Kadın hastalıkları hakkında

Kadın hastalıkları hakkında

Kadın üreme organlarını ilgilendiren iltihabi hastalıklar, myomlar, çeşitli kistler gibi hastalıkların yanında kısırlık, vajinismus ve cinsel işlev bozuklukları gibi konuları da içeren bir terimdir. Kadın hastalıklarının zamanında tedavi edilmesi yaşam kalitesini artırır ve ileride karşılaşılabilecek sorunların önüne geçer.

Rahim İçi Kalınlaşması (Endometrial Hiperplazi)

Üreme çağındaki her kadında rahim iç zarı, adet döngüsü boyunca belli bir kalınlığa ulaşır ve adet dediğimiz süreç ile birlikte rahim içinde oluşan bu doku, dökülerek bir sonraki siklus için yeni doku oluşumu sağlar.

Çeşitli hormonal nedenlerle rahim içindeki bu dokunun dökülememesi  ve birikmesi durumuna endometrial hiperplazi denir.  Halk arasında rahim zarında kalınlaşma, rahim içi kalınlaşma ya da rahim duvarı kalınlaşması şeklinde ifade edilir. İleriki yıllarda rahim içi kanserine dönüşebilmesi nedeniyle önemli bir hastalıktır.

Vücuttaki hormon salgılayan yumurtalık kistleri ve tümörleri, polikistik over sendromu, ilk adet sonrası ya da menopoz öncesi dönemdeki adet düzensizlikleri sadece östrojen içeren hapların kullanılması gibi nedenlerle de oluşabilmektedir.

Hastalar çoğunlukla düzensiz ve aşırı  adet kanaması, adet öncesi sonrası günler süren lekelenme gibi yakınmalar ile başvururlar. Bazen hiç yakınma yokken rutin jinekolojik muayene ve kontrollerde de tespit edilebilir. Özellikle menopoz sonrası kadınlar adet görmediklerinden tanı gecikebilmektedir. Bu nedenle yıllık kadın doğum muayeneleri büyük önem taşır.

Rahim duvarı kalınlaşması tespit edildiğinde mutlaka rahim içinden biyopsi yapılır. İşlem için genel  ya da lokal anestezi uygulanabilir. Günümüzde biyopsi için çok ince plastik kanüller kullanıldığında poliklinik şartlarında gerçekleştirilebilen son derece kolay ve kısa bir işlem haline gelmiştir. Biyopsi materyali mutlaka patolojik incelemeye gönderilmelidir.

Patoloji sonucu kanser hücresi saptanmayan rahim içi kalınlaşması vakaları 3 aylık ilaç kürü ile tedavi edilebilir. Tedavi sonunda kontrol biyopsi yapılarak tam iyileşme teyit edilir. Yine patoloji sonucuna göre bazı hastalara tedavi sonrası hormonlu spiral uygulanması da faydalı olmaktadır. Risk faktörü olan veya kansere dönüşme olasılığı az sayıda olan vakalarda rahim alınması ameliyatı gerekmektedir.

Polikistik Over Sendromu (PKOS)

Son yıllarda adını sıkça duyduğumuz bu hastalık, çok geniş bir semptom ve bulgu yelpazesine sahip olması nedeniyle bir çok kişide kafa karışıklığına yol açmakta ve hatta yanlış tanılara sebep olmaktadır. Toplumda görülme sıklığı %10’ lara kadar çıkmakla birlikte ağır polikistik over sendromu tablosu çok daha azdır. Hastalar çoğunlukla adet düzensizliği, tüylenme, sivilcelenme ve kilo artışı yakınmaları ile başvururlar. Ultrasonografide yumurtalıklarda artmış folikül- yumurtacık sayısı ve yumurtacıkların inci kolye görünümü oluşturacak şekilde yumurtalık kenarına yerleşim göstermesi tipik tanı kriterlerinden biridir. Hormon tablosunda LH/FSH oranının 2 kat ve üzeri saptanması ve androjenlerde artış görülmesi de bulgular arasındadır. Özellikle obez hastalarda insülin direnci ve kan lipitlerinde artış görülebilir. Yine hafif prolaktin artışı olası bulgular arasında yer almaktadır.

Polikistik over sendromlu hastalarda adet düzensizliğinin özellikle gecikmiş adetlerin nedeni, yumurtlamanın geç oluşmasıdır. O nedenle klasik yumurtlama günü tahminleri bu hastalar için geçerli değildir. Bazı hastalarda yumurtlama sadece 10 gün gecikirken bazılarında bu süreç 6 aya kadar uzamaktadır. PKOS’ lu hastaların % 20’ ye yakınında görülen kısırlığın en önemli nedeni  budur. Yine rahim içinin uzun süre östrojen hormonuna maruz kalması nedeniyle endometrial hiperplazi ve hatta takipsiz olgularda rahim içi kanseri görülme olasılığı da göreceli olarak artar.

Özellikle obez hastalarda artan insülin direnci ve kan lipitleri nedeniyle ileri yaşlarda diyabetes mellitus, hipertansiyon ve hiperkolesterolemi gibi metabolik hastalıkların görülme olasılığı da artmıştır. Bir takım teoriler bulunmakla birlikte, PKOS nedeni kesin olarak bilinmeyen bir hastalıktır. Dolayısıyla tedavisi de semptomlara yönelik olarak yapılmaktadır. Obez hastalarda vücut-kitle indeksinin azaltılması öncelikli hedef olmalıdır. Bazı hastalarda sadece kilo verilmesi bütün semptomları ortadan kaldırabilmektedir. Akne ve hirsutizm yakınmaları için antiandrojenler ya da siklik tedaviler planlanmalıdır. Aadet düzensizliği olanların, çocuk istemi olup olmaması göz önünde bulundurularak tedavi seçenekleri düzenlenmelidir. İyi bir takip ve tedavi ile polikistik over hastalığının olumsuz etkileri minimalize edilerek hastaya optimal bir yaşam seçeneği sunulabilir.

Kürtaj, Gebelik Sonlandırma

Kürtaj Nedir?

Kelime anlamıyla kürtaj, rahim içindeki materyalin çeşitli yöntemler kullanılarak boşaltılmasıdır. Halk arasında sadece gebelik sonlandırma işlemi için kullanılan bir terim olmakla birlikte kalınlaşmış rahim içinden doku alınması (probe kürtaj)  ya da düşük sonrası kalan parçanın temizlenmesi (revizyon kürtaj) de kürtaj olarak ifade edilmektedir.

Kürtaj yasal sınırlar çerçevesinde istenmeyen canlı bir gebelik için yapılabileceği gibi boş gebelik, tamamlanmamış düşük ya da ölü bebek durumlarında da gerçekleştirilebilir. Öncelikle belirtmeliyim ki kürtaj kesinlikle bir aile planlaması yöntemi değildir. Sadece aile planlaması yöntemlerinin iyi uygulanamadığı veya yetersiz kaldığı durumlarda, istenmeyen bir gebelik ortaya çıkmışsa son çare olarak başvurulan bir işlemdir.

Beklenen bir adetin gecikmesini takiben gebelik kesesi en erken BHCG değeri 1500’ ü geçtiğinde transvajinal ultrasonografi ile görülebilir. Abdominal yolla yapılan ultrasonda hastanın obezitesi, rahmin şekli ve kesenin yerleştiği lokalizasyon gibi nedenlerle bu durum daha da gecikebilir. Kandaki BHCG değeri 2000’i geçmesine rağmen vajinal ultrasonda kesenin görülmemesi dış gebelik riskini düşündürebilir. Rahim içinde ultrason ile kese net olarak görülene kadar kürtaj işlemi yapılmamalıdır. Zira bu durumda hayati risk taşıyan bir dış gebelik durumu atlanabilir ya da işlemin tam gerçekleşememesi sonucu gebeliğin devam etmesi söz konusu olabilir.

Gebelik tespit edildikten sonra doktora erken başvurulması takip ve tanı açısından önemli olduğu gibi, 5 haftanın altındaki gebeliklerde henüz kalp atışı görülemeyeceğinden kişinin psikolojisi de biraz olsun rahatlamaktadır.

Ülkemizde son adet tarihinden itibaren 10’uncu gebelik haftasına kadar istenmeyen gebelik sonlandırılmasında yasal olarak engel yoktur. 10 haftayı geçmiş gebeliklerde sadece bebeğin yaşamla bağdaşmayan bir sakatlığı olması ya da gebeliğin devamının anne hayatını riske atacağının belirlenmesi halinde, en az üç uzmanın imzasının bulunacağı heyet kararı ile canlı gebelik tahliyesi mümkündür.

Kürtaj Nasıl Yapılır?

Kürtaj öncesi yeterli bir jinekolojik öykü alınarak muayene yapılmalıdır. Ultrasonografi ile gebelik haftası belirlenerek kesenin görülmesi de önemlidir. Günümüzde kürtaj için vakum aspirasyon dediğimiz yöntem yaygın olarak kullanılmakta ve bu nedenle kürtajın olası riskleri en aza indirilmektedir. Yine ehil bir hekim tarafından yapılması ve 5 dakika kadar kısa bir sürede gerçekleştirilebilmesi hem işlemle ilgili korkuyu azaltmakta hem de enfeksiyon gibi sorunları minimalize etmektedir.

Gebelik haftası az olan ve daha önce normal doğum gerçekleştirmiş hastalarda lokal anestezi ile hastanın klinikte kalış süresi kısaltılabilir ve işlem sonrası hemen işine ve normal hayatına dönmesi kolaylaşır. Doğum yapmamış ve ağrı eşiği çok düşük olan hastalarda ise sedasyon dediğimiz damar yolundan ilaç verilerek uygulanan anesteziyle hasta konforu arttırılır ve işlemin tamamen ağrısız olması sağlanır. Genel anestezi  tercih eden hastaların işlem öncesinde 4 saat aç ve susuz olması gerekir. Yine işlem sonrası birkaç saat anestezi vücuttan atılana kadar araç kullanmak gibi dikkat gerektiren işleri yapmaması önerilir.

Kürtaj Rahmime Zarar Verir Mi?

Kürtaj sonrası en korkulan soru, hastanın tekrar gebe kalmasında sorun olup olmayacağıdır. Geçmişte kürtaj için küret dediğimiz keskin metal aletler kullanıldığı ve antibiyotik kullanımı çok yaygın olmadığı için kürtaj sonrası rahim içi yapışıklıkların oluşumu ya da enfeksiyon nedeniyle tüplerin tıkanması gibi problemler daha sık görülmekteydi. Fakat günümüzde işlem için plastik yumuşak kanüller kullanılması, asepsi-antisepsi koşullarına daha çok dikkat edilmesi ve işlem sonrası koruyucu antibiyotik kullanımı nedeniyle bu riskler oldukça azalmıştır. Hastanın işlem sonrası nelere dikkat etmesi gerektiğiyle ilgili doktorunun talimatlarına harfiyen uyması kendi sağlığı ve doğurganlığı açısından oldukça önemlidir.

Bu makale 11 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Op. Dr. Meral SÖNMEZER

Op. Dr. Meral SÖNMEZER, 1974 yılında Ankara'da doğmuştur. Lisans öncesi öğrenimlerinin ardından 1991 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini 1997 yılında başarılı bir şekilde tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. İhtisasını ise, Ankara Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yapmış ve 2002 yılında Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı olmuştur. İhtisasını tamamladıktan sonra aynı hastanede eğitim ve araştırma görevlisi olarak, asistan eğitimi vermeye ve bilimsel araştırmalar yapmaya devam etmiş olan Op. Dr. Meral SÖNMEZER, bu süre içerisinde perinatoloji, infertilite, ürojinekoloji bölümlerinde görev almış ve 2009 yılında Baş asistanlık görevinden ayrılarak sırasıyla Ankara Özel Güven Hastanesi, Özel Bayındır Hastanesi ve Özel 100. Yıl Hastanesi'nde görev alarak 2014 yılın ...

Etiketler
Kürtaj nasıl yapılır
Op. Dr. Meral SÖNMEZER
Op. Dr. Meral SÖNMEZER
Ankara - Kadın Hastalıkları ve Doğum
Facebook Twitter Instagram Youtube