Tedavi amaçlı olarak gaita materyali ilk kez, 4. yüzyılda Çin’de ‘’Sarı Çorba’’ ismiyle ishalli hastalarda verilmiştir. Literatürde 1958 yılında Eiseman ve arkadaşları tarafından ‘’Surgery’’de yayınlanan bir makalede, fekal enemanın psödomembranöz enterkolitte tedaviye yardımcı olduğu belirtilmiş ve güncel tıpda ilk kullanım olarak literatüre geçmiştir.
Günümüzde ‘’Fekal Mikrobiyata Transplantasyonu (Fekal Bakteriyoterapi)’’ özellikle dirençli psödomembranöz enterkolit, ülseratif kolit ve irritabl barsak hastalıkları gibi durumlarda uygulanmakta, Çölyak, FMF gibi gastrointestinal sistem hastalıklarında denenmektedir.
Hepatik ensefalopatide ise ensefaloti tablosuna girmeyi ve de oluşan tablodan çıkma sürecini azalttığını belirten yayınlar da literatürde görülmektedir.
İnsan vücudunda yaklaşık 2-3 kg ağırlığında, insanla beraber yaşayan mikroorganizma topluluğu mevcuttur ve bu organizmalar ‘’Mikrobiyata’’ olarak tanımlanır. Laboratuvar ortamında elde edilen bu organizmalara ait genetik materyal ise ‘’Mikrobiyom’’ olarak adlandırılmaktadır.
Science dergisinde Kasım 2017’de yayınlanan MDAnderson merkezli bir prospektif makalede (Gopalakrishnan V ve arkadaşları), ileri evre malign melanomlu hastalarda immünoterapi (anti PD1) öncesi oral ve barsak florası değerlendirilmiş, tedavi cevabına etkisi amaçlanmıştır.
Yapılan analiz sonuçlarında gaita örneklerindeki mikrobiyal genetik materyal çeşitliliğinin (alfa çeşitlilik) fazla olduğu ve özellikle Ruminococcaceae bakteri familyasının baskın olduğu hastalarda tedavi yanıtlarının daha iyi olduğu belirtilmiştir.
Yüksek mikrobiyom çeşitliliği, ilermenin durdurulduğu süreyi anlamlı derecede uzatmıştır ayrıca Ruminococcaceae ailesine dahil olan Faecalibacterium’un oran olarak fazla saptandığı hastalarda yine anlamlı olarak hastalıkta ilerlemenin daha uzun süre durdurulduğu makalade belirtilmiştir.
Bunun onkoloji açısından önemi şudur: Elinizde son yılların en önemli kanser tedavi ilaçları-immünoterapiler- mevcut ve barsaklardaki uygun bakteriyel oluşum, tedavinin etkinliğini arttırmakta (tabii daha ileri çalışmalar beklenmeli). Ama diğer hastalılardaki etkinliğinin gösterilmesi, uygulanımının kolay olması ve de immünite ile etkileşimde olması, kemoterapi, radyoterapi, immünoterapi derken ‘’Bakteriyoterapi’’nin de onkoloji gündemine gireceğini göstermekte. Muhtemelen de immünoterapi etkinliğini arttırmak için, immünoterapi öncesi yani neoadjuvan olarak yerini alacak gibi durmakta.