Postür ve stabilitenin değerlendirilmesi

Postür ve stabilitenin değerlendirilmesi

Postür ve stabilite kavramları… Çünkü; postüral bozukluklar kas iskelet sistemi problemlerine yol açmaktadır. Bu nedenle değerlendirilmesi rehabilitasyon hekimleri tarafından önem arz etmektedir. Ancak, kas iskelet sistemi ağrıları ile postür ilişkisi bilinmesine rağmen bu ilişkiyi ortaya koyan yayın sayısının az olması ve halen postürün kabul edilmiş evrensel tanımının olmaması gibi nedenlerle değerlendirmede halen birtakım güçlükler mevcuttur.

Postür tanımı Amerikan Ortopedi Akademisi Postür Komitesi tarafından 1947 yılında yapılmıştır. Bu tanıma göre, “postür, iskelet öğelerinin, vücudun destek yapılarını zedeleme ve ilerleyici deformasyondan koruyacak şekilde düzgün ve dengeli dizilişi” olarak ifade edilmiştir. Ayakta sabit duruş pozisyonunda iken, yerçekimine karşı vücut segmentlerinin birbirine oranla en uygun pozisyonda yerleşimi “statik postür”; hareket halindeyken yerçekimine karşı vücut segmentlerinin eklemlerin aldığı pozisyonlara göre birleşimi ise dinamik postür olarak tanımlanmaktadır.

Süt çocukluğu döneminde postüral reaksiyonlar tam değildir. Oyun ve diğer aktivitelerle pratiklik kazanılır. Hayat siklusu boyunca vücut oranlarında ve omur eğriliklerinde değişiklikler olur. Yenidoğanda tüm omurga fleksiyondadır. Baş kontrolüyle servikal omurgada ters bir eğrilik başlar. Oturma ve yürümeye başlayınca lumbal omurgadaki eğrilik oluşur. Yaşlanmayla omurga başlangıçtaki ‘C’ şekline dönmeye meyillidir. Gözlerin yere paralel tutulması amacıyla servikal lordoz arttırılır. Yenidoğanla karşılaştırıldığında spinal fleksibilite büyük oranda azalmıştır.

Stabilite, ayaktayken pozisyonel değişikliklere karşı vücut ağırlık merkezinin (VAM) korunabilmesidir. VAM, ne kadar az şiddette ve hızda yer değiştirirse stabilite o kadar büyük olur. Postüral bozukluk ne kadar fazla ise, VAM salınım o kadar fazla olacağından denge o kadar bozuk olur. Stabilite sayesinde; Postüral denge korunur ve istemli hareketler yapılabilir (ekstremitelerin kontrollü hareketi sağlanabilir). Postür ve stabilite mekanik çifttir.

Postür ve stabilitenin değerlendirilmesinde vücut ağırlık merkezinin geçtiği noktaların bilinmesi çok önemlidir. Lateral bakıda, verteksten bir çekül hattının geçtiği varsayılırsa; kulak (aurikula), omuz orta noktası, L3 vertebra ortası ve dizin 1/3 ön kısmı aynı hizada olmalıdır. Bu noktalardan geçen hat ise, S2 vertebranın hemen önünde, kalça ekleminin gerisinde ve ayak bileğinin (lateral malleolün önü) önünde olmalıdır. Bu noktalar göz önüne alındığında eğer VAM çizgisi farklı bir noktadan geçmiyorsa ve bu kuvvet çizgisi destek taban yüzeyi içinde kalıyorsa, postür ve stabilite korunmaktadır. Hareket halinde VAM yer değiştirir. Ağırlık merkezinin öne, yana (ağırlık aktarımı yapılırken) yer değiştirmesi, stabiliteyi etkiler

Postür değerlendiriken ideal postürün hekimler tarafından iyi bilinmesi gereklidir. İdeal postürde; baş, boyun, omuz, pelvis, kalça, diz ve ayak bileği eklemleri optimal pozisyonu iyi belirlenmelidir. İdeal postür için gerekli önlemler, egzersizler (germe, stabilizasyon, mobilizasyon gibi..) hekim tarafından planlanabilmelidir. İdeal postür (standart postür=nötral postür); minimum çaba ile vücutta maksimum yeterliliği sağlayan duruştur. Ayrıca; fonksiyonel pozisyonda tüm destekleyici yapılara olması muhtemel hasar ya da deformite riskini en aza indirdiği düşünülen postürdür.

Minimum enerji harcaması ile, dengesi iyi, eklemler üzerindeki zorlanması az, organların yeterli ve düzgün çalışabilmelerini sağlar. İdeal erekt postür anterior, posterior ve lateral planda vücut kısımlarının bir çekül hattı veya hayali çizgi etrafında karşılaştırılması ile saptanır. Bu çizgi üzerinde vücut kütlesi dengede kabul edilir. Anormal postür (bozulmuş postür) ise; destek tabanı üzerinde yetersiz denge ile sonuçlanan, destekleyici yapılara olan gerilimin artmasına neden olan postürdür. Bozuk postürdeki denge bozukluğu, yorgunluğa iskelette asimetriye ve nosiseptif uyarılarla ağrıya yol açar. Anormal postürü korumak için kaslar aşırı gerilirler. Zamanla spazm ve ağrı ortaya çıkar.

Anterior bakışta ayak topukları birbirinden yaklaşık olarak 8 cm uzaklıkta durmalıdır, hayali çizgi her iki topuk arası mesafenin tam ortasından yukarı doğru yere dik çizilen çizgidir. Pelvis, omurga, sternum ve kafatası orta çizgilerinden geçerek vücudu eşit iki yarıma böler. Vücut ağırlığı iki yarı arasında dağılır. Simfizis pubis, spina iliaka anterior superiorlar ve omuzlar horizontal planda aynı seviyededir. Posterior bakışta dizler, kalça gluteal kıvrımlar, krista iliakalar, sakroiliak eklem üzeri gamzeler, skapulanın inferior köşeleri, akromial çıkıntılar, kulaklar, protuberensia oksipitalis eksterna horizontal planda aynı seviyededirler.

Postür sadece ayakta değerlendirilmemelidir. Oturma postürünün de değerlendirilmesi önemlidir. İdeal oturma postüründe; İskial tuberositaslar en büyük destek yüzeyini oluşturmalıdırlar, uylukların üst kısmı diz eklemi arkasına aşırı basınç oluşturmayacak şekilde oturma yüzeyine yerleştirilmelidir. Lomber omurga mid-fleksiyonda olmalı fizyolojik eğrilikler sürdürülmelidir. Tüm omurga hafifçe arkaya doğru eğimli bir arkalıkla desteklenmelidir, bacakların ağırlığı ayaklar ile destek yüzeyine aktarılmalıdır. Yerde otururken ellere ve kollara veya duvara dayanarak gövde desteklenmelidir.

Postür değerlendirmesi sırasında örneğin omzun yatarak veya ayakta değerlendirmesinde farklılıklar bulunabilir. Bu noktada omuz protraksiyonu veya retraksiyonu değişebilir. Omuz yüksekliği değerlendirildiğinde levator skapula ya da trapez gerginliğine bağlı omzun yüksekte kalması basitçe her iki omzu eleve ve deprese ederek bakılabilir. Bahsedilen kasların gerginliğinde omuz elevasyonu daha kolay, depresyonu ise daha zor ve asimetrik olacaktır. Postürle ilgili dolaylı değişimler de izlenebilir. Sağ tarafı dominant bir kişide sağ omzun protrakte ve deprese olması beklenir. Servikal strain yaşamış bir hastanın ise omzunun eleve halde bulunması normaldir.

Sonuç olarak; ideal postürün tanımı, değerlendirilmesi iyi yapılabilmesi; torasik kifoz artışı, hiperlordoz, hipolordotik postür, kifolordotik postür ve skolyoz gibi anomalilerin erken tanı ve tedavilerinin sağlanabilmesine imkan vermesi açısından son derece önemlidir.

Bu makale 12 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Doç. Dr. Hasan Kerem Alptekin

Doç. Dr. Hasan Kerem ALPTEKİN, 22 Kasım 1979 yılında doğmuştur. Lisans öncesi öğrenimlerinin ardından Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini başarıyla tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. İhtisasını ise, İstanbul Üniversitesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı'nda yapmıştır. 

Diyarbakır Asker Hastanesi, Edirne Devlet Hastanesi, Silopi Devlet Hastanesi, Bahçeşehir Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, gibi bir çok kurumda görev almış olan Doç. Dr. Hasan Kerem ALPTEKİN, uluslarası hakemli dergilerde yayınlanmış bir çok makalesi bulunmaktadır.

Doç. Dr. Hasan Kerem ALPTEKİN, mesleki çalışmalarına İstanbul Belşiktaş'da bulunan Alptekin Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Merkezi'nde çalışmalarına devam etmektedir.

Etiketler
Postür
Doç. Dr. Hasan Kerem Alptekin
Doç. Dr. Hasan Kerem Alptekin
İstanbul - Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon
Facebook Twitter Instagram Youtube