapılan bir cerrahi işlemdir. Bu cerrahi doğum şeklinde bebek ve plasentası, anne karnına yapılan bir kesiden batın boşluğuna girilerek yapılır. Batın boşluğuna girildikten sonra rahime yapılan kesiden bebek ve plasentası çıkarılır.

Sezaryen ile doğum başlangıçta ilerlemeyen doğum sürecinde annenin hayatını kurtarmak için yapılırdı. Ancak zaman içinde, doğum esnasında anne ve bebeğe zarar verebilecek pek çok ayrıntı ortaya çıktı. Ayrıca modern doğuma antibiyotiklerin ve etkili anestezi ve analjezinin girmesi ile birlikte sezaryen ile doğumların oranında da bir artış gözlendi.

Örneğin Amerika Birleşik Devletlerinde sezaryen ile doğum oranı 1965 yılında %5 iken, bu oran 1990 yılında %25’e çıkmıştır. Yurdumuzdaki artış da buna paraleldir. Burada sezaryen doğumlardaki artışa sebep olabilecek bir diğer durumda sezaryen ile doğumun doğuma ait bazı problemlerde çözüm olabileceği yönündeki kanıdır. Örneğin bebeğin makadı ile geldiği ters geliş doğumlarında ya da forseps takılmak durumunda kalınan doğumlarda, ortaya çıkabilecek olası tıbbi ve hukuki problemleri karşılamak için doktorlar daha sık sezaryene baş vurmaktadırlar.Bu konuda doğum hekimlerinin de üzerinde önemli bir sorumluluk ve baskı vardır.

Sezaryen ile doğum oranın artması ile yurdumuzda anne ve bebek ölümlerinde ciddi bir azalma meydana gelmiştir. Benzer şekilde beyin özürlü bebeklerin sayısında da son yıllarda oldukça azalma vardır.

Sezaryen ile doğum kimlere yapılmalıdır

Sezaryen ile doğum, en başta doğum ağrıları duran ve bunu tekrar başlatmak için suni sancılara cevap vermeyen ya da ağrıları olsa dahi rahim ağzında açılma olmayan gebelerde yapılmalıdır. Buna doğum eylemi başladıktan sonra hekim defalarca yapacağı muayeneler sonucunda karar verebilir. Bu durumda sabırlı davranılmalıdır. Gebe ile doğum hekimi arasında iyi bir uyum olmalı, hekim tüm aşamalar hakkında hastasına bilgi vermelidir. Bu durum doğum yapacak gebenin endişelerini giderir ve uyumunu arttırır.

Bazen annenin pelvis kemiği dediğimiz leğen kemiği ile bebek arasında bir uyumsuzluk vardır. Normal doğumun olabilmesi için, bebeğin başı ile bu kemiğin girişi arasında bir uygunluk olması gerekir ki bebek başı bu kemiği geçip doğsun. Ama bazı kazalar veya kemik hastalıkları yüzünden bu kemikte olacak deformasyonlar kemiğin şeklini değiştirerek doğumu engelleyebilir. Bu durumda beklemeden sezaryen yapmak gerekir. Yine bazı yumurtalık tümörlerinde, kötü yerleşimli myomlarda, yine leğen kemiğinin, bebeğin başının geçeceği kısım daralmıştır ve normal doğumu engelleyebilir. Diğer taraftan leğen kemiği gayet normal olabilir ama bebek başı büyüktür ve normal doğum gerçekleşmeyebilir. Özellikle ağırlığı 4000 gramın üzerinde olan iri bebeklerde bu duruma sıklıkla rastlamak mümkündür.

Doğum eylemi esnasında bebek kalp hareketleri ve annenin ağrıları bir alet yardımı ile bir kağıt üzerine yazdırılır. Ya da kalp sesleri doktor tarafından dinlenir. Eğer bebek kalp hareketlerinde bir azalma söz konusu ise bebeğin stres olduğundan bahsedilir. Bu durum çok tehlikelidir. Bu durumda acilen sezaryen yapılarak bebek kurtarılır. Bebekde stres yaratan ve acil sezaryeni gerektiren bir durumda bebeğin plasentasının doğum tamamlanmadan erkenden ayrılmasıdır. Bu durumda gebede çok şiddetli ağrı olur. Vajinal kanama olabilir ama şart de değildir. Bazen de doğum esnasında su kesesinin açılması ile birlikte bebeğin kordonu aşağı doğru sarkar. Hatta vajen dışarı dahi çıkabilir. Bu durum bebek açısından son derece tehlikelidir. Çünkü kordon bebeğin başı ile annenin leğen kemiği arasında sıkışacak olursa bebek ölebilir. Bu durumda da çok çabuk davranılarak acil sezaryen yapmak gerekir.

Bazı durumlarda plasenta önde gelir. Bu durumda plasenta rahim ağzını tamamen kaplamıştır. Doğum başlayınca ağrılar ile birlikte rahim ağzı açılmaya başlayınca, plasenta da yerinden kopar ve açıkta kalan kısımlardan şiddetli kanamalar olabilir. Bu durumda hem annenin hem de bebeğin hayatı tehlikededir. Bu tehlikeli durum direkt olarak kanamanın miktarı ile ilgilidir. Bu yüzden eğer böyle bir durum var ise, doğum eylemi başlamadan sezaryen yapılmalıdır.

Anne ile bebek arasındaki kan uyuşmazlığında, annenin şeker hastası olduğu durumlarda, bebekte gelişme geriliği var ise, ve gebelikte görülen ağır hipertansiyon krizleri gibi durumlarda çoğunlukla bebek bu durmlardan olumsuz yönde etkilenebilir ve daha kolay sıkıntıya girebileceği için bu riske atmaksızın sezaryen ile doğum tercih edilebilir. Bunlar arasında gebelikte özellikle ağır hipertansiyon krizlerinde annenin hayatı da bazı durumlarda tehlikeye girebileceği için gebelik derhal sonlandırılmalıdır. Çünkü çoğunlukla gebelik sonlandırıldığında bu durumda iyileşir. Eğer gebede doğum eylemi başlamamışsa doğum sezaryen ile olmalıdır.

Bunların dışında aktif olarak o an için gebe genital organlarında uçuk çıkarıyorsa da sezaryen yapılmalıdır. Zira bu infeksiyon normal doğum ile doğacak bebeğe geçebilir ve beyinde, gözde, deride ciddi infeksiyonlara sebep olabilir.

Bebekte görülen bazı anomalilerde de örneğin yapışık ikizler gibi, durumlarda sezaryen ile doğum yapılmalıdır.

Makat ile gelen bebeklerde ya da ikiz bebeklerde bazı durumlarda bebeklerde normal doğumda meydana gelmesi olası ciddi bazı problemleri önceden önlemek amacı ile hekimler sezaryen ile doğumu tercih ederler.

Bazen de annenin rahim ağzı ve vajeni ile alakalı geçirilmiş operasyonlar ya da hastalıklar, annenin normal doğum yapmasına izin vermez. Bu durumlarda da yine sezaryen ile doğumu gerçekleştirmek gerekebilir.

Unutmamak gerekir ki sezaryen ile doğum anne ve bebek sağlığını korumak için geliştirilmiş bir operatif tekniktir. Tamamen risksiz bir operasyon şekli değildir. Bu riskler arasında sezaryen sonrasında açıklanamayan ateş, rahim iltahabı, yara yeri iltahabı, idrar yolları iltahabı, damarlarda iltahap olabilir. Yine annede kanama, solunum yollarında problemler oluşabilir. Sezaryen sonrasında ağrı olabilir. Nihayet sezaryen sonrasında barsaklar ile ilgili problemler meydana gelebilir. Ancak bu riskler günümüzde çok azdır. Özellikle yeni antibiotiklerin piyasada olması ile iltahabi sorunlar, anestezi ve analjezinin son senelerde çok aşama kaydetmesi ile solunum problemleri ve operasyon sonrası ağrı, erken ayağa kaldırma ile barsak ve damar problemlerinin üstesinden kolaylıkla gelinebilmektedir.

Bu makale 17 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Cemal Tamer Erel

Prof. Dr. Cemal Tamer Erel, 1984 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesin’den mezun olmuştur. 1991 yılında aynı fakülteden Kadın Doğum uzmanlığını almıştır. Aynı Fakülte’de 1992’de Başasistan, 1996’da Doçent olmuştur ve 2002 yılında Profesörlüğe atanmıştır. Bu yıllar arasında ‘The Royal Hospital of St.Bartholomew, Division of Reproductive Endocrinology, Department of Obstetrics and Gynaecology, London, UK’ (1992), ve ‘Department of Obstetrics and Gynecology, Division of Reproductive  Endocrinology, Yale University, New Haven, Connecticut, USA’ (1998) bulundu. Halen Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum AD öğretim üyesidir.  İlgi alanı tüp bebek, üreme endokrinolojisi, endoskopik cerrahi, genital hastalıklarda laser tedavileri, genital estetik ve ürojinekolojidir.  Hastalarına halen özel kliniğinde hizmet ve ...

Etiketler
Cerrahi
Prof. Dr. Cemal Tamer Erel
Prof. Dr. Cemal Tamer Erel
İstanbul - Kadın Hastalıkları ve Doğum
Facebook Twitter Instagram Youtube