Kanserli çocuklarda beslenme

Kanserli çocuklarda beslenme

Kanser günümüzde, çocuklarda ölüme neden olan hastalıkların üst sıralarında yer almaktadır. Kanser ve kanser tedavisi gıda alımını, emilimini ve metabolizmayı etkileyerek beslenme bozukluklarına neden olmaktadır. Çocukluk çağı tümörlerinde aşırı zayıflık (malnütrisyon) sık görülmekte, özellikle nöroblastom, Wilms tümörü ve Ewing sarkom gibi tümörlerin ileri evrelerinde ve metastaz varlığında görülme oranı artmaktadır. Malnütrisyon varlığında enfeksiyonlara direnç azalmakta, kemoterapide aksamalar olmakta, hastanede yatış süresi uzamakta, sekel oluşumu ve ölüm oranları yükselmektedir. 

Kanserli Çocukta Malnütrisyon Gelişmesinde Rol Oynayan Faktörler

Sindirim sistemine radyasyon tedavisi uygulanması, sık aralıklarla kemoterapi verilmesi, büyük karın ameliyatları, hastalık evresinin ilerlemiş olması ve çocuğun aile ve sağlık kurumu desteğinden yoksun olması malnütrisyon gelişiminde risk faktörlerini oluşturur. Bunların yanı sıra, psikolojik nedenlerle ya da kemoterapötik ajanların veya eşlik eden enfeksiyonların etkisiyle gelişen iştahsızlık besin alımını azaltır. Yine ağızda yaralar ve iltihaplar, ağızda tat ve koku değişikliği ve bulantı hissi ağızdan beslenmeyi azaltırken, kusma ve ishalle olan kayıplar da enerji açığını belirgin hale getirir. Kanser hastalarında diyetle alınan şekerin yanı sıra glukoneogenezisle aminoasitlerden glukoz yapımına da ihtiyaç vardır.

Çocuklar, erişkinlere göre vücutlarındaki yağ oranlarının az olması, dolayısıyla kalori depolarının azlığı nedeniyle daha kısa sürede malnütrisyona girerler. Bu nedenlerle, kanserli çocuk hastalarda malnütrisyon sık gelişmekte, özellikle kemoterapi süresince daha belirgin hale gelmektedir.

Beslenme Desteği Gerektirme Kriterleri

Özellikle çocuğun ağızdan alımını etkileyen ağız boşluğu, geniz ve yemek borusu tümörleri, sindirim sistemini ilgilendiren tümörler ve ileri evre tümörler yüksek malnütrisyon geliştirme riskine sahiptirler. Bu hastalar daha yakından izlenmeli, hem ilk başvuru anında hem de ilerleyen tedavi dönemlerinde iştah ve günlük tükettikleri kalori açısından sorgulanmalı ve ölçümler ve biyokimyasal testlerle beslenme durumları değerlendirilmelidir. Bu değerlendirmeler sonunda hastanın beslenme desteğine ihtiyacı olup olmadığı ve varsa desteğin ne şekilde yapılacağına karar verilir.

Tedavi Planı

Beslenme desteğine ihtiyaç olduğu belirlenen hastaya, beslenme bozukluğunun derecesine, siindirim sistemi kullanıp kullanamamasına göre bir tedavi planı çizilir ve aşağıdaki yollardan biri seçilir.

1) Ağızdan alım isteğini arttırma

2) Enteral (nazogastrik veya PEG) ile beslenme desteği

3) Damardan beslenme desteği

4) Kombinasyon seçenekleri

Ağızdan Beslenme Desteği

Kanser tedavisi sırasında iştah kaybı, bulantı-kusma ve ağız iltihapları gibi hastanın ağızdan alımını engelleyen birçok yan etki ortaya çıkmaktadır. Bu yan etkilerin sonuçlarını en aza indirgeyecek bir destek tedavisi yapılmalı ve ailenin de işbirliği sağlanmalıdır. Hastanede yatan hastalarda, kemoterapinin neden olduğu iştah kaybını azaltmak için tedavi saatleriyle yemek dağıtım saatlerinin çakışmamasına özen gösterilmelidir. Ayrıca hastanın refakatçisiyle birlikte yemek yemesinin, hastanın ve hasta ailesinin memnuniyetini arttırdığı gösterilmiştir. Hastanın diyeti, beslenme öyküsü ve kalori-protein ihtiyacına göre besin değeri yüksek, sevilen gıdalarla zenginleştirmeye çalışılmalıdır. Hazır tıbbi sıvı ürünler diyete eklenebilir, ancak bunlar da çocuğun öğünlerdeki alımını azalttığı için öğün aralarında ve öğün öncesi değil, öğünlerden sonra verilmesi önerilmektedir.

Çocuk kanser hastalarının kemoterapi dönemlerinde günlük kalori alımları ve beslenme alışkanlıklarını araştıran bir çalışmada, çocukların hastanede kaldıkları sürece ağızdan alımlarının daha az olduğu, bunda da hastane yemeklerini sevmemelerinin rolü olduğu, hastanede yatarken evden getirilen yemekleri hastane yemeklerine göre daha iyi tükettikleri gösterilmiştir. Her şeye rağmen bu hastaların kemoterapi dönemlerinde oral alımlarının günlük alınması gereken kalori ihtiyacının çok altında kaldığı, hastanede kalınan günlerde bu kalorinin ancak %63’ünün karşılandığı, eve çıkılan günlerde bile bu oranın %77’yi aşmadığı gösterilmiştir (3).

Tüm bu önlemlere rağmen alınması gereken enerjiye ulaşılamıyorsa enteral ve/veya damardan destek yapılmalıdır.

Enteral Beslenme Desteği (nazogastrik veya PEG)

Sindirim sistemi sağlam olan hastalarda, aynı zamanda barsak bütünlüğünü de koruduğu için enteral beslenme ilk tercih edilecek yoldur. Ağızdan beslenmeye göre birçok avantajı vardır;

1) Bazı spesifik besinler tadları kötü olduğu için ağızdan tolere edilemediğinde enteral yolla verilebilir.

2) Enteral ürün istenilen miktarda ve zamanda verilerek bağırsaktan emilim için en uygun ortam sağlanabilir. Bu özellikle kısa barsak sendromunda ya da kemoterapi veya radyoterapi nedeniyle intestinal mukozada hasar oluştuğunda önem kazanır.

3) Baş-boyun veya yemek borusu tümörlerinde tıkanıklığa neden olan bölge pas geçilerek PEG ile enteral beslenmeye devam edilebilir.

Enteral beslenmenin, damardan beslenmeye göre de bazı avantajları vardır;

1) Kullanımı daha kolay ve pratiktir.

2) Daha ucuzdur.

3) Komplikasyonları daha azdır.

4) Çok daha fizyolojiktir.

Eğer beslenme desteği 3 aydan uzun sürmeyecekse nazogastrik (burundan mideye) tüp ile daha uzun sürecekse gastrostomi (PEG) (endoskopik olarak karın duvarından mideye tüple beslenme) açılarak enteral beslenme yapılabilir. Özellikle baş-boyun tümörleri ve genizdeki tümörler oral ve nazogastrik yoldan beslenmesi zor olan hasta grubunu oluştururlar ve malnütrisyon açısından yüksek risk taşırlar. Alt gastrointestinal sistemi sağlam olan bu hastalarda erken yerleştirilen gastrostomi tüpü ile yapılan enteral beslenmenin parenterale göre daha üstün olduğu gösterilmiştir.

Enteral beslenme çocuğun durumuna ve ihtiyacına göre ayarlanır. Ağızdan alımı var ama yetersiz ise gece devamlı enteral beslenme pompası ile verilerek desteklenebilir. Hiç ağızdan alımı yoksa total alması gereken miktar devamlı veya aralıklı olarak verilebilir. Ürün seçimi de hastaya göre ayarlanır. Sindirim ve emilim fonksiyonları normal olan hastalarda tam protein, karbonhidrat ve uzun zincirli yağ asidi içeren ürünler kullanılır, kabızlık varlığında lif içeren ürünler tercih edilebilir. Kronik ishal durumlarında ya da ince barsaktan beslenme gereken durumlarda özel enteral ürünler kullanılır.

Damardan Beslenme

Sindirim sisteminin çalışmadığı durumlarda damardan beslenme beslenme desteği sağlanır.

Bu makale 13 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Doç. Dr. Enver Mahir Gülcan

Doç. Dr. Enver Mahir GÜLCAN, 23 Haziran 1967 tarihinde doğmuştur. 1990 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde lisans eğitimini tamamlamış ve tıp doktoru unvanı almıştır.1992 -1996 yılları arasında Bakırköy Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Eğitim Araştırma Hastanesi'nde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ihtisas eğitimini ve 1997 - 1999 yılları arasında ise İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme Anabilim Dalı Yan dal ihtisas eğitimini tamamlamıştır.  1990 - 1992 yılları arasında İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servis'inde pratisyen hekim olarak, 1999 - 2007 yılları arasında İstanbul Bakırköy Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde Çocuk Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme Uzmanı olarak ve 2007 - 2012 yılları arasında ise Yedi ...

Yazarı sosyal medya'da takip edin
instagram
Doç. Dr. Enver Mahir Gülcan
Doç. Dr. Enver Mahir Gülcan
İstanbul - Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Facebook Twitter Instagram Youtube