İnfertilite - kısırlık tedavi seçenekleri

İnfertilite - kısırlık tedavi seçenekleri

Tüp bebek (İn-vitro fertilizosyon) en çok bilinen fertilite tedavisidir ancak doğal yollardan gebe kalmakta zorluk çeken çiftlere önerilecek daha farklı tedavi yöntemleri de mevcuttur. Hangi yöntemin önerileceği kararı yaşınız, daha önceden yaşanmış bir gebeliğinizin olup olmadığı, ne kadar süredir gebelik uğraşısı içinde olduğunuz gibi size özgü bilgilerin eşliğinde, tüplerinizin, yumurta kalitenizin ve eşinizin sperm değerlendirmesi sonrasında verilmektedir.

Fertilite ilaçları
Eğer fertilite problemi düzenli yumurtlamnın olmamasından kaynaklanıyor ise tablet yada enjeksiyon şeklinde verilebilecek fertilite ilaçları sayesinde yumurta gelişimi sağlanabilmektedir. Tablet formunda verilen tedavi vücudunuzdaki doğal fertilite mekanızmalarının daha etkin çalışmasını sağlarken enjeksiyon şeklinde verilen tedavi direk olarak yumartalıkları uyararak yumurtlamayı gerçekleştirmektedir. Tablet tedavisi esnasında karşılaşılan olası yan etkiler sıcak basması, göğüslerde hassasiyet, bulantı hissi ve duygusal dalgalanmalar şeklinde kendini gösterebileceği gibi, enjeksiyon tedavisinde iğne yerinde irritasyon ve nadir allerjik reaksiyonlar görülebilmektedir. 

Yumurta sayısını artırmayı amaçlayan her fertilite tedavisinden sonra çoğul gebelik riski artmakta ve nadir de olsa 'over hipersitimülasyonu' olarak adlandırılan yumurtalıkların normalden fazla uyarılması durumu ile karşılşılabilmektedir. Bu nedenlerle tedavinizin ileri düzey fertilite tedavilerini sunmak üzere kurulmuş tüp bebek ünitelerimizde yakın gözetim altında verilmesi olası yan etkileri en az düzeye indirmek açısından önemlidir. Yumurtlamayı düzenleyen ve artıran bu ilaçlar diğer fertilite tedavilerinde de sıklıkla kullanılmatadır.

Aşılama Tedavisi (İnseminasyon) 
Bu tedavi doğurganlığın en yüksek olduğu yumurtlama döneminde eşinizin spermelerinin basit bir yöntemle rahim içine yerleştirilmesi ile uygulanmaktadır. Bu yöntem tüplerin sağlıklı olduğu ve nedeni açıklanamayan fertilite problemlerinde önerilmektedir. Sperm sayısının yada hareketliliğinin çok düşük düzeylere inmeden azaldığı, spermin rahim ağzından geçişinin engellendiği yada cinsel ilişkinin vajinismus, erken boşalma, impotans gibi nedenlerle gerçekleşemediği çiftlerde de etkin olarak kullanılmaktadır. Eşinizin verdiği sperm örneğinden seçilen en hareketli ve fertilite şansı en yüksek spermler plastik bir tüp yardımı ile rahim ağzından geçilerek rahim içerisine bırakılmaktadır. Aşılama tedavisi normal bir adet rahatsızlığının ötesinde ağrılı bir yöntem olmayıp genelde fertilte ilaçları ile birlikte uygulanmaktadır. Tedavinin başarı oranı yaklaşık %15 olup hanımın yaşına, sperm değerlerine ve tüplerin sağlık durumuna göre değişim göstermektedir.

Tüp bebek (IVF) tedavisi Tüp bebek tedavisi kimlere uygulanır?
Tüp bebek tedavisi, kadın üreme hücreleri olan yumurtaların ve erkek üreme hücreleri olan spermlerin vücut dışında, laboratuvar ortamında biraraya getirilerek döllenmenin elde edilmesini sağlayan tedavi sürecini kapsamaktadır. Döllenen yumurtalar bölünmeye başlayıp, embriyo adı verilen ilk gelişim aşamalarını laboratuvar ortamında geçirirken, anne adayının rahmine yerleştirilir. Sperm sayısı, yapısı ve hareketi ile ilgili ciddi problemlerde, fallop tüplerinin (yumurtalık kanallarının) tıkanık yada yapışık olduğu hallerde, yumurtlama sorunlarında, endometriozis varlığında, önceden uygulanan aşılama tedavilerinin başarısız kaldığı durumlarda yada açıklanamayan infertilite de tüp bebek tedavisi kullanılmaktadır.

Tekrarlayan gebelik kaybı olan çiftlerde tüp bebek tedavisinden yarar görebilmektedir. İmmünolojik infertilite olarak kabul edilen menide veya kadın üreme sistemi içerisinde sperm hücrelerine karşı antikorlar gelişmesi durumunda ve diğer tedaviler ile bir sonuca ulaşılamıyor ise tedavi olarak tüp bebek tedavisine yönlenilmelidir. İmmünolojik infertilite tanısı altında ele alınan embriyonun rahime yapışamaması durumu tıp dünyasında tartışmalı bir konu olup öne sürülen test ve tedavi detaylarını hekiminizle görüşebilirsiniz. İleri kadın yaşı söz konusu ise tüp bebek tedavisi öncelikli olarak düşünülmelidir. Doğurganlık ilerleyen yaş ile birlikte azalma gösterir. Bu azalma özellikle 35 yaştan sonra hız kazanır. Bu nedenle, özellikle 38 yaş ve üzerinde olup bebek arzusu taşıyan kadınlarda vakit kaybetmeden tüp bebek tedavisine başlamak etkin ve sonuç getiren bir yaklaşımdır. Diğer infertilite tedavileri ile yerine konulamayacak bir zaman kaybı, bu yaştaki kadınlar için yüksek bir bedel demektir. Zamana karşı yarışılan bu dönemde tüp bebek tedavisi en doğru seçim olabilir.

Ailede genetik kökenli ırsi hastalıkların varlığında sağlıklı çocuk sahibi olmak amacı ile yada kardeşlerin bazı hastalıklarında tedavinin başka bir yöntemle mümkün olmadığı hallerde 'HLA' tiplemesi ile doku uyumlu kordon kanı temini içinde tüp bebek tedavisi kullanılabilmektedir. Böylelikle bir çok genetik hastalığın tanısı ve gelecek kuşakların korunması tüp bebek tedavisini kullanan pre-implantasyon genetik tanı yöntemi ile mümkün olmaktadır.

Örnek vaka; 28 yaşında, 4 yıldır evli. Korunmamasına rağmen çocuk sahibi olamadı. Yapılan rahim filmi (HSG) incelemesinde tüplerinin açık olduğu saptandı. Fakat doktoru, 18 yaşında geçirmiş olduğu patlamış (perfore olmuş) apandisit ameliyatı nedeniyle tüpleri ve yumurtalıkları çevresinde yapışıklıklar olabileceği şüphesi taşıdığını iletti. Yapılan laparoskopi incelemesinde tüplerin açık olmasına rağmen bağırsaklara, yumurtalıklara ve rahim arka duvarına yapışmış olduğu gözlendi. Tüpler açıktı ama görevini yerine getirmesi mümkün değildi. Doktoru tüp bebek tedavisi için hastayı sevk etti.

Örnek vaka; 32 yaşında erkek. 10 yıldır evli. Yapılan tüm sperm tahlillerinde sperm sayısı ve hareketinin normal değerlerin altında olduğu özleniyor. 4 kez eşine çeşitli ilaçlar verilip aşılama (inseminasyon-IUI) tedavisi uygulandı. Takip eden doktoru eşinin yaşı daha da ilerlemeden tüp bebek tedavisine geçmenin en uygun yaklaşım olacağını belirtti.

Örnek vaka; Yapılan tüm tahlil ve incelemeleri normal bulundu. Doktorları herşeyin normal olduğunu gebe kalamamaları için bir neden olmadığını söylediler. 2 yıl daha geçti ve bir sonuç çıkmadı. Doktorları aylık gebe kalma şanslarını artırmak için yumurtlamayı uyarıcı tedavi (ovülasyon indüksiyonu) + rahim içi aşılama (intrauterin inseminasyon) tedavisine başladılar. 4 kez yapılan tedaviden sonuç alınmadı. Çift tüp bebek tedavisine başladı. İlk uygulamada gebelik elde edildi.

Tüp bebek (IVF) tedavisi nedir?
Düzenli adet gören hanımlar her ay tek bir yumurta oluşturmaktadırlar. Tüp bebek tedavisinde dışardan verilen hormon ilaçları ile bu sayıyı artırmak amaçlanır. Her tedavi protokolü farklılıklar göstersede temel olarak yumurta gelişimini sağlayan ve erken yumurtlamayı engelleyen iki paralel hormon tedavisi uygulanmaktadır. Bu hormon ilaçlarının kullanımı esnasında yumurtalıkların verdiği cevabı yani yumurta gelişimini takip etmek ve gerekli durumlarda doz ayarlamalarını yapmak üzere ultrason ve kan testleri yapılmaktadır. Bu şekilde olgunluğa erişen yumurtalar çatlatma iğnesi olarak bilinen hCG enjeksiyonunu takiben basit bir iğne aspirasyon yöntemi ile toplanmakta ve laboratuar ortamında erkekden alınan spermler ile döllenmeleri sağlanmaktadır. Yumurtaların toplanması genel anestezi altında yapılabildiği gibi sedasyon ve lokal anestezi altında da yapılabilmektedir. Bu döllenme işlenmi klasik IVF yönteminde sperm ve yumurtaların yan yana bırakılması ile sağlanabildiği gibi mikro-enjeksiyon olarak adlandırılan her bir spermin yüksek büyütmeli mikroskop altında tek bir yumurta içine enjeksiyonu ilede yapılabilmektedir. Hekiminiz hangi yöntemin size daha uygun olduğunu açıklayacaktır. Döllenen yumurtalar 2 ila 3 gün boyunca yada bazı durumlarda 5 ila 6 gün süresince laboratuarda ısı ve atmosfer kontrollü kültür ortamlarında gelişmeye bırakılmata ve bu süre sonunda en iyi gelişen embryolar seçilerek rahim içine geri yerleştirilmektedir. Transfer edilecek olan embryo sayısının belirlenmesi gebelik şansına ve çoğul gebelik riskine direkt olarak etki edeceğinden embiryo kalitesinin belirlenmesini takiben bu sayı sizinle transfer öncesi ayrıntılı olarak görüşülecektir. Embriyo transfer işlemi çok nadir durumlar haricinde anestezi ve sedasyon gerektirmemektedir.

Mikro-enjeksiyon yöntemi
Mikro enjeksiyon yöntemi bir tüp bebek uygulaması olup tek bir spermin yüksek büyütmeli mikroskop altında direk olarak yumurtanın içine yerleştirilmesidir. Bu yöntem sperm sayılarının çok düşük olduğu, sperm hareketlerinin ileri derecede azaldığı yada spermin yapısal bozukluklarının ön planda olduğu çiftlerde uygulanmaktadır. Bağışıkık sisteminin spermde harabiyete yol açtığı, spermin cerrahi bir yöntemle toplandığı (TESE gib) yada sperme bağlı döllenme problemlerinin diğer tedavilerin başarısını olumsuz etkilediği durumlarda gebelik şansını belirgin düzeyde artırmaktadır. Günümüzde bu yöntem tüp bebek uygulamalarında nadirende olsa gözlenen açıklanamayan döllenme problemlerini en aza indirmek amacı ile belirgin sperm problemi olmayan çiftlerede önerilebilmektedir. Mikro enjeksiyon yöntemi ciddi sperm problemleri nedeni ile çocuk sahibi olma şansı olamayan çiftlerin gebelik şansını normal tüp bebek başarı düzeylerine ulaştırmaktadır. Ancak babada sperm sayısının çok düşük olamsına neden olan bazı genetik problemler erkek çocuklara geçebilmektedir. Bu problemler kistik fibroz hastalığı, özellikle X ve Y kromozomlarını etkileyen kromozom sayı ve yapı problemleri yada Y kromozomunda ki ufak krıklar şeklinde karşımıza çıkabilmektedir. Tedavi öncesinde eşinizden alınacak bir kan testi ile bu risklerin varlığı araştırılabilmekte ve gerekirse 'pre-implantasyon genetik tanı' yöntemi ile sağlıklı embriyolar transfer edilebilmektedir. Ancak şu nokta vurgulanmalıdırki bu tür genetik problemler tedavi yöntemi ile ilgili olmayıp çiftin özelliklede erkeğin altta yatan fertilite problemine bağlı gelişebilmektedir.

Tüp Bebek İle ne Kadar Şansınız Var?
Tüp bebek tedavisi ile şansınızın ne olabileceği size anlatılırken her başlanan tedavi denemesinden kaçının canlı doğum ile sonuçlanacağının dikkate alınması doğru ve gerçekçi bir yaklaşımdır. 
Bazen başarı oranları söylenirken tedavi sonrası kanda ölçülen gebelik testinin yüksekliğini temel alınabilir. Ancak, kanda gebelik testinin yükselmesi her zaman bu gebeliğin doğum aşamasına kadar gideceğini göstermez. Hanımın yaşına bağlı olarak artan oranlarda karşılaşılan düşükler bu ifade edilen erken başarı oranlarını gerçeğinden yüksek göstermektedir. 
Malesef ülkemizde düzenli olarak toplanan, güvenilir bir biçimde halka sunulan ulusal bir tüp bebek başarı bilgisi yoktur. Sizlere bir fikir vermesi açısından İngilterede 2006 yılında tüp bebek tedavisi sonucunda gelişen canlı doğum oranları aşşağıda sunulmuştur. - 35 yaşın altındaki kadınlarda % 28.6 
- 35-37 yaşında % 25.7
- 38-39 yaşında %17.2
- 40-42 yaşında %10.6
- 43-44 yaşında %4.9
- 44 yaş üzerinde %0.8
USA de 2001 yılında yapılan tüm IVF tedavileri sonucunda gözlenen canlı doğum oranları başlanan tedavi başına %31.6 dır. 
Doğal adet döneminde tüp bebek tedavisi ve İn-vitro matürasyon Bu yöntemde fertilite ilaçları ya çok düşük dozlarda ve kısa süreli yada hiç kullanılmamakta ve doğal olarak gelişen yumurta(lar) toplanarak tüp bebek tedavisinde kullanılmaktadır. Hiç bir fertilite ilacının kullanılmadığı doğal tüp bebek tedavisi eğer adetleriniz düzenli ve yumurtlamanız kanıtlanmış ise uygulanabilmektedir. Eğer fertilite ilaçlarını almanız tıbbi nedenlerle uygun değilse yada yumurtalıklarınız bu ilaçlara cevap veremiyor ise bu yöntem önerilebilir. Toplanan olgun yumurta sayısı doğal olarak gelişen yumurta sayısı ile sınırlı olduğundan çok kıstlı olmakta ve çoğunlukla tek embriyo transferine olanak vermektedir. Bazen o ay için yumurtlamanın olmaması veya vaktinde toplanamaması nedeni ile yada toplanan yumurtanın döllenememesi sonucu transfer yapılamaktadır. Bu nedenlerle doğal tüp bebek tedavisinin başarı oranları geleneksel tüp bebek tedavisinden düşüktür. Ancak ilaç kullanılmaması maliyetleri azaltmakta ve yumurtalıkların dinlenmesine gerek olmadığından tedavi istenirse sık aralarla tekrar edilebilmektedir. Yumurtalar doğal olgunlaşma süreci beklenmeden de daha düşük dozlarda ve kısa sürelerde fertilite tedavisi kullanılarak toplanabilmektedir. Olgunlaşma süresi beklenmeden toplanan yumurtalar in-vitro maturasyon yöntemi ile laboratuar ortamında döllenmeye hazır olgunluğa eriştirilmektedir. Bu yöntem öncellikli olarak polikistik over rahatsızlığı olan hanımlarda kullanılmış olsada düzenli adet gören ancak yumurta ve embryo kalitesinde problem olduğu düşünülen çiftlerde yada gebeliğin ciddi sperm problemlerine bağlı geciktiği durumlarda da önerilebilmektedir. Toplanan yumurta sayısı genelde az olduğundan tedavi başına başarı oranları klasik tüp bebek tedavisinden düşük olmakta ve benzer bir başarı için 3 ila 4 tedavi gerektirebilmektedir. 'In-vitro matürasyon' olarak adlandırılan bu yöntemle over hiper-sitimülasyon riski yüksek olan hanımlarda risk azaltılabilmekte yada fertilite ilaçları ile yumurta gelişimi sağlanamayan çiftlerde yumurtalar döllenebilecek olgunluğa ulaştırılabilmektedir. Bu yöntem göreceli olarak yeni bir uygulamadır ve hali hazırda tüm dünyada bir kaç yüz başarılı gebelik bildirilmiştir.

Asisted Hatching
Erken gelişim sürecinde embryo 'zona pellucida' olarak adlandırılan koruyucu bir katmanla kaplıdır. İlerleyen dönemlerde embryonun bu tabakayı kırarak dışına çıkması gerekmektedir. Aksi halde embryonun rahim iç tabakasina (endometrium) yapışarak gebelik ouşturma şansı yoktur. Bu işlem 'hatching' olarak adlandırılmaktadır. Asisted hatching yönteminde embryoyu çevreleyen zona tabakasında ufak bir delik açılarak embryonun çıkışı kolaylaştırılmaktadır. Bu genelde embryo gelişiminin 3. gününde gerçekleştirilir. Bu işlem için bölümümüzde lazer enerjisi kullanılmaktadır, böylelikle işlemin hassasiyeti kimyasal yöntemlere göre beligin olarak artırılmaktadır. İşlem esnasında embryonun direk olarak zarar görme riski çok düşüktür. İşlem sonrası gelişen gebeliklerde tek yumurta ikizlerinde artış gözlenmiş olup bu her 100 tedaviden 2 sinde oluşmaktadır. Bu yöntemin daha önceden tekrarlayan IVF başarısızlıkları olan, FSH değerleri yüksek olan ve ileri yaşdaki bazı hanımlarda gebelik şansını yükselttiği düşünülmektedir.Bu grupda zona tabakasının normalden kalın olduğu ve embryonun çıkışını zorlaştırdığı gözlenmiştir. Dondurulmuş embryolarda da zona tabakasının kalınlaşması söz konusudur.

Blastokist Embryo Transferi
Tüp bebek tedavisinde embriyo transferi genelde yumurta toplamasını takiben 3. günde yapılmaktadır. Blastokist transferinin farkı embryoların 5. yada 6. güne kadar kültür ortamında geliştirildikten sonra rahime transfer edilmesidir. Tedavide gözlenen başarısızlığın bir nedeni de bu ilk 3 gün süresince iyi gelişim gösteren ve bu nedenle transfer için seçilen embriyoların sonradan gelişimlerini durdurmasıdır. Bu nedenle 5. güne kadar gelişimini sürdürmüş embriyoların gebelik oluşturma şansının daha yüksek olduğu gözlenmektedir. Ayrıca rahimin 5. günde embriyo gelişimi için daha uygun bir ortam sağladığı gözlenmiştir. Ancak blastokist embryo transferi her çift için uygun değildir. Bazı durumlarda embriyoların daha erken yani 2. yada 3. günde transferi uygun olmaktadır. Üçüncü günde yüksek sayıda ve iyi gelişen embriyo varlığında blastokist transferi önerilebilir. Blastokist tansferi bu koşulda tekrarlayan IVF başarısızlığı olan yada ileri yaşdaki hanımlarda başarı oranlarını artırabilir, zira embriyoların transfer öncesi daha uzun süre kültürde tutulması daha iyi gelişme gösteren en iyi embriyoların seçilmesine yardımcı olur. Blastokist transferi daha az sayıda fakat daha yüksek kalitede embryo transferine olanak sağladığından üçüz ve daha yüksek çoğul gebelik riskini de azaltmaktadır. Ancak üst kalitedeki iki embriyonun blastokist aşamasındaki transferini takiben ikiz gebelik riski hala % 40 düzeylerindedir. Embriyoları kültür ortamında daha uzun süre tutmanın en önemli risklerinden biri hiç bir embryonun blastokist düzeyine erişememesi ve transfer edilecek embriyo kalmamasıdır. Koyun ve sığır da uygulanan deneysel IVF tedavilerinde blastokist transferini takiben gözlenen iri doğumlar insanlarda gözlenmemiştir, ancak tek yumurta ikizlerinde artış olduğu saptanmıştır.

Endometrial ko-kültür
Embriyoların, tedaviye başlamadan önce anne adayından toplanmış ve dondurularak saklanmış olan rahim içi endometrium hücreleri üzerinde kültüre edilmelerinin tekrarlayan kötü embriyo kalitesi ve tekrarlayan tüp bebek başarısızlıkları olan çiftlerde sonuç verebileceği düşünülmektedir.

Tüp bebek tedavisinin riskleri

Tüp bebek tedavisi sonrasında çoğul gebelik riski
Doğal gebeliklerde çoğul gebelik riski her 80 doğumda 1 iken bu oran tüp bebek tedavisi sonrasında 20 kat artmaktadır. Yaklaşık olarak her 4 tüp bebek gebeliğinden biri çoğul gebeliktir. Çocuk arzusu ile tedaviye başladığınızda gebelik düşüncesi özellikle birden fazla çocuk olasılığı heycan verici bir başarı olarak algılansada çoğul gebelik hem bebekler hem de anne adına ciddi riskler ifade etmektedir. 
Çoğul gebeliklerde düşük, erken doğum, prematüriteye bağlı bebek ölümleri, spastisite, gelişme gerilikleri, doğum arazları, annede yüksek tansiyon, şeker hastalığı, operatif doğum, gebelikte ve doğum sonrasında kanama riskleri ciddi olarak artmaktadır. Normal doğum ağırlığı olan 3.3 kg oranla ortalama doğum kilosu ikiz bebeklerde 2.5 kg, üçüz bebeklerde ise 1.8 kg a düşmektedir. IVF tedavisini takiben tekiz gebeliklerde ölü doğum ve erken bebek ölüm riski % 1 den az iken bu oran ikiz gebeliklerde % 4.7 ye, üçüz gebeliklerde ise % 8.3 e çıkmaktadır. Doğum sonrası bebeklerin uzun süre hastanede kalması, anne ve babanın çocukların bakımı ile fazlaca yorgun düşmeleri aile içi huzuruda olumsuz etkiliyebilmektedir. 
Fertilite tedavilerinde kullanılan ilaçlar birden fazla yumurta gelişimini amaçladığından çoğul gebelik riski hemen hemen tüm fertilite tedavilerinde karşılaşılan bir sorundur. Genelde gebelik şansını artıran faktörler çoğul gebelik riskinide artırdığından gebelik şansını azaltmadan çoğul gebelik riskinin kontrol altına alınması önemlidir. Tüp bebek tedavisinde transfer edilecek embriyoların sayısı bu açıdan kritik bir rol oynamaktadır. Embriyoların kalitesi, hanımın yaşı, önceki gebelik yada tedavi hikayesi, merkezin genel başarı oranı bir bütün olarak değerlendirilmeli transfer edilecek embryo sayısı bu doğrultuda belirlenmelidir. 
Çoğul gebelik riski sadece tüp bebek tedavisine özgü olmayıp yumurtlama ve aşılama tedavilerinde de karşılaşılmaktadır. Teadvi esnasında yapılan ultrason ve kan testlerinde planlanandan yüksek sayıda yumurta geliştiği gözlenirse hekiminiz sizinle tedavinin iptali, yumurtalamadan önce fazla yumurtaların toplanması, yada tüp bebek tedavisine geçişide içeren bir dizi seçeneği konuşacaktır. 
Eğer tedavi sonrasında üçüz yada daha yüksek sayıda gebelik oluşursa iki yada daha fazla sayıdaki gebeliğin seçici olarak sonlandırılması kalan (maksimum) ikiz gebeliğin sağlıklı doğum şansını artırmaktadır. Bu hem çift hemde doktoru için verilmesi zor bir karardır ve nadiren de olsa tüm gebeliklerin düşükle sonlanmasına yol açabilmektedir

Overian hipersitimülasyon sendromu
Diğer bir önemli risk overian hipersitimülasyon sendromu olarak adlandırılan yumurtalıkların istenenden fazla sayıda yumurta oluşturması durumudur. Overian Hipersitimülasyon Sendromu (OHSS) fertilite ilaçlarının kullanımına bağlı gelişen nadir fakat ciddi bir komplikasyondur. IVF tedavisi alan her 100 hanımdan yaklaşık 2 sinde görülür. 
Yumurtalıkların OHSS e yol açan aşırı uyarılması daha ziyade polikistik over rahatsızlığı olan genç hanımlarda gözlenmektedir. Tedavi öncesi yapılacak ultrasound testi ile polikistik over rahatsızlığının olup olmadığı anlaşılabilmektedir. 
IVF tedavisi süresince yapılacak ultrasound ve kan testleri yumurtalıkların tedaviye istenenden daha fazla cevap verip vermediğini dolayısı ile OHSS riskinin derecesini gösterecektir. Eğer cevap istenenden fazla ise riskin derecesine göre ya ilaç dozu azaltılacak, yada kısa bir süreliğine ilaç tamamen kesilecektir. Nadiren de olsa tedavinin tamamen iptalinin gerektiği durumlar olabilir. Eğer tedavi tamamen iptal edilirse bir sonraki adet kanamasına kadar cinsel ilişkide bulunmamanız ve gebelikten kaçınmanız önerilecektir. Genelde bir kaç hafta içinde tedaviye daha düşük doz ile yeniden başlanabilmektedir. 
OHSS in belirtileri genelde yumurta toplama işlemini takiben ortaya çıkmakta ve gebelik oluşursa daha da şiddetlenmektedir. Eğer yumurta toplama işlemini takiben OHSS erken dönemde gelişirse ya embryo transferi yapılmamakta ve tüm embryolar dondurularak tam iyileşmeyi takiben sonraki aylarda kullanılmak üzere saklanmakta yada uygun olduğu düşünülen durumlarda embryolar 5. güne kadar kültür ortamında saklanarak sadece 1 embryo transfer edilmekte ve çoğul gebelik riski ve OHSS şiddetinin azaltılması amaçlanmaktadır.

OHSS in belirtileri
Karında gitgide artan şişkinlik hissi ve rahatsızlığı
Ardarda gelen bulantı ve kusmalar
Ardarda gelen ishal
Az miktarda koyu renkli idrar 
Nefes darlığı

Belirtiler hastalığın şiddetine göre hafif, orta ve ciddi düzeyde olabilir. Hafif şiddette gelişen OHSS ayaktan tedavi edilirken daha şiddetli durumlarda hastaneye yatış gerekmektedir. 
Bol miktarda su içilmesi, hafif yürüyüşlerle hareketsizlikten kaçınılması, gerekirse paracetamol ile ağrı kontrolü önerilmektedir. Yukarıda bahsedilen belirtiler gelişirse en kısa sürede hekiminiz haberdar edilmelidir.

Dış gebelik
Dış gebelik riski özellikle fallop tüplerindeki problemlere bağlı infertilite durumunda artış gösterebilmektedir. Bunu önlemek mümkün olmasada her gebeliğin kan testleri ve ultrason ile çok yakından takip edilmesi sayesinde dış gebelikler sizlere tıbbi bir zarar vermeden erken dönemde yakalanabilmektedir. Tedavisi genelde ameliyat olsada bazı durumlarda ilaç tedaviside uygulanabilmektedir. 
Fertilite ilaçlarına karşı ciddi sistemik allerjik reaksiyon riski düşüktür. Bazı hallerde enjeksiyon yerinde kızarıklıkla karakterize yerel allerjik reaksiyon gözlenebilir. Kullanılan ilaca göre sıcak basması, baş ağrısı, ruhsal dalgalanmalar hissedilebileceği gibi karında hafif dolgunluk hissi de gelişebilir. 
Yumurta toplama işlemi esnasında çok düşük oranlarda enfeksiyon ve kanama riskinden söz edilebilir ancak bu riskler işlemlerin ameliyathane ortamında, steril koşullarda, ultrason eşliğinde yapılması ile en aza indirilmiştir.

Bu makale 7 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Şahin  Zeteroğlu

Doç. Dr. Şahin ZETEROĞLU, lise eğitimini 1985 yılında Kurtuluş Lisesi'nde bitirdikten sonra Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini 1992 yılında tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. İhtisasını ise Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde yapmış ve 1998 yılında Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı olmuştur. 1998 - 2004 yılları arasında Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı'nda, 2004 - 2006 yılları arasında ise Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı'nda görev yapmış olan Doç. Dr. Şahin ZETEROĞLU, 2006 yılından beri Acıbadem Bursa Hastanesi'nde hastalarına hizmet vermektedir. Doç. Dr. Şahin ZETEROĞLU, European Society for Human Reproduction and Embryology (ESHRE), Türk Jinekoloji ve Obstetri Derneği, Türk Perinatoloji Derneği ...

Etiketler
İnfertilite oranı
Prof. Dr. Şahin  Zeteroğlu
Prof. Dr. Şahin Zeteroğlu
Bursa - Kadın Hastalıkları ve Doğum
Facebook Twitter Instagram Youtube