Endoskopik omurga cerrahisi ilk olarak 1970’li yıllarda tanısal amaçlı kullanıma girmiş olup, 1990 sonrası dönemde ise artık tedavi amacıyla da kullanılır hale gelmiştir. Bu yöntem genel ya da spinal anestezi (belden yapılan iğne ile) kullanılarak uygulanabilir. Omurgadaki hastalıklı bölgenin yeri skopi cihazı (özel röntgen makinası) kullanılarak belirlendikten sonra; uygun noktadan 5 mm uzunluğunda oluşturulan küçük bir delikten, kamera aracılığıyla girilir. Takiben oluşturulan ikinci 5 mm’ lik delikten de cerrahi aletler ilerletilerek hastalıklı bölgedeki sinire bası yapan fıtık çıkarılır. Benzer şekilde omurilik kanalı daralmış hastaların problemli olan omurga bölümleri endoskop(kamera) yardımıyla genişletilerek omurilik ve sinir kökleri rahatlatılır.
Endoskopi işlemi esnasında kas dokuda bir kesi oluşturulmaz. Bu sebeple ameliyat sonrası çok daha az ağrı olduğundan ağrı kesici gereksinimi azalmaktadır. Kanama miktarı oldukça azdır. Kan transfüzyonu gerektirmez. Hastanın kemik ve kas dokusu işlem esnasında çok hasarlanmadığı için, vida ve platin koyma gereksinimi duyulmaz. Yumuşak dokuya saygılı bir işlem olduğu için ameliyat sonrası aynı gün hasta yürüyebilir. Bel fıtığı hastaları ertesi gün dar kanal hastaları ise 2 gün içerisinde taburcu edilebilmektedir. Cerrahi kesiler küçük olduğu için sürekli bir yara yeri bakımı gerektirmez. Endoskopik bel ameliyatları, tıpkı diz veya omuz artroskopisi’nde olduğu gibi, net bir kamera görüntüsü sağlamak amacıyla sulu ortamda yapılır. Su ile çalışma nedeniyle, operasyon bölgesi ameliyat esnasında sürekli yıkandığından yara yeri iltihap oranları açık cerrahiye göre daha düşüktür.