Kanser kelime itibarıyla korkutucudur. Sanki çocukluğumuzdaki saklanbaç oyunundaki yakalanma gibi “Kansere Yakalanmak” söz konusu olduğunda, “Allah evlerden uzak etsin” cümlesi ile birlikte anılır. Başa gelmeyince de uzaktan hikaye gibi dinlenir. Ancak inanın kanser hiçbirimizden uzak değil. Hatta öyle ki her geçen gün içimizde bir yerlerde kanser hücresi/hücrelerinin oluştuğunu modern tıp bize ispatladı. Yaratılmış olan mükemmel düzen bu hücre veya gruplarına karşı çetin bir savaş ile bizim kanser olmamızı engelliyor.
Tabii dünya üzerindeki herşeyi bozduğumuz gibi doğal gıdalardan uzaklaşmamızın ve kendimizi öyle ya da böyle (sigara, hava kirliliği vs) zehirlememizin sıkıntısını bu kanserle -tabir yerindeyse- boğuşan hücrelerimizi diskalifiye etmekle, kansere yakalanma oranımızı arttırıyoruz.
Ekim ayının “Meme Kanseri Farkındalık Ayı” olması nedeniyle dikkatimizi bu ay bunun üzerine yoğunlaştırdık. Meme dokusu yerleşim itibarıyla göğüs ön duvarında olması nedeniyle “El Altında” dır. Yani saklanacak yeri yok pankreas gibi. Dolayısıyla kolay ulaşılabilen bir yerdedir. Ve bilinçli olan her kadın ve erkek kendi kendini muayene ederek saptadıkları farklılıklardan dolayı doktoruna başvurabilir.
Tabii aradığını bilmeyenin bulduğunu anlayamaması sebebiyle ne aradığımızı bilmek durumundayız.
- Memede daha önce fark edilmeyen sertlik (leblebi, fındık, ceviz boyutlarında)
- Meme başında daha önceden olmayan çekinti (özellikle kolları kaldırınca bu çekinti daha da belli oluyorsa)
- Meme başından kanlı (kırmızı/kahverengi) ya da göz yaşı gibi akıntının olması
- Meme derisinde tamamında veya bir kısmında portakal kabuğu görünümü olması
- Koltuk altı bölgede ele gelen lenf bezleri olması durumunda
---> Lütfen Genel Cerrahi Uzmanına Başvurunuz…
Kansersiz Yaşam Dileklerimle…