Panik bozukluk !

Panik bozukluk !

İnsanoğlu doğumla birlikte kaygı ile karşı karşıyadır. Anne rahminden ayrılan bebek dış dünya ile karşılaştığında kendisini olası tehlikelerden korumakla görevli annesini ağlayarak, bağırarak göreve çağırır. Anne de bu kaygıya sevgi ve sabırla karşılık verir. Anne bebeğini zamanında besler, korur ve sıkıntılarını giderir. Bebek memnundur. İçinden adeta 'bu anne fena değil' demektedir. Ağlamalar yerini minik mırıldanmalara bırakır. Sembiyotik ilişkileri anaokulu çağına kadar devam eder. Küçük çocuk okul çağında da ikinci kaygıyı yaşayacak ve annesinin rahminden sonra bir de evden ayrılacak, yaşıtları ile tanışacaktır. Önce sıkıntı çekse de büyüyecek, adam olacaktır. 'En iyi anne kuş, yavrusuna uçmayı öğretendir.' lafı boşuna değildir.
Sıkıntıya katlanmak insanı insan yapan en önemli unsurdur. Uzun uğraşlar sonucu gelen başarılarla mutluluk yakalandığında beyin bu yolu öğrenir.
Kişi kendine mutlu edecek kısa maceralı yollara tevessül etmez. Bu kısa yollar alkol, uyuşturucu ve ahlaki olmayanlar; hırsızlık, dolandırıcılık, sahtekarlıktır.
KOLAYLIKLA TEDAVİ EDİLİR
Uzun yolları seçen beyinler elbette türlü sıkıntılarla iç içedir. Okulunu başarıyla bitirmeye çalışır, vergisini bir an önce ödemek ister, borçları onu rahatsız eder. Bu tip insanlar toplumların devamı için gereklidir.
Her şeyi, hele hele vücudumuzun içini hiç kontrol edemeyiz. Kaygı bozuklukları, panik ataklar aslında her şeyi kontrol etmeye çalışan insanların yaşadığı ağır bir tablodur. Aniden başlayan çarpıntı, nefes almada güçlük, düşecek ya da bayılacakmış gibi olma, titreme, terleme, uyuşma ve karıncalanmalar, kontrolden çıkma, rezil olma ya da delirme korkularıdır.
Uçma korkusunda esas, uçağın altının boş oluşudur. Üstelik korku uçağı da o insan kullanmadığından oluşmaktadır. Asansörün içinde kişi çaresizdir. Köprüde korkusu, sıkışıp kalmak, bir yere kaçamama düşüncesidir. Topluluk önünde konuşurken kaygı, rezil olmaktır. Sokağa çıkamayabilir; hele tek başına hiç denemez. Çünkü düşüp bayılmaktan korkar. Devamlı tıbbi tetkikler yaptırma arzusu da aslında vücudun içini kontrol etmek içindir.
Kaygı bozuklukları kolaylıkla tedavi edilebilir. Burada amaç kişinin sosyal ve ekonomik kayıplarına engel olmaktır. Panik bozukluk, entelektüel seviye yükseldikçe, kadercilikten bilgiler doğrultusunda uzaklaşıldığı görülür. 'Saadet cehalettedir.' lafı boşuna değildir. Her insanın kaygıları olmak zorundadır. Kaygı başarıyı getirir. Ama kaygı bozuklukları tedavi edilmelidir. Bu da ruh hekimlerinin işidir.

Bu makale 9 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Özkan Pektaş

Prof. Dr. Özkan PEKTAŞ, 1958 yılında Ankara'da doğmuştur. Lise eğitimini 1977 yılında Darüşşafaka Lisesi'nde bitirdikten sonra Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini 1984 yılında tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. Mecburi hizmetini 1984-1986 yılları arasında Balıkesir Beden Terbiyesi İl Müdürlüğü'nde yerine getirmiştir. İhtisasını ise Bakırköy Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yapmış ve 1991 yılında "Alkol ve Madde Bağımlılığında Aleksitimi" adlı tezi ile Psikiyatri Uzmanı olmuştur. 1987-1991 yılları arasında Bakırköy Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde başasistan olarak görev yapmış olan Prof. Dr. Özkan PEKTAŞ, 1991-1994 yılları arasında aynı hastanede Psikiyatri Uzmanı olarak görev almış, 1994 yılında yine aynı hastanede Başhekim Yardımcılığı görevin ...

Etiketler
Psikoterapi
Prof. Dr. Özkan Pektaş
Prof. Dr. Özkan Pektaş
İstanbul - Psikiyatri
Facebook Twitter Instagram Youtube