Kilo kontrolünde en son tedavi yöntemi kalıcı kilo vermeyi sağlıyor…

Kilo kontrolünde en son tedavi yöntemi kalıcı kilo vermeyi sağlıyor…

Günümüzde neredeyse her üç kişiden biri diyet yapmaktadır. Şişmanlığı önlemeye yönelik onlarca diyet ve yüzlerce ürün piyasaya sunulmuştur.

Ancak ilginç olan diyet yapma oranının artmasına ve her gün çarpıcı bir diyetin başarışından söz edilmesine rağmen şişmanlık giderek yaygınlaşmakta;  verilen kilolar tekrar geri alınmaktadır.

Demek ki mevcut yöntemlerde eksik olan bir parça vardır.

Vücudumuzun tüm fonksiyonları beyinde özelleşmiş bölgeler tarafından kontrol edilir. Mutlu olma veya haz alma merkezi de özelleşmiş bir bölgeye sahiptir ve sürekli olarak ödüllendirilmek ister.

Bu ödül ise beyin fonksiyonlarını yöneten hormon ve nörotransmitterlerin (biyokimyasalların)  artması veya azalmasıyla sağlanır. Seratonin, dopamin ve endorfin benzeri hormonlar ödül, yani mutluluk merkezinde etkili olan biyokimyasallardır.

Bunların artması, azalması, belirli dengelerde olması bizim mutluluğumuzu, tatmin duygumuzu, dürtülerimizi, mizacımızı, davranışlarımızı belirlemektedir.

Aşırı yeme dürtüsü aynen madde bağımlılığı, alkol bağımlılığı, alış veriş bağımlılığı, kumar bağımlılığı, egzersiz bağımlılığı ve aşırı seks tutkusu gibi hep bu ödül mekanizmasını tatmin etme çabasından kaynaklanır.

Tüm bunları değerlendirdiğimizde ödül merkezini tatmin etmenin herkes için en kolay ve her an ulaşılabilir yolu bu bölgeye bol bol şeker  (karbonhidrat) sunmaktır. 

Bol şeker veya aşırı gıdanın doğal sonucu ise kilo almak ve şişmanlıktır.

Özetle yeme bağımlılığı, esrar bağımlılığıyla aynı mekanizma üzerinden yürür. Yani obezite, genetik ve fiziksel faktörler dışlandığında ki  bu oran %10’nu geçmez, bir karbonhidrat bağımlılığıdır.

Bu nedenle obezite tedavisinin madde bağımlılığı tedavisi şeklinde ele alınması gerekmektedir.

Aksi takdirde zayıflamak en kolay iştir. Çünkü az yemek ve daha fazla hareket etmek kadar basit bir çözümü vardır. Bunu yapan herkes zayıflar.

Zor olan az yeme işini kişinin ne kadar sürdürebileceğidir. Örneğin eroin bağımlısı bir hasta tedavi olmadan nasıl belirli uzun süre eroinden uzak kalamıyorsa, yeme bağımlısı kişide her diyet sonrası kısa süre içinde  daha fazla yemeye başlar.

Kilo verirken beyin fonksiyonlarını yürüten kimyasallar dengede tutulduğunda özellikle karbonhidrat içerikli gıdalara karşı aşırı istek azalır; bu da kalıcı kilo vermenin temelini oluşturur.

Vücudun nörotransmitter denilen beyin biyokimyasallarını üretebilmesi için gereken ham madde yediğimiz gıdalardaki proteinlerin yıkım ürünü olan amino asitlerdir. Bizim görevimiz vücudumuza yeterli miktarda ve uygun oranda amino asidi temin etmektir ki beyin ihtiyaç duyduğu nörotransmitteri sentezleyebilsin.

Bu nedenle  ilk önce kan analiziyle eksik veya fazla amino asitler tespit edilip, dengeyi sağlayacak kişiye özel üretilen amino asit takviyeleri verilir. 

Beyin biyokimyasallarını dengede tutacak kısa süreli destekler ve beslenme şekli diyet yapmayı da, egzersiz yapmayı da kolaylaşır ve doğal süreçte kilo verme başlar. En önemlisi verdiğiniz kiloları geri almazsınız.

Uzm.Dr. Aydın Duygu

 

Bu makale 17 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Dr. Aydın Duygu

Etiketler
Zayıflama yöntemleri
Uzm. Dr. Aydın Duygu
Uzm. Dr. Aydın Duygu
İstanbul - Aile Hekimliği
Facebook Twitter Instagram Youtube