Osteoporoz kemik kırığına ve kamburluğa yol açması nedeni ile eskiden beri bilinen bir hastalık olmasına rağmen, ciddi olarak ele alınması, 1980'li yıllarda oldu.
Bunun nedeni de yeni bir ilacın osteoporoz tedavisinde kullanılma olasılığı idi: Kalsitonin. Nitekim, bu ilaç uzun bir süre ve yoğun olarak osteoporoz tedavisinde kullanıldı. Kemik erimesi üzerine net bir etkisi ise kanıtlanamadı. Kemik üzerine asıl etkisi ağrı kesici etkiydi. Gerek kırıkta, gerekse kemik tümörlerinde bu etkiden yararlanıldı.
Osteoporoz ilaçlarından asıl beklenen ise kırık oranını azaltmalarıdır.
Bunun içinde kemik yoğunluğunu arttırmanın yararlı olduğu varsayılır.
Eski ilaçlardan florlu ilaçlar kemik yoğunluğunu gözle görülür şekilde arttırır. Ancak zaman içinde bu çok yoğunlaşan kemiğin kırılganlığının da
arttığı gözlendi. Kalsitonin'in ardından Bİ fosfanatlar diye adlandırılan bir grup devreye girdi. Bunlar, bugün hala en yoğun kullanılan grubu oluşturuyor. Onlar da kemik yoğunluğunu arttırıyor. Devreye aynı gruptan ya da benzer başka grup ilaçlar giriyor, sürekli olarak.
Östrojen hormonu da yine bu dönemin başlarında bir süre menopoz sonrası osteoporozu için yoğun olarak kullanıldı. Ancak, diğer sistemlere yönelik yan etkileri nedeni ile büyük oranda terk edildi.
Bu arada kalsiyumun ve D vitamininin yükselişine şahit olduk. Uzun süre tahtlarında oturdular. Kalsiyum uğruna beslenme rejimleri değişti. Şimdilerde o da biraz da olsa tahtından inmeye başladı. D vitamini hala popülaritesini koruyor.
Bütün bunları yorumsuz anlatıyorum. Çünkü, oldukça yoğun bir bilgi bombardımanı altındayız. Herkes benim ürünüm iyi diyor. Ancak, otuz yıllık bu süreçte çok şey değişti ve adeta bilgi kirliliği yaşandı.
Ama çok şey de öğrenildi.
Şu anki tutumumuz, olabildiğince bu süreçte oluşmuş bilgi birikiminden yararlanarak, gerekli olgulara gerektiği kadar müdahale etmek.
Kısaca: Kemik erimesi gibi ürkütücü bir ad koyduğumuz osteoporoz, göz önünde tutmamız ve gerekli noktada ilaç tedavisi ile üzerine gitmemiz gereken bir tablo.
OSTEOPOROZ TEDAVİSİNDE İLAÇ DIŞI YÖNTEMLER
Osteoporozda ilaç tedavisi dışında yaşam tarzı, egzersiz ve beslenmenin de kemikleri koruma ve güçlendirmeye yararı olduğu her zaman düşünülmüştür.
Kemik; kendini, üzerine yük bindiğinde, zorlandığında güçlendirir. Bunu bir kanıtı kilolu insanlarda daha az kemik erimesi görülmesidir. Yine eklemler üzerine binen yükün fazlalığı ile arttığı düşünülen eklem kireçlenmelerinde de, osteoporoz azdır.
Yani, şişmanlığın bir faydası var: Daha az osteoporoz. Yine şişmanlarda düşme ile olan ve kemik erimesine bağlanan kırıklar da az. Bunun bir nedeni de, yağ dokusunun bir çeşit yastık oluşturarak kemikleri koruması.
Zıddı da geçerli. Uzaya gidip bir süre kalan astronotlarda, yer çekimi olmadığı için kemiklerin üstüne yük binmemesi nedeni ile bir süre sonra osteoporoz gelişiyor.
Çözüm, hoplama-zıplama, yürüme-koşma ile kemiklerin üzerine daha fazla uyaran gelmesini sağlamak. Yine germeler de kemikleri uyarıyor. Buna karşın örneğin yüzme nerede ise uzay boşluğundaki gibi, kemikler üzerinde etkisiz.
Özetle, yukarıdaki koşullara uygun sporlar da osteoporozda yararlı.
D vitamini depolanmasında güneş ışınlarının yararlı rolü malum. Bunu yaparken, ipin ucunu kaçırmamak deri kanseri riski açısından önemli. Ayrıca birçok ilaç ciltte birikiyor. Güneş ışınları bu durumda olumsuz yönde etkili. Derimiz bağışıklık sistemimizin önemli bir organı. O nedenle de dikkatli olmak lazım.