Prostat kanserine bir bakış, tedavi seçeneklerimiz neler ?

Prostat kanserine bir bakış, tedavi seçeneklerimiz neler ?

Prostat bezi erkek üreme sisteminin önemli bir parçası olup idrar torbasının altında makatın önünde bulunan ortalama ceviz büyüklüğünde bir salgı bezidir. Prostat bezinin tam merkezinden üretra adı verilen idrar torbasından idrarın boşaltılmasını sağlayan kanal geçer. Cinsel boşalma esnasında prostat bezini çevreleyen kaslar meninin üretraya dolmasını sağlar. Meni üretra boyunca penis ucuna kadar gelip buradan dışarı akar.

Prostat Kanseri Nedir?

Bütün vücut doku hücreleri kendilerini belli bir kontrol mekanizması içinde yenilerler. Böylece hasar gören doku tamir edilip yenilenir. Kontrol dışı kalan ve gerekmediği halde çoğalan hücreler tümör adını verdiğimiz hücre gruplarını oluştururlar. Bazı tümörler büyümelerine karşın köken aldıkları dokuda sınırlı kalıp komşu organlara ya da uzak organlara ilerlemezler. Bunlara iyi huylu (selim) tümörler denir. Bazıları ise sadece büyümekle kalmaz, komşu organlara yayılma ve onları tahrip etme potansiyeline sahiptirler. Bunlara kötü huylu (habis) tümör ya da kanser denir. Kanser hücreleri köken aldıkları bölgeden ayrılabilir ve vücutta dolaşarak yeni yerleştikleri yerlerde de çoğalabilirler.

Prostat kanseri erkeklerde en sık görülen kanser türüdür. Her sene kanser tanısı alan her üç erkekten birinin tanısı prostat kanseridir. Prostat kanseri prostatın idrar kanalına uzak noktalarından gelişir.

Prostat Kanseri Neden Oluşur?

Prostat kanserinin nedenleri henüz tam olarak bilinmemektedir. Ancak bazı nedenlerin prostat kanseri ile bağlantılı olduğu ortaya konmuştur.

Yaş: Prostat kanseri, 40 yaş altı erkeklerde çok seyrek görülür. Bir erkek, 50 yaşına geldiğinde , prostat kanserine yakalanma ihtimali hızla artar. Hemen hemen prostat kanseri tanısı almış 3 hastanın, 2si 65 yaş üzerindeki erkeklerdir.

Irk: Prostat kanseri Afriko-Amerikalı (zenci) erkeklerde, diğer ırkların erkeklerine kıyasla daha fazladır. Afro-Amerikalı erkeklerde, hastalık tanı konulduğunda daha ilerlemiş olur ve bu hastalık sebebiyle ölme ihtimali daha fazladır. Prostat kanseri, Asyalılarda ve Latin erkeklerde, daha az sıklıkta görülür. Bu ırksal ve etnik farklılıkların sebepleri net değildir.

Coğrafya: Prostat kanseri, Kuzey Amerika, ve Kuzeybatı Avrupa’ da daha sık görülür. Asya, Afrika, Orta ve Güney Amerika’da görülme sıklığı daha azdır. Bunun sebebi net değildir.

Aile hikayesi: Prostat kanserinin bazı ailelerde devamlı görüldüğü belirlenmiştir. Prostat kanserine tanısı alan yakın aile bireylerine (baba veya erkek kardeş) sahip erkekler (özellikle yakınları bu hastalığa <55 yaşta yakalanmışsa), kendilerinin de prostat kanserine yakalanma ihtimalleri yüksektir. Ailede bir bireyde prostat kanseri varsa, diğer bireylerde prostat kanseri olma riski 2 kat artar; eğer iki veya daha fazla bireyde prostat kanseri varsa, bu risk 6-11 kat artar.

Beslenme: Prostat kanserinde beslenme tipinin kesin rol oynadığı net değildir, fakat bazı faktörler araştırılmıştır. Kırmızı et ya da yüksek yağ içeren süt ve süt ürünlerini aşırı miktarda tüketen erkeklerde prostat kanserine yakalanma ihtimali daha fazladır. Bu erkekler genellikle aynı zamanda daha az meyve ve sebze yeme eğilimindedirler.

Prostat Kanserinin Belirtileri Nelerdir?

Prostat kanserinin hiçbir belirtisi olmayabilir. Ancak hastalar; idrar yapma ile ilgili sıkıntılar,  ereksiyon (erkek cinsel organının sertleşmesi) zorluğu, menide ya da idrarda kan görülmesi ve sırt, bel, kalça ve uyluk ağrıları ile hastaneye başvurabilirler. İdrar yapma ile ilgili sıkıntılar; idrar yapamama, idrar yapmaya başlarken ya da durdurmada zorlanma, idrara sık sık çıkma, geceleri sık sık idrara çıkma, idrar akış hızında azalma, kesik kesik ve  zorlanarak idrar yapma, idrar yaparken ağrı duyma şeklinde olabilir.

Prostat Kanserinde Erken Teşhis Mümkün Mü?

Prostat kanserli hastalar erken evrede saptanırsa (kanser prostat dışına yayılmamışsa), uygun ve doğru bir tedavi ile bu hastalıktan kurtulurlar. Bu sebeple, 45 yaş üstü erkeklerde yılda bir kez prostat kontrolü geçmesi çok büyük önem arz etmektedir. 50 yaşından itibaren üzere her erkek en az yılda bir defa makattan parmakla prostat muayenesini yaptırmalı ve kanda PSA baktırmalıdır. Bu şekilde henüz belirti vermemiş ve hastada şikayet sebebi olmayan erken evre prostat kanseri yakalanabilmektedir. Eğer doktor muayenesinde prostat kanserinden şüphelenirse yada PSA değeri yüksek gelirse ileri tetkike başvurur.

Prostat Kanseri Tanısı Nasıl Konulur?

Prostat kanser tanısı saptamanın birkaç yolu vardır. Bazıları aşağıda sıralanarak açıklanmaya çalışılmıştır.

Parmak ile rektal muayene (prm): Hekim eldiven giyerek parmağını makata yerleştirir. Parmak yordamıyla prostatın büyüklüğü, şekli ve kıvamını inceler. Kanser sert olarak ele gelir. Ancak kanserin kesinliğinden emin olmak için başka tetkiklerin de yapılması gerekir.

Psa (Prostata özgü antijen): Prostat bezinde üretip kanda da bulunan bir proteinin ölçülmesi esasına dayanır. Prostat kanseri, prostat enfeksiyonu ve iyi huylu prostat büyümesi(bph) durumlarında kandaki Psa düzeyleri yükselir. Psa testi kesin kanser tanısı koydurmamakla birlikte prostat kanseri tanısı ve hastalığın takibinde oldukça önemli bir yere sahiptir.

Transrektal ultrasonografi (TRUS): Psa düzeylerinde yükselme kansere özgü olmadığı için genellikle TRUS yapılması gerekmektedir. Bu işlem esnasında hekim, prostat görüntüsünü yansıtan ağrısız ses dalgaları(ultrason) üreten bir aleti makattan rektuma yerleştirir. Yansıyan ses dalgaları bir ekran vasıtasıyla prostatın şekli, büyüklüğü ve iç kesimlerinin ayrıntılı görüntüsü hakkında bilgi verir. Bazen prostat kanseri tanısında parmakla rektal muayene ve psa testine ilaveten trus’tan yararlanmak gerekebilir.

Transrektal ultrsonografik biyopsi (TRUS Bx): Hekim prostat kanserinden şüpheleniyorsa, iğne biyopsi yoluyla ufak bir prostat dokusu örneği alabilir. Biyopsi makattan rektuma ulaşılarak komşu prostat bezi içine gönderilen özel iğneler vasıtasıyla alınır. Biyopsi prostat kanserini kesin tanısını koymanın tek yoludur.

Fizik muayene ve yapılan testler sonucu eğer kanser bulunamazsa doktor büyümüş prostatın sebep olduğu belirtileri azaltmak ve baskılamak için birtakım ilaçlar önerebilir. Cerrahi ile de prostat nedenli belirtiler ortadan kaldırılabilir. Bu tür durumlarda genelde halk arasında kapalı ameliyat olarak bilinen transüretral prostat rezeksiyonu (TUR veya TURP) yapılır. Kanser bulunursa patolog tarafında tümörün derecesi (normal prostat dokusundan ne ölçüde farklılaştığı) rapor edilir. Yüksek derece tümörler düşük derece tümörlerden daha hızlı büyür ve yayılırlar. Bir derecelendirme sisteminde G1’den G4’ e kadar kanser derecelendirilir. Bir başka derecelendirme sistemi ise Gleason skorudur. Gleason skorunda patoloji uzmanı kanser bölgelerinin her birini 1-5 arasında puanlandırırarak en sık iki puanı toplayıp skor hesaplar. Gleason skoru 2-10 arasında değişmektedir.

Prostat Kanseri Nasıl Evrelendirilir?

Tedavinin planlanması için hekim kanserin yayılımını yani evresini bilmek durumundadır. Evreleme; tümörün boyutuna, prostat dışına yayılıp yayılmadığına ve uzak yayılımına göre yapılır. Kanserin yayılımı kan testleri ve bazı görüntüleme yöntemleri ile saptanmaktadır.

Kemik Sintigrafisi: Damar yoluyla kana verilen az miktarda radyoaktif madde kan dolaşımı ile kemiklere ulaşır. Bir cihaz kemiklerde depo edilen radyasyon miktarını ölçüp film haline getirerek kanser yayılımı hakkında bilgi verir.

Bilgisayarlı Tomografi: Bir x-ray makinesi ve bilgisayar vasıtasıyla iç organları görüntülenir. Sıklıkla karın bölgesini görüntülemede kullanılır.

Manyetik Rezonans Görüntüleme: Güçlü manyetik dalgalar yayan bir cihaz yoluyla iç organlar görüntülenir.

Prostat kanserinin evreleri aşağıda özetlenmiştir:

Evre I: Kanser parmakla rektal muayenede hissedilmez. Tesadüfen, prostat büyümesi nedeniyle yapılan cerrahi müdahale esnasında ortaya çıkar. Kanser sadece prostattadır.

Evre II: Kanser biraz daha ilerlemiştir ancak hala prostat dışına yayılım göstermemiştir.

Evre III: Kanser prostat dışına yayılım göstermiştir. Seminal veziküllere sıçramış olabilir ancak lenf düğümlerine yayılım göstermemiştir.

Evre IV: Kanser yakın kas gruplarına ve organlara, lenf düğümlerine, vücudun diğer bölgelerine yayılım göstermiş.

Prostat Kanserinin Tedavisi

Prostat kanser tanılı hastaların büyük kısmı tedavileri hususunda karar verme aşamasında doğal olarak aktif rol almak istemektedir. Bununla birlikte tanı sonrası şok ve stres talep ettikleri her şeyi hekimlerine danışmalarını zorlaştırmaktadır.. Bazı hastalar bir yakınlarının ya da arkadaşlarının yanlarında olup bu süreçte aktif rol almasını, notlar almasını ya da hekimi dinlemesini talep edebilirler. Hekimler hastayı prostat kanseriyle ilgilenen bir uzmana yönlendirebilirler. Prostat kanseri tedavisiyle uğraşan uzmanlar; ürologlar, tıbbi onkologlar ve radyasyon onkologlarıdır. Prostat kanseri tanısı olan hastaların çeşitli tedavi alternatifleri mevcuttur bunlar; cerrahi, radyoterapi ve hormon tedavisidir. Kanser tedavisi lokal veya sistemik olabilir.

Lokal tedavi: Cerrahi ve radyoterapi lokal tedavilerdir. Prostat dokusundaki kanseri ortadan kaldırmak hedeflenir. Kanser vücudun diğer bölgelerine sıçradığında lokal tedavi özel bölgelerdeki hastalığı kontrol altına almada kullanılır.

Sistemik tedavi: Hormon tedavisi sistemik bir tedavidir, hastalığın yayılımını engeller. Tedavi tümörün evresine, hastanın belirti ve genel durumuna göre değişkenlik gösterir. Yan etkiler tedavinin çeşidine ve süresine bağlıdır. Hastalar tedavi planı ve yan etkileri hususunda bilgilendirilmelidir. Ayrıca hastalar tedavi süresince hastanede ne kadar kalacaklarını, ne zaman normal hayatlarına döneceklerini, karşılaşacakları cinsel sorunlar ve idrar yolu problemleri danışabilirler.

Prostat Kanserinde Cerrahi Tedavi

Cerrahi erken evre prostat kanserinin en sık uygulanan tedavisidir. Hekim prostat dokusunun tamamını veya bir kısmını alabilir. Bazı vakalarda hekim sinir koruyucu yöntemle ameliyatı uygun görebilir. Bu tarz cerrahide ereksiyonu(erkek cinsel organının cinsel birleşmeye uygun hale gelmiş olması) sağlayan sinirler korunabilir. Sinirlere çok yakın büyük bir tümör mevcut ise bu yöntem uygun değildir. Her cerrahi yöntemin kendine özgü fayda ve riskleri vardır.

Radikal retropubik prostatektomi: Karından bir kesiyle prostat, komşu dokuları ve lenf düğümleri alınır.

Radikal perineal prostatektomi: Skrotum(Erkek yumurtalıklarının içinde bulunduğu kese) ve anüs arasından bir kesiyle prostatın tamamı çıkartılabilir. Komşu lenf düğümleri hastanın karnından ayrı bir kesiyle çıkartılır.

Laparaskopik prostatektomi: Karından küçük kesilerle karın içine ışıklı bir tüp yerleştirilir, prostat ve lenf düğümleri çıkartılır.

Transüretral prostat rezeksiyonu (TURP): Üretra(İdrar torbasından sonra idrarın çıkışını sağlayan idrar kanalı) yoluyla prostat dokusunun bir kısmı alınır. Bu yolla kanserli dokunun tamamı çıkartılamaz, idrarın akışına engel olan dokular alınır.

Kriyocerrahi: Bazı kliniklerde uygulanan bir yöntemdir.

Pelvik lenfadenektomi: Prostatektomi sırasında rutin olarak yapılmaktadır. Pelvik bölgedeki lenf düğümleri çıkartılıp kanserin yayılımını belirlemek amacıyla incelemeye tabi tutulurlar.

Cerrahi sonrası iyileşme her hastada yapılan cerrahi tekniğin türüne göre farklılık göstermektedir. Operasyon sonrası İlk birkaç gün ağrı nedeniyle hastanın ağrı kesici ilaç ihtiyacı olabilir. Operasyon sonrası üretranın iyileşmesi zaman alır. Mesaneden üretraya idrar geçişini sağlamak için bir idrara sondası takılır. Sonda 5 gün ila  21 gün arasında kalır. Operasyon sonrası ilk birkaç hafta idrar kaçırma problemi yaşanabilir  ancak mesane kontrolü daha sonra yeniden kazanılır. Bazı hastalarda kalıcı impotans (iktidarsızlık) olabilir ve bazı ilaçlarla tedavisi gerekli olabilir. Prostat alındığı için meni üretilemez ve hasta çocuk sahibi olamaz. Hastalar cerrahi öncesi hangi yöntemin kendileri için uygun olacağını ve yan etkilerini sorabilirler.

Prostat Kanserinde Radyasyon Tedavisi

Radyoterapi olarak da isimlendirilir, lokal bir tedavi çeşididir. Tedavi edilen bölgedeki kanser hücrelerini yüksek enerjili ışınlar vasıtasıyla öldürmek hedeflenir. Prostat kanserinde erken dönemlerde radyoterapi, cerrahinin yerine uygulanabilmektedir. Ayrıca cerrahi sonrası bölgede kalan tümör hücrelerini yok etmek amacıyla da uygulanabilmektedir. İleri evrelerde radyoterapi ağrıyı azaltmada yardımcı olur.

İki çeşit radyoterapi yöntemi mevcuttur:

Eksternal Radyoterapi: Radyasyon bir makine vasıtasıyla dışardan hastaya uygulanır. Haftada beş günü hastalar bu tedavi için kliniğe gelirler.

İnternal Radyoterapi: İnce tüpler tümör içine ya da yakınına yerleştirilip , radyasyon bu tüplerden yayılır. Hastalar birkaç gün süren bu tedavi için klinikte kalırlar, hasta taburcu edilirken tüpler çıkarılır. Radyoterapi esnasında halsizlik, yorgunluk, bitkinlik olabilir. Dinlenmek önemlidir ancak hekimler hastalara olabildiğince aktif olmalarını önerirler.

Eksternal radyoterapi alan hastalarda diyare, idrara sık sık çıkma, idrar yapma esnasında rahatsızlık, ciltte kızarıklık ya da kuruma olabilir. İnternal radyoterapinin yan etkileri daha azdır, geçici idrar kaçırma görülebilir. Radyoterapi öncesi hastalar bu tedaviye neden ihtiyaç duyduklarını, tedavinin etkisini ve yan etkilerini, tedavi olurken nelere dikkat etmeleri gerektiğini ve normal yaşamsal aktivitelerine ne zaman döneceklerini öğrenmek isterler.

Prostat Kanserinde Hormon Tedavisi

Prostat kanser hücreleri; gelişmek ve çoğalmak için erkek hormonlarına yani androjenlere ihtiyaç duymaktadırlar. Hormon tedavisiyle tümör hücreleri androjenden mahrum bırakılırlar. Testisler(erkek yumurtalığı) en önemli erkeklik hormonu olan testosteronun esas üretim merkezidir. Böbrek üstü bezleri de bir miktar testosteron üretmektedirler.
Hormon tedavisi; ilaçlar ve cerrahi tedaviyi içinde bulundurur.

İlaçlar:

Luteinleştirici hormon salgılatıcı hormon (LHRH) agonistleri: Bu ilaçlar testislerden testosteron yapımına engel olurlar. (Leuprolid ve Goserelin).

Antiandrojenler: Erkeklik hormonlarının etkilerini baskılarlar. (Flutamid, Bikalutamid, Nilutamid).

Diğer İlaçlar: Böbrek üstü bezinde androjen üretimini engel olurlar. (Ketokanazol ve Aminoglutetimid).

Cerrahi: Testislerin cerrahi yöntemle alınmasına orşiektomi denir. Orşiektomi veya LHRH agonistleri tedavisi ardından vücutta testislerden testosteron üretimi durur. Bununla birlikte böbrek üstü bezi az miktarda androjen üretimini devam ettirir. Geriye kalan androjen etkisine engel olmak için antiandrojen ilaç kullanmak gerekebilir. Bu tedavilerin birlikteliğine total androjen blokajı denir. Araştırmalarda total androjen blokajının tek başına cerrahi veya LHRH analoğu kullanmaktan daha etkin olduğu gözlemlenmiştir.

Hekimler; prostat kanserinin yayılımını hormon tedavisi ile önlerler. Kanser genellikle tedavi sonrası ilk birkaç yıl görülmez. Fakat zamanla prostat kanseri tekrarlayabilmektedir. Bu durumda diğer tedavi seçenekleri gündeme gelir. Hormon tedavisi hayat kalitesini etkileyebilir. En sık karşılaşılan yan etkiler; impotans, sıcak basmaları, cinsel arzunun olmaması ve kemik gücündeki azalmadır. LHRH agonisti bu belirtileri ilk kullanıma başlandığı dönemde kısa süre için artırabilir. Antiandrojenler; bulantı, kusma, diyare, memede büyüme ve gerginlik hissine neden olabilir. Nadiren karaciğerin çalışmasında bozulma olabilir. Ketokanazol uzun süre kullanıldığında karaciğer fonksiyonlarını bozabilir, aminoglutetimid deride döküntülere neden olabilir.

Prostat Kanserinde Tedavisiz Takip

İleri yaş ve ek hastalığı olan prostat kanserli hastalarda önerilebilmektedir.

Prostat Kanseri Tedavisi Sonrası İzlem

Tedavi sonrası vücutta kalıp saptanamayan kanser hücreleri bir zaman sonra kanserin tekrarlamasına yol açabilmektedir. Hastalar düzenli olarak takip kontrole gelmelidirler.  Kontrollerde; fizik muayene, parmakla rektal muayene, kan testleri, görüntüleme yöntemleri ve biyopsi kullanılabilir. Bazı yiyeceklerin (domates gibi), ilaçların (finasterid gibi), bazı mineraller ve vitaminlerin (selenyum ve E vitamin gibi) prostat kanserini önleyebileceğine ilişkin araştırmalar sürmektedir.

Bu makale 7 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Murat Binbay

Prof. Dr. Murat BİNBAY, lisans öncesi öğrenimlerinin ardından İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini 1999 yılında başarıyla tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. İhtisasını ise, İstanbul Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tamamlayarak 2005 yılında Üroloji uzmanı olmuştur.  Uzmanlık eğitimi sonrasında çalışmalarını özellikle üro-onkoloji ve üriner sistem taş hastalığı üzerine yoğunlaştırmıştır. Üriner sistem taş hastalığı (endoüroloji) ve laparoskopik-robotik cerrahideki bilgi ve deneyimini arttırmak için Duke Üniversitesi Taş Araştırma Merkezi (ABD), Leuven Üniversitesi UZ Gasthousberg Hastanesi (Belçika), ve Mansura Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Kliniğinde (Mısır) bulunmuş ve 50’ den fazla uluslararası eğitim kurslarına katılmıştır. 2012 Yılında Doçentlik ünvanını aldıktan sonra, Haseki Eğiti ...

Etiketler
Prostat kanseri ameliyatı
Prof. Dr. Murat Binbay
Prof. Dr. Murat Binbay
İstanbul - Üroloji
Facebook Twitter Instagram Youtube