Gebelikte myom

Gebelikte myom

Myomlar Rahim düz kas dokusundan kaynaklanan ve "iyi huylu" olarak kabul edilen urlardır. Kadınlarda oldukça sık olarak (20-25) görülürler ve bu nedenle de gebelik döneminde de doğal olarak sıkça rastlanırlar. Genellikle yuvarlak pembemsi renktedirler ve rahim içinde her yerde bulunabilirler. Sıklıkla bir tane olmalarına karşın daha fazla sayıda da olabilirler. Anne adayının yaşı ilerledikçe gebelikte miyom görülme olasılığı da artar. Miyomlar rahim iç tabakasıyla komşu olabilirler ve rahim iç boşluğuna doğru büyüebilirler(submüköz denilen tip), veya rahim kası içinde yerleşmiş olabilir (intramural adı verilen tip), ya da rahimin dışına doğru yerleşmiş ve büyümüş olabilirler (subseröz adı verilen tip). Myomlar yerleşimyerine ve büyüklüğüne göre kadının gebe kalmasını ya da gebe kaldıktan sonra rahimin gebeliği son döneme kadar taşımasını zorlaştırabilirler. Örneğin rahimden çıkan tüpleri tıkayarak spermin ve yumurtanın geçişini güçleştirebilir ya da rahim iç zarının düzenini bozarak döllenmiş yumurtanın rahime yerleşmesini engelleyebilir. Myom büyümeye devam ettikçe üzerindeki tabaka gerilir ve kanlanması bozulur. Bu durumda gebelik ürününün rahimde yerleşse bile yeterli derecede kanlanması mümkün olmaz ve gebelik düşükle sonuçlanabilir. Gebelik oluştuktan sonra gebelik ürününü bekleyen diğer bir problem de myom nedeni ile bebeğe yeteri kadar büyüyecek yer kalmamasıdır. Bu durumda ise erken doğum riskinin belirgin olarak arttığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla miyomu olduğu bilinen bir anne adayının daha yakın takibi gerekir Myom tanısı gebelik öncesi dönemde yapılan jinekolojik bir muayenede konulabileceği gibi gebelikte erken dönemde yapılan değerlendirmede de konur. Miyomların gebelikte ortaya çıkardığı riskler nelerdir? Gebelikte miyomların ortaya çıkardığı riskler genel anlamda miyomun rahim içersinde yerleştiği yere ve miyomun boyut ve sayısına bağlıdır. Özellikle submüköz veya intramural yerleşimli olanlar tekrarlayan düşüklere, erken doğum tehdidine, bebeğin normal yerleşimi olan başaşağı dışında anormal bir pozisyonda yerleşmesine, plasentanın (çocuğun eşi) erken ayrılmasına (ablasyo), rahimin kasılmasını engelleyerek doğum sonrası aşırı kanamaya da neden olabilirler. Yukarıda sayılan durumların çoğu sezaryan ile doğum gerektirdiğinden miyomu olan anne adaylarında sezaryanla doğum olasılığı artar. Miyomlar östrojen hormonuna bağlı olarak gelişme gösterdiklerinden gebelikte artan östrojen salgısının etkisiyle genellikle büyümeye eğilimlidirler. Özellikle ilk tanı konuduğunda 6 cm. ve daha büyük olan miyomlar gebelikte daha çok büyüme eğilimi gösterirler. Bazen hızlı büyüme neticesinde miyom yeterince beslenemediğinden dolaşımı aksar ve miyomda dejenerasyon ("bozulma") denen durum ortaya çıkar. Bu durum kendini karında ve özellikle de miyomun bulunduğu bölgede ağrı şeklinde belli eder. Bu ağrı bazı durumlarda apandisit, plasentanın erken ayrılması ve erken doğum tehdidi gibi durumlarla karışabilir. Miyomda dejenerasyon en sık 20-22. haftalar arasında görülür ve doğum eyleminin başlamasına neden olabilir. Gebelik öncesinde miyom tanısı konması durumunda ne yapılır? Gebelik döneminde en sık sorun yaratan miyomlar submüköz adı verilen rahimin içersine doğru büyümüş olanlar olduğundan bu tür miyomlar saptandıklarında genellikle gebe kalınmadan cerrahi yolla çıkarılması tercih edilir. Bunun için histeroskopi (vajinadan ulaşım) ya da açık cerrahi (karın yolundan ulaşım) teknik uygulanabilir. İntramural ya da subseröz olanlar arasından ise özellikle kanama ve diğer ciddi belirtilere neden olanlar ve büyük çaplı olanlar mümkünse gebelik öncesinde çıkarılmalıdır. Miyom çıkarılması için uygulanan operasyonlar ameliyat sonrası yapışıklık ve buna bağlı olarak da tüplerde tıkanıklığa yol açabileceklerinden gebelik öncesi dönemde miyom operasyonu yapma kararı verilirken çok dikkatli olunmalıdır. Daha önceki bir gebelikte miyoma bağlı olarak ortaya çıktığı düşünülen bir durumun varlığında (önceki gebelikte başka nedene bağlanamayan erken doğum, plasentanın erken ayrılması gibi), yeni bir gebelik öncesinde miyomun çıkarılması uygundur. Gebelikte miyom tanısı konduğunda ne yapılır? Gebelik döneminde miyom tanısı konmuş anne adayları tüm gebelik boyunca daha yakından takip edilir. Miyomu olan anne adayının her karın ağrısı şikayetini mutlaka doktoruna bildirmesi gerekir. Miyoma bağlı oluşabilecek istenmeyen durumların bebek ve anne adayına zarar vermemesi için anne adayının bu konuda duyarlı olması önemlidir. Gebelikte miyoma bağlı olarak oluşan en sık istenmeyen durum dejenerasyon ("bozulma") ve buna bağlı olarak oluşan ağrıdır. Bu, yaklaşık %10 oranında gözlenir. Diğer ağrı nedenleri (apandisit, plasentanın erken ayrılması (ablasyo), erken doğum tehdidi gibi) de araştırıldıktan sonra, dejenerasyona bağlı olduğu düşünülen ağrı, ağrı kesicilerle tedavi edilir. Devam eden bir gebelikte miyom çıkarma operasyonları çok ender olarak uygulanırlar. Myom ile gebeliğin bir arada bulunduğu durumlarda bir diğer sorun da myom nedeni ile doğum esnasında rahimin yeteri kadar kasılamamasıdır. Bebek doğum kanalına uygun şekilde giremez ve bu tür hastalarda büyük olasılıkla sezaryen gerekir. Doğum kanalını tıkayan myom varlığında ise sezaryen tek doğum şeklidir. Doğumdan sonra ise rahim kasılmalarının etkisiz olması nedeni ile fazla miktarda kanama da görülebilir. Sezaryan operasyonu esnasında miyom çıkarılması çok küçük ve dışa doğru büyümüş saplı myomların dışında aşırı kanamaya neden olabileceğinden genelde tercih edilmez. Daha önceden miyom operasyonu geçirmiş tüm anne adaylarında özellikle çok şiddetli ağrı ve diğer bulguların varlığında nadir bir olasılık olsa da uterus rüptürü (rahimin yırtılması) da ayırıcı tanıda düşünülmelidir. Daha önce miyomektomi operasyonu (miyom çıkarılması) geçirmiş anne adaylarında doğum şekli nasıl olmalıdır? Operasyon esnasında rahimin tabakası hasar gördüğünden normal doğumda oluşan rahim kasılmalarında yırtılma riski söz konusu olabileceğinden çok büyük çoğunlukla sezaryan ile doğum tercih edilir. Bazen anne adayı normal doğum yapabilir, ancak rahimde yırtılma düşündüren en ufak bir bulguda bile sezaryana dönülebileceğini bilmelidir.
 

Bu makale 9 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Op. Dr. Orhan Doğan

Op. Dr. Orhan DOĞAN, 1955 yılında Kayseri’de doğmuştur. Lise öğrenimini Kayseri Lisesi’nde bitirdikten sonra Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini 1980 yılında tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır.

Tıp eğitimi sonrasında Artvin Merkez Sağlık Ocağı ve benzer Anadolu sağlık kuruluşlarında pratisyen hekimlik olarak görev yapmış olan Op. Dr. Orhan DOĞAN, askerlik vazifesini İzmir’de yerine getirmesinin ardından İzmir Tepecik Doğumevi'nde ihtisasını yapmış ve Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı olmuştur.

Mesleki hayatı boyunca Burdur, Finike, Kemer ve Antalya Devlet Hastaneleri’nde uzun yıllar görev yapmış olan Op. Dr. Orhan DOĞAN, şu anda Antalya'da bulunan özel muayenehanesinde hastalarını kabul etmektedir.

Op. Dr. Orhan Doğan
Op. Dr. Orhan Doğan
Antalya - Kadın Hastalıkları ve Doğum
Facebook Twitter Instagram Youtube