Metiyonin, Homosistein, Folik Asit, B6 – B12 ile Otoimmun Hastalıklar ve Kardiyovasküler Hastalıklar arasındaki ilişki son 10 yıldır ilgi odağı olmuştur.
Homosisteinin kandaki oranında artış göstermesi Koroner Arter Hastalığı riskinin artışına neden olur. Buradaki esas vitamin B12 dir. B12 nin plazma oranında azalma olması kanda homosistenin artışına neden olur. Plazma homosistein düzeyindeki artış arteriyel tromboz riskini ciddi düzeyde arttırır. NF-KB düzeyinde artışa neden olarak inflamatuvar süreçleri tetiklenir.
Homosistein yolu korunarak gerekli ve önemli son ürünlerinin normal üretimi desteklenir ve arteriel tromboz ve infamatuar süreçler fizyolojik sınırlarda ilerler.
Romatizmal hastalıkların (özellikle romatoid artrit) fizyopatolojisi bu mekanizmalar üzerinden ilerlediğinden, hem tedavide hem de teşhiste bu parametrelerden faydalanılır.
B12 düzeyi 500 – 900 pg/dl arasında olmaması durumunda romatizmal hatalıkların klinik kontrolü mümkün olmayacaktır.
B12 kadar folik asit de bu mekanizmada ihmal edilmemelidir. Folik asit de aynı şekilde eksiklik durumunda benzer reaksiyonlara neden olur. Toplumumuzda eksikliği sık görülmediğinden çoğunlukla takipte ihmal edilir. Folik asit gebelik durumları metotrexat kullanımı hariç yeşil yapraklı bitkilerden yeterince alınabilir. Gıda takviye olarak desteğe gerek yoktur.
Homosistenin metabolizması desteklenerek otoimmun hastalıkların inflamatuvar süreçleri azaltılarak vücudun en belirgin antioksidanı olan glutatyon sentezinin desteklendiği unutulmamalıdır.
Glutatyon antioksidan kapasitenin kilit metabolitidir.
SONUÇ:
– Romatizmal hastalıklarda B12 düzeyi 500 pg/dl üzerinde tutulmalıdır.
– Folik asit ihtiyacı için yeşil yapraklı bitkiler çokça tüketilmelidir.
– Antioksidan metabolit glutatyonun karaciğerde sentezi sarımsak soğan brokoli, lahanagiller, karnıbahar, şalgam tüketimi ile desteklenmelidir.
– Bu şekilde homosistenin plazma düzeyinin normal sınırlara çekilerek kardiyovasküler ve enflamatuar / dejeneratif hastalıklardan da korunmak mümkün olacaktır.