Metabolik sendrom ve beslenme ilişkisi

Metabolik sendrom ve beslenme ilişkisi

Metabolik sendrom; obezite, diyabet, dislipidemi ve hipertansiyon hastalıklarının birleşiminden oluşan beslenme, genetik faktörler ve yaşam biçiminden etkilenen bir hastalık olarak kabul görmektedir.

Kalp rahatsızlığı, felç ve diyabetin ilerleme olasılığını arttıran sağlık açısından risk faktörlerinin toplamıdır.

Ortak genetik ve çevresel ortamlarda gelişen aterosklerotik risk faktörlerinin bir arada bulunmasıyla karakterize bir hastalıktır.

Abdominal obezite, insülin direnci, yüksek kan basıncı ve lipid bozukluklarının bileşenlerinden oluşan metabolik sendromda tanı kriterlerini bel çevresi, kan trigliserit ve HDL kolesterol seviyeleri, kan basıncı ve açlık kan şekeri oluşturmaktadır.

Beslenme ve yaşam biçimindeki olumsuz değişimlere bağlı yaşam kalitesi düşmektedir. Yaşam kalitesini düşüren sorunları genelleştirirsek;

Geleneksel doğal besinlerin yerini enerjisi yoğun, yarı hazır hızlı tüketilen besinlerin artması,

Mısır nişastasından früktoz içeriği yüksek ucuz şeker üretilerek meşrubat ve besinlerde kullanımı sonucu tüketiminin artması,

Tahılların saflaştırılması, baklagil ve sebze tüketiminin artması,

Kolalı içecekler,çikolata,enerji içecekleri, çay kahve tüketiminin artması,

Batı tür beslenmesi yaygınlaşması, et,katı margarin, yağda kızartılmış yiyeceklerin tüketiminin artması sayılabilir.

Tüm bu değişimlerin sonucunda glisemik indeks, enerji alımı, tuz tüketimi ve kafein alımı artar.

Metabolik sendromun tedavisinde amaç komponentlerin iyileştirilmesine yöneliktir. Metabolik sendromlu hastalar için tek tip bir diyet yoktur. Her bir hastadaki spesifik değişiklikler,diyet önerilerinin temelini oluşturmalıdır. Hastalığın komponentlerinin iyileştirilmesinde ve insülin direncinin tedavisinde en etkin yaklaşım, ağırlık kaybını sağlayan, egzersizinde içinde olduğu sağlıklı zayıflama programıdır.

Zayıflama programında hedef,ideal vücut ağırlığına ulaşmaktan çok o andaki vücut ağırlığının % 5-10’unun 6 ay içerisinde kaybedilmesi esasına dayanmalıdır.

Metabolik sendromlu bireylerde vücut ağırlığındaki % 10’luk bir azalma ile insülin duyarlılığının arttığı,plazma insülin konsantrasyonunun azaldığı ve lipit profilinin düzeldiğini gösteren bir çok çalışma vardır.

Metabolik sendrom, sağlıklı beslenme ve yaşam tarzı değişikliği ile önlenebilen veya metabolik sendrom tanısı  konduktan sonra,  tıbbi beslenme tedavisi  ve  terapatik yaşam tarzı değişiklikleri ile iyileştirilebilen bir sağlık sorunudur.

Metabolik sendromda,  tıbbi beslenme tedavisinin hedefi; insülin duyarlılığını iyileştirmek ve insülin direnci ile ilişkili metabolik ve kardiovasküler bozuklukları önlemek ve/veya düzeltmektir. 

Bu makale 6 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Dyt. Seval Komlıca

Dyt. Seval KOMLICA, lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünde tamamlayarak Diyetisyen unvanı almıştır.  Üniversite eğitiminin yanı sıra Obezite Diyetisyenliği, Klinik Nütrisyon Diyetisyenliği, Onkoloji Diyetisyenliği, Diyabet Diyetisyenliği, İletişim Becerileri ve Psiko-Eğitim, Kardiyoloji Diyetisyenliği, Çocuk ve Ergen Obezitesi, Çocuk Hastalıklarında Beslenme, Spor Diyetisyenliği, Hastalıklarda Diyet Tedavisinin Klinik Uygulamaları, Anorexia'dan Obeziteye Yeme Bozuklukları ve Profesyonel Yaşam Koçluğu alanlarında da eğitimler almıştır. Haftanın belirli günlerinde gebelere ve okullara beslenme ile ilgili eğitim vermekte olan Dyt. Seval KOMLICA,  Ankara - Çankaya’da bulunan kendi özel merkezinde danışanlarını kabul etmekle birlikte, yurt içi ve yurt dışındaki hastaları için online diyet programı hizmeti de ...

Dyt. Seval Komlıca
Dyt. Seval Komlıca
Ankara - Diyetisyen
Facebook Twitter Instagram Youtube