Safra kesesi ve taşları

Safra kesesi ve taşları

Safra kesesi nasıl bir organımızdır ve görevi nedir?

Safra kesesi, karaciğere yapışık olarak bulunan 5- 6 cm çaplı armut şeklinde bir organımızdır. Sanılanın aksine safrayı üreten değil safrayı depolayan organdır. Safra denilen sıvı karaciğer tarafından üretilir ve safra kanalları boyunca bağırsağa akar. Bu kanallar sisteminin bir köşesinde sisteme dar bir kanal ile bağlı duran safra kesesi safrayı depolar. Gıda alımını takiben (özellikle yağlı gıdalar ile) bağırsaklarda gıdaların sindirimi için safraya ihtiyaç artar. Safra kesesi kasılarak içindeki depolanmış safrayı sisteme gönderip bağırsağa akıtır.

Safra kesesinde taşlar neden oluşur?

Safra kesesinde depolanan safranın içeriğinin değişmesi, bazı mikroorganizmalar ve birtakım başka nedenlerle safra yoğunlaşıp taşlaşabilir. Beslenme alışkanlıklarımız ve Doğu Akdeniz’ e özgü bazı sık görülen kan hastalıklarının da etkisiyle bölgemizde safra kesesi taşları oldukça sık görülmektedir.

Safra kesesi taşı olan hastalar ne yapmalıdır?

Günümüzde sağlık hizmetlerine erişimin artması ve Ultrasonografi’ nin yaygın kullanımı ile safra kesesi taşları varlığının farkındalığı oldukça artmıştır. Ancak safra kesesinde taş saptanan her hastanın mutlaka ameliyat olması gerektiği şeklinde bir bilgi yoktur. Hiçbir şikayeti olmayan, tamamen tesadüfen saptanan safra kesesi taşı olan hastalarda rutin ameliyat önerilmez. Böyle hastaların safra kesesinin ciddi problemlerini hayatlarının bir döneminde yaşama olasılığı oldukça düşük olmasına rağmen sıfır olmadığı da bilinmelidir. Bu hastalarda hastanın yaşı, ameliyata engel hastalığı, başka sebeplerden karın cerrahisi geçirmesi gibi durumlara bakılarak hasta bilgilendirilmelidir. Hastaların safra taşına bağlı sorunları bazen farkında olmadan da yaşamış olabileceği ihtimaline karşı konunun uzmanları tarafından görülüp değerlendirilmesi gerekir. Detaylı hikaye alınıp karaciğer enzimleri tetkik edilmelidir.

Tedavi gerektiren hastalarda tek çare ameliyat mıdır?

Safra kesesi taşlarında günümüzde en etkin tedavi yöntemi ameliyat ile safra kesesinin içindeki taşlarla beraber alınmasıdır. Maalesef böbrek taşlarında olduğu gibi taşın kırılması, düşürülmesi veya eritilmesi gibi tedavi yöntemleri yoktur. Safra kesesinin alınması günümüzde sıklıkla kapalı olarak (laparoskopik) yapılmaktadır ancak nadiren açık ameliyat ile de yapılması gerekebilir.

Bir grup hastada safra çamuru veya yoğunlaşması olarak bilinen durumlarda hastanın ameliyata engel ek sorunları da varsa bazı ilaçlar denenmektedir ancak bu ilaçlarla uzun süreli tedaviler önerilmez.

Halk arasında yanlış anlaşılmalara sebep olan bir diğer durum safra kesesinden safra kanalına düşen taşların ameliyatsız (narkozsuz) ağızdan girilerek (endoskopik olarak) çıkarılmasıdır. Bu işlem safra kesesi taşlarının çözümünde değil kanaldaki taşların tedavisinde uygulanır. Safra kesesi ve içindeki taşlar durduğu sürece sorun kökten çözülmüş sayılmaz.

Sorunun kökten çözülmediği ancak bazı acil durumlarda hayat kurtarıcı olan bir diğer yöntem de safra kesesi içerisine ameliyatsız dren yerleştirilmesi işlemidir. Bu işlem Girişimsel Radyoloji uzmanlarınca lokal anestezi ile yapılmaktadır. Taşlara bağlı olarak safra kesesinin aşırı şişip iltihaplandığı veya patlaması sonucu apseleştiği durumlarda eğer hastanın genel durumu ameliyatı kaldıramayacak kadar kötü ise bu yöntemle sorun geçici olarak çözülmüş olur. Ancak safra kesesi de taşlar da durduğu için kalıcı bir tedavi yöntemi değildir.

Safra kesesinde taş olanların ne zaman ameliyat olması gerekir?

Safra kesesi taşları iki açıdan klinik önem arz eder.

Birincisi hastada şikayet-rahatsızlık yaratabilir. Bu rahatsızlıklar sıklıkla yemeklerden sonra artan şişkinlik, karın ağrısı, midede ekşime yanma, bulantı gibi şikayetlerdir.

İkincisi ve daha önemlisi ise taşların safra sisteminde yarattığı tıkanıklıklara bağlı daha ciddi problemlerdir. Bunlar safra kesesi iltihabı, pankreas iltihabı, safra yolları iltihabı ve sarılık gibi bazen hayati tehlike yaratabilecek kadar önemli olabilir.

Sorunlar birinci aşamada ise safra kesesinin alınması nispeten kolay, riskleri oldukça düşük bir ameliyattır. Ancak problemler arttıkça (safra kesesi iltihabı, safra kanallarına taş düşmesi) ameliyattan önce yapılması gereken ek girişimler ve tedaviler gündeme gelir. Ameliyatın da riskleri artar ve kapalı yapılabilme olasılığı azalır.

Açık ameliyat daha güvenli değil mi?

Laparoskopik cerrahinin yeni yaygınlaştığı ilk yıllarda bize en sık sorulan sorulardan biriydi bu. Hala daha sorulmakta. Bazı hastalarda iltihabi süreç o kadar kötüleşmiştir ki açık ameliyat dahi ciddi riskler arz eder. Ancak ameliyatın açık veya kapalı yapılması arasındaki güvenlik düzeyi genellikle cerrahın tecrübesi ile yakından ilgilidir. Her şeyin yolunda gittiği durumlarda kapalı ameliyatın hastaya sağladığı avantajlar ve rahatlık açık ameliyat ile karşılaştırılamayacak kadar çoktur. Ancak ameliyat sırasında sorun ihtimali gören cerrahın ne zaman açığa dönmesi gerektiğini bilmesi de hayati önem taşır. Bu noktada cerrahın tecrübesi ön plana çıkar. Ciddi yaralanmaları önlemek veya bazen içerde zaten oluşmuş hasarları onarmak adına açık ameliyat gerekebilir. Böyle durumlarda tereddüt etmeden açık ameliyata dönülmelidir. Ancak bazen açık ameliyatta dahi zorlu süreçler yaşanabilmektedir.

Safra kesesinin olmaması hastada bir sorun yaratır mı?

En başta da belirttiğim gibi safra kesesi safrayı üreten değil, depolayan organımızdır. Yani safra kesesi alınsa bile sindirim sistemimizde safra bulunmaya ve görevini yerine getirmeye devam edecektir. Bu nedenle hastaların büyük kısmında safra kesesinin eksikliği hissedilir bir sorun yaratmaz. Hatta var olan sorunlarından kurtulan hastalar için hayat kalitesi daha da artar. Çok nadir bir grup hastada bağırsaklarda biriken safra geçici rahatsızlık hissi verse de birkaç ay içinde vücut yeni düzene adapte olacaktır.

Bu makale 15 Ocak 2020 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Nurkan Törer

Prof. Dr. Nurkan Törer Adana’da Genel Cerrahi uzmanı olarak çalışmaktadır. 25 yılı aşkın süredir Genel Cerrahi alanında, özellikle de gastrointestinal (mide-kalın bağırsak) hastalıklar ve kanserler üzerine yoğun çalışmaları bulunmaktadır.  Mesleğinin ilk 5 yılında Ankara Hacettepe Üniversitesi’nde Genel Cerrahi Kliniğinde uzmanlık eğitimini tamamlayan Dr. Nurkan Törer son 20 yıldır da Adana’da mesleğini sürdürmektedir. Başkent Üniversitesi Adana Hastanesi’nde 15 yıllık akademik hayatı boyunca çalışmalarını mide kanserleri, karaciğer, safra kesesi ve pankreas kanserleri, ileri laparoskopik cerrahi girişimler, kalın bağırsak kanserleri ve obezite ve metabolik cerrahi üzerine yoğunlaştırmıştır. Son 5 yıldır Özel Medline Adana Hastanesinde çalışmakta olan Prof. Dr. Nurkan Törer, 2023 yılı itibari ile kendi özel kliniğinde hastalarını görmeye ...

Etiketler
Safra kesesi
Prof. Dr. Nurkan Törer
Prof. Dr. Nurkan Törer
Adana - Genel Cerrahi
Facebook Twitter Instagram Youtube