Doktorsitesi.com

“Her safra kesesi taşı eşittir ameliyat” yaklaşımı doğru değildir !

Prof. Dr. Cem İbiş
Prof. Dr. Cem İbiş
1 Şubat 20162684 görüntülenme
Randevu Al
“Her safra kesesi taşı eşittir ameliyat” yaklaşımı doğru değildir !

Safra kesesi taşları toplumun %10 ila 15’inde görülmektedir. Bu Türkiye de 7 milyondan fazla safra kesesinde taş olan nüfus olduğu anlamına gelir. Görülme sıklığı, yaş, cinsiyet, genetik özelliklere göre olduğu kadar yaşanılan bölgelere göre de farklılıklar göstermektedir. Türkiye de yılda yaklaşık 100 000 safra kesesi ameliyatı yapılmaktadır.

Safra kesesinde ortaya çıkan taşların büyük çoğunluğu (%70-80’i)  “sessizdir” yani belirti vermezler ve o kişide herhangi bir şikayete neden olmazlar.

Safra kesesi taşı nedeniyle şikayetleri olan, safra kesesi iltihabı nedeniyle tedavi gerekliliği ortaya çıkan veya safra taşına bağlı karmaşık tıbbi durumların (komplikasyonların) geliştiği hastalara tıbbi durumu elveriyorsa ameliyat önerilmektedir.

Karaciğer Safra Yolları cerrahi merkezlerinden çıkan çalışmalar ve oluşturulan uluslar arası kılavuzlar ışığında belirti vermeyen ve şikayet meydana getirmeyen safra kesesi taşlarının ameliyat edilmesi bazı özellikli durumlar dışında önerilmemektedir.

Belirti vermeyen ama şans eseri saptanmış safra kesesi taşı olan kişilere aşağıdaki klinik durumları da varsa safra kesesinin alınması ameliyatı önerilmektedir:

- Safra kesesinde 10 mm’den büyük gerçek polibi olanlar,

 - 30mm den daha büyük safra taşı olanlar,

 - Duvarına kalsiyum yerleşerek “porselenleşmiş” safra kesesi olanlar,

 - Orak hücreli anemi hastalığı olan özellikle çocukluk çağındaki hastalar,

 - Omurilik hasarı nedeniyle karın bölgesinin duyu hissi ortadan kalkmış olan felçli hastalar.

Her yıl sessiz safra kesesi taşlarının %1 ila 4’ü belirti vermeye yani hastalarda şikayet ortaya çıkarmaya başlar. Bu hastalar 10-15 yıl takip edildiğinde aralarından sadece %15-25’inde safra taşına bağlı şikayetler ortaya çıkması beklenir.

Uzun yıllar içinde gözlemlediğim durum genellikle herhangi bir nedenle yapılan incelemede (çoğunlukla kolay ulaşılabilir ve net cevap verebilen bir yöntem olması nedeniyle karın ultrasonografisi) safra kesesinde taş tespit edilen kişilerin hızla bir genel cerrahi uzmanına yönlendirilerek “kolesistektomi” olarak adlandırdığımız “safra kesesinin alınması” işleminin uygulandığıdır. Bu durum belirti-bulgu-tanı ve tedavi zincirinde gözardı edilen ayrıntılar nedeniyle maalesef ardı arkası gelmeyen sorunlara ve mutsuz insanlar ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu tip hasta grubunda klinisyenler tarafından genellikle gözardı edilen hastanın mevcut şikayetleri ile safra taşını ortaya koyan görüntülemenin sebep sonuç ilişkisi içinde olamayabileceği ihtimalidir.

Oysa safra kesesi taşı nedeniyle ortaya çıkabilecek şikayetleri taklit edebilecek birçok değişik tablo vardır. Bu aşamada tanı doğru olarak konamazsa sıklıkla karşılaşılan, hastaların safra kesesi ameliyatı sonrasında ameliyat öncesinde varolan şikayetlerininin aynı veya benzer şekilde devam etmesi durumudur.  

Hastalarıma, polikliniğimize başvurduklarında “Ne şikayetiniz var?” diye sorduğumda genellikle “Safra kesemde taş var.” diye cevap verirler. Bu üzerinde durularak düzeltilmesi gereken bir noktadır.

Şikayet nedir ? Bu şikayet gerçekten safra kesesinde tespit edilen taştan kaynaklanabilir mi?

Ancak bu soruların cevabının bulunması ile doğru tanı oluşturulabilir. Bunun için hastanın şikayetlerinin dikkatle irdelenmesi ve gerekirse ek tetkikler istenmesi gerekir. Bunun tam tersi ise böyle bir hastaya genellikle gözlemlediğim üzere çok fazla irdelemeden kolesistektomi ameliyatı önerilmesidir. Bu durumda sadece hastanın elindeki “filmi veya ultrasonografi görüntüsünü” tedavi etmiş oluruz.

Safra kesesi taşlarından kaynaklanması muhtemel olan ağrılar genellikle karnın sağ üst veya orta tarafında olan, bazen sırta kürek kemikleri arasına veya sağ omuza yayılan, özellikle yağlı, kızartma veya yumurta içeren öğünlerden sonra veya gece uykudan uyandıracak şekilde ortaya çıkabilen, şiddetli olabilen, 1-5 saat sürebilmesi yanında 15-20 dakikalık aralarla artıp azalabilen ve sonrasında kendiliğinden azalabilen, pozisyon değişikliği, kusma, geğirme, öksürmekle, tuvalete çıkma ile gerilemeyen ağrılardır.

Sonuç olarak safra taşı saptanan her kişide safra kesesinin alınması gerekmez. Genel cerrahi uzmanı gerekli değerlendirmeyi yaparak ameliyat veya ameliyatsız takip kararını alarak muhtemel riskler ve tedavi başarısı hakkında hastaya ayrıntılı bilgi verir. Son söz ve karar hakkının sadece ve sadece hastanın olduğunu unutmamak gerekir.

Sağlıklı günler dilerim.

Doç. Dr. Cem İBİŞ

Etiketler

Safra kesesinde taşSafra kesesi taşı ameliyatıSafra kesesi taşı neden olurKolesistolityazisSafra kesesi taşı tanı ve tedavisiSafra kesesi taşı takibi nasıl yapılmalı

Yazar Hakkında

Prof. Dr. Cem İbiş

Prof. Dr. Cem İbiş

Doç. Dr. Cem İbiş, 1974 yılında İstanbul ‘da dünyaya geldi. İlkokul eğitimini Faik Reşit Unat İlkokulu’nu tamamlamasının ardından Anadolu Liseleri sınavında İstanbul Lisesi’ni kazandı ve 1992 yılında mezun oldu. Tıp eğitimine İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nde başladı ve öğrencilik hayatı boyunca gönüllü olarak İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi’nin ağırlıklı olarak Acil Cerrahi Kliniği’nde olmak üzere nöbetlerinde görev aldı. DETAM bünyesinde faaliyet göstermekte olan öğrenci bilimsel araştırma kolunun (ÖBAK) aktif üyesi olarak görev aldı ve ayrıca öğrencilik hayatı boyunca Çapa sualtı sporları, fotoğrafçılık, AIDS le savaşım kolları yanında kendi kurdukları trekking grubunda aktif olarak faaliyetlerde bulundu. 1993 ve 1994 yıllarında yaz döneminde gönüllü olarak Almanya'da Regensburg Üniversitesi’nde direktörlüğünü Prof.Dr. D.Birnbaum’un yaptığı Kalp Damar ve Göğüs Cerrahisi Kliniği’nde stajyer olarak görev yaptı. 1998 yılında tıpta uzmanlık sınavı sonrasında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı’ında genel cerrahi uzmanlık eğitimi almaya hak kazandı. 2000 yılında gönüllü olarak Almanya’da Aachen kentinde direktörlüğünü Prof.Dr V.Schumpelick’in yaptığı RWTH Üniversitesi Tıp Fakültesi Cerrahi Kliniği’nde misafir doktor olarak çalıştı. 2004 yılında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nda “Akut karın olgularında mesane içi basınç ölçme yönteminin kliniğe etkisi” adlı tez çalışmasıyla Genel cerrahi uzmanı ünvanı aldı ve hemen ertesinde aynı klinikte açılan uzman kadrosuna kabul edildi. 

D

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.

Benzer Makaleler

Bu uzmanın başka makalesi bulunmamaktadır