Pilonidal sinüs (kıl dönmesi) hakkında

Pilonidal sinüs (kıl dönmesi) hakkında

Pilonidal Sinüs Hastalığı en sık sakrokoksigeal bölgede görülen, genç erişkinlerde yaygın olan bir hastalıktır. Erkeklerde, 40 yaşın altında, özellikle mesleği gereği uzun süreli oturarak çalışan bireylerde daha fazla görülmektedir. Obezitenin, kısa, kalın ve yoğun bir kıl yapısına sahip olmanın, kötü hijyenin, gündelik hayatta hareketsizliğin ve sigara içiminin hastalığa yatkınlık oluşturduğu gösterilmiştir. Kalçanın orta hattında kalan çukur bölge (intergluteal sulkus) sürekli havasız kalmakta, küçük değişiklikler/sarsıntılar nedeniyle sürekli mikrotravmaya maruz kalmaktadır. Hastalık  tedavi edilmediğinde apse oluşumuna, kronik yaygın cilt-altı enfeksiyonlarına, altta ve çevrede yer alan kemik ve kas dokularının enfeksiyonuna (osteomiyelit vb.) ve hatta nadiren de olsa kanser gelişimine neden olabilmektedir.

Pilonidal sinüs hastalığında çeşitli tedaviler geliştirilmiş olup, her tedavinin iyileşme süreci, etkinliği, nüks olasılığı farklılık göstermektedir.Uygulanacak tedavinin tipi etkilenen alanın büyüklüğü, sinus dokusunun yeri ve uzantıları, birbirinden en uzak iki sinüs açıklığı arasındaki mesafe, geçirilmiş pilonidal sinüs cerrahisi öyküsü ve yaranın gerilimi gibi faktörlere göre belirlenir.

Pilondal sinüs hastalığında apse varlığında apse drenajı ve antibiyotik tedavisi, sinüs içine kristalize fenol uygulaması gibi medikal tedaviler yanında açık ve kapalı cerrahi yöntemler geliştirilmiştir.

Pilonidal sinüs içine kristalize fenol uygulaması konservatif tedavi yöntemlerinden biridir. Ciltte kimyasal tahriş ve seroma oluşumu riski bulunsa da, uygulama kolaylığı, hastanede yatış ihtiyacının olmaması ve hastanın normal yaşamına hızlı geri dönüşü nedeniyle özellikle küçük ve ince sinüslerde, yaygın olmayan hastalıkta önerilmektedir. Nüks oranı 1 yıl için %1,9-3 arasındayken 5 yıllık takiplerde %40’a ulaşmaktadır.

Kriyoterapi tedavisinde, pilonidal trakt kriyoterapi ile tahrip edilir. Bu yöntem traktusların veya ana dallarının açılması, küretaj ve kanayan noktaların elektrokoagülasyonunu içerir. Açık yaraya yaklaşık beş dakika sıvı nitrojen püskürtülür. Bu yöntemle geniş eksizyona kıyasla daha az skar ve deformite olduğu bildirilmiştir.

Kollajenaz uygulaması ise pilonidal sinus cerrahisi sonrası oluşan yaranın tedavisi için kullanılan bir yöntemdir. Normal yara iyileşme sürecinde inflamatuvar hücreler, fibroblast ve epitel hücrelerinin yardımıyla kollajen üretiminin artmasıyla gerçekleşir. Kollajenaz uygulamasıyla yara iyileşme süresinin ve yara derinliğinin azaldığı gösterilmiştir.

Açık cerrahi yöntemlerden biri olan eksizyon ve açık bırakma ameliyatında pilonidal kist eksize edilip çıkartıldıktan sonra yara sütür atılmadan açık olarak iyileşmeye bırakılmaktadır. Kapalı cerrahi yöntemlerle karşılaştırıldığında oluşan komplikasyonlar bakımından anlamlı fark olmadığı bildirilmiştir. Hızlı, uygulanması kolay ve preoperatif hazırlık gerektirmeyen bu yöntemde ameliyat sonrası rahatsızlık hissi olabileceği ve işe başlama süresinin daha uzun olabileceği bildirilmiştir. Nüks oranı 1 yıl için %1,5, 5 yıllık takiplerde ise %13,1 olarak raporlanmıştır.

Marsupiyalizasyon tekniğinde pilonidal kistin üzeri açılır, içeriği boşaltılır, üst duvarı çıkartılır ve kistin tabanı cilt kenarlarına dikilerek yaklaştırılır. Yaranın böylece açık bırakılarak kendi kendiliğine iyileşmesi beklenir. Kolay uygulanabilir bir tekniktir. Ameliyat öncesi hazırlık ihtiyacı azdır. Yapışık, hareketsiz ve ağrılı skar dokuları oluşmaz. Hemen her hastaya uygulanabilir. Ancak iyileşme süreleri cilt fleplerinin uygulandıkları tekniklere göre daha uzundur. Yaranın sık bakımı, temizlik ve dikkat gerektirir. Nükslerin nadir olduğu bildirilmiştir. 1 yıllık takiplerde %1,8, 5 yıllık takiplerde %9,4 nüks raporlanmıştır.

Kapalı yöntemlerde ise iyileşme süresi kısadır ve nüks oranları daha düşüktür. Ancak genel anestezi ve hastanede yatış gerektirir. Yaranın anal bölgeye yakınlığı nedeniyle enfeksiyon riski artar. Ameliyat sonrasındaki dönemde yaradaki gerilme nedeniyle hastada ağrı ve rahatsızlık hissi fazladır. Nüks oranları değişik yayınlarda %3,4-%16,8 aralığında bildirilmiştir.

Cilt flepleriyle kapalı cerrahi, intergluteal alanı düzleştirmesi ve ortadan kaldırması, orta hattaki gerginliği dağıtması ve böylece yaradaki gerilmeyi azaltarak hastada oluşabilecek rahatsızlık hissini azaltması açısından önemlidir. Bu yöntemlerden biri olan Karydakis yönteminde, pilonidal sinüs eliptik ve asimetrik olarak çıkartılır ve sonrasında kesinin karşı tarafında bir flep hazırlanır. Bu flep daha sonra kaydırılarak sakrokoksigeal fasyaya tespit edilir ve boşluk kapatılarak. Oldukça etkili olduğu bilinen bu yöntemde nüks oranları hem 1 hem de 5 yıllık takiplerde %1-2 kadardır. Bir diğer yöntem olan Romboid Eksizyon ve Limberg Flebi uygulamasındaysa sinus ağızlarını içerecek şekilde baklava şeklinde bir kesi yapılır.Yapılan çalışmalarda  sinüs eksize edilecek ve dikilecek ise, orta-hat dışında yapılan kapamanın (romboid, Karydakis ve Bascom flepleri) en iyi seçenek olduğu ve bu yöntemin en kısa hastanede kalış ve en düşük nüks oranlarıyla ilişkili olduğu, primer kapamanın en hızlı iyileşme gösterdiği ancak nüks oranlarının yüksek olduğu bildirilmiştir.

 

Bu makale 25 Ekim 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Süleyman Özdemir

Prof. Dr. Süleyman Özdemir, lisans öncesi öğrenimlerinin ardından Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini  başarıyla tamamlayarak Tıp Doktoru unvanı almıştır. İhtisasını ise, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde tamamlayarak Genel Cerrahi uzmanı olmuştur. 

Prof. Dr. Süleyman Özdemir, mesleki çalışmalarına ise şu an Özel Çankaya Hastanesi'nde devam etmektedir.

Yazarı sosyal medya'da takip edin
instagram
Etiketler
Kıl dönmesi
Prof. Dr. Süleyman Özdemir
Prof. Dr. Süleyman Özdemir
Ankara - Genel Cerrahi
Facebook Twitter Instagram Youtube