Kalçalar arası pilonidal sinüs hastalığı bu bölgenin cilt ve ciltaltı dokularının enfeksiyonudur. Pilonidalkavite gerçek bir kist olmayıp kanal epitelize değildir. Fakat nadiren sinüs traktıepitelize olabilir. Pilonidalkavitesi bulunan kişiler asemptamatik olduğu gibi akut veya karonik bir enfeksiyon şeklinde de karşımıza gelebilir.
Epidemiyoloji: Toplumda yüzbinde 26-40 oranında görülebilmektedir. Kadınlarda ilk başvuru yaşı erkeklere göre biraz daha erken olmaktadır ( 19-22). Erkeklerde hastalığın görülme sıklığı kadınlara oranla 4 kat fazladır. Çocukluk çağı ve 45 yaş üzerinde nadiren görülür.
Risk Faktörleri:
Obesite
O bölgenin irritasyonu
Uzun süreli oturarak çalışma
Derin natalkleft ( Natalkleft her iki gluteusmaksimus kası arasında skrumdan anal kanala kadar uzanan çöküntü)
Aile Hikayesi
Etiyoloji: Pilonidal sinüs hastalığınınkonjenital nedenlerdendaha çok kazanılmış nedenlerden olduğu düşünülmektedir. Bunun nedenide şu şekilde açıklanmaktadır. Eğer gerçek neden ektodermel ve mezodermal tabakaların yetersiz ayrışmasından kaynaklansa idi bu artıkların taömamen çıkarılması ile hastalığın kür olması gerekirdi. Oysa hastalık maalesef radikal cerrahi işlemlere rağmen nüks edebilmektedir. Öte yandan nadiren de olsa hastalık natalkleft dışında bölgelerde de olmaktadır ( saçlı deri ve göbek gibi). Bu da konjenital teoriden çok edinsel sebepleri neden olarak ön plana çıkarmaktadır.
Patogenez:Pilonidal hastalığın gelişiminin spesifik mekanizması tam olarak bilinememektedir. Ancak, kıl ve inflamasyonun hastalığın gelişiminde önemli rol oynadığı bilinmektedir. Kişi otururken veya eğik şekildeyken natal yarık gerilir, kıl follikülleri hasar görür ve küçük porelar açılır. Bu porlar dökülen debris ve kılların birikip çoğalması için ortam oluşturur. Bu bölgede cilt altı dokuda oluşan negatif basınç ile bu kıl follikülleri ve debrislerinporlara girişi kolaylaşır ve sürtünme sonucu kıllart sinüs gelişimine neden olur. Pilonidalhastalığınderinnataloyuklu kişilerde gelişimi tipiktir. Oluşan sinüs baş ve laterale doğru büyür. Kavite saç debris ve granulasyon dokusu içeriri ancak histolojik araştırmalarda kıl folliküli nadiren bulunur. Yabancı cisime bağlı olarak dev hücre reaksiyonu görülür. Bu küçük porenfekte olduğu zaman sinüs boyunca enkefsiyon ilerler ve apse gelişebilir. Por içindeki kıllar ve rezidüenfeksiyonların hastalığın tekraralaması ve kronikleşmesine neden olur.
Klinik : Hastaların klinik prezentasyonuasemptomatikten, apse ve kronik akıntıya kadar geniş bir spektrum gösterir. Geçirilmiş enfeksiyon ataklarına bağlı birden fazla drenaj kanalı ( sinüs ağzı ) olabilir. Apse geliştiğinde ciddi ağrı ve ateş ile karşımız çıkarken kronik enfeksiyonlarda daha çok mukoid, pürülan bir akıntı vardır. Nadiren uzun süre ihmal edilmiş pilonidal hastalık zeminin den sukuomaz hücreli kanser gelişebilir.
Fizik Muayene : Asemptomatik hastalarda genelde natal yarık orta hat boyunca bir veya daha çok küçük porlar gözlenir. Bazen bunun sefalik yönünde veya laterlinde sinüs ağzı gözlenir. Akut veya kronik hastalıkta bu sinüs ağzından akıntı gözlenir. Bazan sinüs ağzından kıllar görülebilir. Olay tekrarladıkça lateralsinüz ağızları çoğalır.
Görüntüleme ve Laboratuar: Pilonidal hastalığın tanısınıteyit etmede herhangi bir görüntüleme yöntemine gerek yoktur. Keza tanıda herhangi bir tetkike gerek yoktur. Akut iltihaplanma ve apseleşmelerdelokositoz ce CRP yüksekliğini gözlenmesi doğaldır.
Tanı :Hastalığın tanısı hemen tamamen fizik muayeneyle konur.
Ayırıcı Tanı :
Perianal Apse
Hidradenitissüpürativa
Anorektal fistül
Chron hastalığını perianalkomplikasyonları
Deri apseleri, fronkül, karbonkül
Follikülit
Tedavi:
Akut Apse : Akutpilonidal sinüs apsesinin tedavisi insizyon ve drenajdır. Bu işlem lokalanestazi altında yapılabilir. Apseyi boşaltmak için genelde en fazla fluktuasyon veren noktadan ve mümkün olduğunca orta hattın uzağından insizyon yapılmalıdır. Ancak bu işlem tabiki kesin tedavi değildir ve vakaların yaklaşık % 50 sinde olay tekrarlar.
Kronik ve tekrarlayan Hastalık : Bu tür pilonidal hastalığın kesin tedavisi sinüs kanalının cerrahi eksizyonudur. Bu işlem primer kapatılan veya kapatılmayan basit eksizyondankompleksflep onarımlarına kadar geniş bir yelpazeyi içermektedir. Yaranın yönetiminde primerkapama, marşupiyalizasyon veya sekonder iyileşme terih edilebilir. Bu yöntemlerin birbirine üstünlüğü açısından çok fark etmediği görülmektedir.
Cerrahi Yaklaşımlar :
Eksizyon : Kronik ve tekrarlayan pilonidalsinüsüin tedavisindeki ana nokta sinüs kanalının çıkarılmasıdır. Pilonidal sinüs ve enflame kanalların sakrokoksigealfasiaya kadar bir blok halinde çıkarılması gerekmektedir. Bu işlem yapılırken nrmal dokunun mümkün olduğu kadar yerinde bırakılmaya çalışılması gerektiği unutulmamalıdır. Sinüs kanalının ortaya konmasında metilenmavisi kullanılabilir.
Yaranın kapatılması : Yaranın ne şekilde kapatılması gerektiği tartışmalıdır. Çok değişik yarakapama teknikleri vardır. Primer kapama orta hatta yapılabiliri veya orta hattın dışında kapama teknikleri kullanılabilir. Özellikle orta hat dışı kapama için pek çok flep tekniği kullanılabilir ( Z-Plasti, V-Y ilerletme flebi, rhomboidflep, karydakisflebi ve modifikasyonları gibi). Flepli ameliyatlar daha çok tekraralayan vakalar veya ilk başta çok ilerlemiş vakalarda tercih edilir. Geçikmiş tip kapamalarda ya yara tamamen açık bırakılır veya kenarları marşupiyelize edilir. Bu tip yaklaşımlar uzun süreli pansuman gerektirir. Primer kapama yapıla hastalarda yara iyileşmesi ve işe dönüş zamanı daha kısadır. Genel olaralpilonidal hastalıkta nüks oranı % 10 nun altındadır. ( % 7-8). Primer kapama yapılan hastalarda nüks oranının biraz daha fazla olduğu söylenebilir. Yarayerienfeksiyon oranı % 10 civarındadır. Kapamanın orta hat dıuşında yapılması ile yara iyileşmesi, yara enfeksiyonu ve hastalığınnüksünde iyileşme gözlenir. Uygulanan değişik flep teknikleriyle lgiLiliteratürde pek çok çalışma vardır. Genel olarak Limbergflep sonuçları iyi olarak görülmektedir. Bizim daha önce yaptığımız çalışmalarda primer kapama ve limbergflep arasında çok ciddi bir fark yokken, limbergflepmodifiyekarydakis – bascomflep tekniğinin karşılaştırmasında da yine çok ciddi fark bulunmamıştır.
Asemptomatik olup Tesadüfen tanı konan Pilonidal Sinüsler: Bu tarz hastalarda cerrahiye genelde gerek yoktur. İyi bir hijyen, o bölgenin kıllardan arındırılması ve ara ara enfeksiyon için gözlem şeklinde bir yaklaşım rasyonel durmaktadır.
Antibiyotiklerin Rolü : Enfeksiyon durumundaaerob ve özelliklede apse gibi durumlarda bakteroidesleri içeren anaeroplar görülebildiğinden antibiyotik seçiminde 1. Kuşak sefalosporin ( sefazolin) ile metranidazol birlikte kullanılırsa etkili bir tedavi yöndemi olacaktır. Oral tedavi de dikloksasilin içeren preparatlar veya clindamisin yine tercih edilebilir.