OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK
KURAMSAL BAKIŞ AÇISI
Psikolojik Danışman Şevval Karaaytu
Obsesif kompulsif davranışların görüldüğü zamanlar çok eski zamanlara dayanmaktadır. Dini ritüellerde, ayinlerde ve edebi eserlerin içerisinde obsesif kompulsif özellik gösteren durumlar görmekteyiz. Kendinizi sürekli ellerinizi yıkarken buluyorsanız kendinizi Shakespeare’in Lady Machbeth’inde bulabilirsiniz. Karakter kocasını öldürdüğü için duyduğu suçluluğu sürekli ellerini yıkayarak bertaraf etmeye çalışmıştır. Bakalım tekrar eden davranışlarımızda bizler neyi bertaraf etmeye çalışıyoruz.
Clark’ın (2004) yaptığı literatür çalışmasında bizimle paylaştığı sonuca göre örneklemin büyük bir kısmında (%80-90) klinik örnekleme yakın obsesyon olduğunu görmekteyiz. Peki nedir bu OKB diye sorduğumuzda bunun cevabını psikanalitik kuram, bilişsel kuramlar ve bağlanma kuramları açısından değerlendirebiliriz.
Freud on dokuzuncu yüzyılın sonlarında OKB’ye bilimsel bir bakış açısı getirmiştir. Ona göre OKB belirtikleri kendisini şu şekilde göstermektedir; hastanın zihni gerçekten kendini hiç ilgilendirmeyen düşüncelerle doludur ve kendisine yabancı gelen dürtüler hissetmektedir. Arada bir karşı duramadığı eylemlere geçmek zorunda kalır. Zihnine takılan bu obsesyonlar hasta için bir anlam taşımadığı için çoğu kez kendisine saçma gelir. Karşı koyamadığı bu düşünceler bir ölüm kalım sorunuyla karşılaşmışçasına kaygılandırır.”
Bu hikayenin tanıdık gelmesi olağandır. Freud bu bozukluğa ilişkin yaşamın ilk yıllarındaki ebeveyn çocuk ilişkisinde yaşanılan çatışmaların sebep olduğunu ifade etmiştir. Buna ek olarak obsesif nevrozun gelişimini anal döneme saplanma ya da bu döneme gerileme olarak açıklamıştır. Eğer bu dönemlerde anne çocuğu kesin bir tutumla cezalandırır ve suçlarsa çocuk bu durumda çeşitli savunma mekanizmaları oluşturur. Takıntılı olmaya aday kişilerde karşıt tepki oluşturma, yalıtma ve bastırma mekanizmalarının geliştiğini görebilmekteyiz.
Yine bazı OKB hastalarının tekrar ettikleri davranışlarına sıkıca sarıldıklarını görmekteyiz. Bu direncin sebebi danışan için bu davranışın ikincil kazanımın ne olduğudur. Danışanlar bu davranışları ile çevrelerini, ilişkilerini ve ailelerini kontrol edebilme gücüne sahip olduklarını düşünmektedirler.
Yine farklı bir bakış açısı olarak davranışçı kuram bu durumu şöyle ifade etmiştir; nötr uyaranlar anksiyete ile eşleştirilerek klasik koşullanma ile öğrenilir ve kompulsiyonlar bu anksiyeteyi nispeten azaltır. Böylece öğrenilmiş davranış örüntüleri karşımıza OKB olarak çıkmaktadır. OKB’de rahatsızlık veren şeyden kaçmak söz konusu iken davranışçı modelde rahatsızlık veren şeyin üzerine gitmek temel hedeftir. Bu noktada davranışçı yaklaşımlarla danışanın obsesyon ve kompulsiyon belirtileri üzerine gitmesi terapide amaçlanır.
Bilişsel kuramlar açısında baktığımızdan obsesyonların altında bazı aşırı kötüye yorulan düşünceler vardır ve bu düşünceler anksiyeteyi beslemektedir. Bu bağlamda danışanın şimdiki zamanda etkilendiği bilişsel yorumlara odaklanılmaktadır. Bilişsel psikoterapide hedef; kişinin yanlış düşüncelerinin, hatalı düşüncelerinin düzeltilmesi ve yeniden yapılandırılmasıdır.
OKB ile ilgili yapılan çalışmalarda dikkat çeken bir başka nokta da bağlanma şekillerinin obsesyon ve kompulsiyonlar üzerinde etkili olduğunu görmemizdir. Bowlby’e göre bağlanma, doğuştan getirilen hedef yönelimli davranış sistemidir. Bu sistemi tetikleyicisi kaygıdır ve beden için gerilim uyandıran bir duygulanımdır. OKB için kullanılan bağlanma kuramı yaklaşımlarındaki amaç temel bakım veren figürle temasın sağlanması aradaki fiziksel mekanizmanın düzenlenmesidir. Bebeğin erken dönemde anne-babasıyla güvenli bağlanma ilişki geliştirememesi ilerleyen yaşamında yakın ilişkiler kurmasında olumsuz durumlar yaratmaktadır. Bağlanma araştırmalarına bakıldığında OKB’nin güvensiz bağlanma stili ile ilişkili olabileceğini de göstermektedir.
SONUÇ
Bu kuramlar doğrultusunda baktığımızda ortak olarak OKB’nin kontrol gereksinimi için geliştirilen düşünce ve davranışlar örüntüsü olduğunu ifade edebiliriz. İfade edilen bilgilerin ışığında bağlanma kuramları, psikanalitik kuramların ve bilişsel davranışçı kuramların yol göstericiliğinden faydalanılabilir. Ve bu süreçte bir profesyonelden destek almanız önemli bir noktadadır.