Gebelik ve bebek aspirini kullanımı

Doç. Dr. Süleyman Eserdağ
Doç. Dr. Süleyman Eserdağ
3 Ekim 20068577 görüntülenme
Randevu Al
Gebelik ve bebek aspirini kullanımı

Bebek aspirini (veya çocuk aspirini) halk arasındaki tabiri ile  “kanı sulandırmak için kullanılan”  piyasadaki 80-100 mg’lık aspirinlere verilen genel addır.  Normalde 500 mg’lık aspirin baş, eklem veya kas ağrılarını gidermek için kullanılırken 80-100 mg’lık  “düşük doz aspirin”  tedavisindeki amaçlar tamamı ile başkadır.

Aspirin ne içerir ve ne işe yarar?
”Salisilik asit”  etken maddesini içeren aspirin, yıllardır ağrı kesici özelliğinin yanı sıra düşük doz formlarıyla kanın pıhtılaşma özelliğini azaltmak amacı ile son yıllarda yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. 

Özellikle yüksek tansiyon, şeker hastalığı, aşırı kilo, yaşlılık ve hareketsizlik gibi durumlarda kişilerde inme (felç) riski artmaktadır. Kanı sulandırmak için kullanılan aspirinin buradaki amacı işte bu inme riskinin azaltılmasıdır.

Ayrıca düşük doz aspirin tedavisi pek çok hastada anjina (kalp ağrıları) ve enfarktus (kalp krizi) riskini de azaltmak için yıllardır kullanılmaktadır.

Gebelikte aspirin ne işe yarar?
Düşük doz aspirin tedavisi gebelikte özellikle; abort (düşük), rahim içi gelişme geriliği veya preeklampsi gibi riskli durumların olduğu gebelerde kullanılmaktadır.  Buradaki amaç bebeği rahim içindeki gelişiminin devamıdır. Çünkü preeklempsi veya IUGR (bebeğim rahim içi gelişim azlığı) gibi durumlarda plasentada oluşan bir takım pıhtı maddeleri bebeğe giden kan akımını azaltarak bebeğin rahim içinde büyümesinin azalmasına veya ölmesine sebep olabilmektedir.

Hangi gebeler risk altındadır?
Daha önceki gebeliklerinde gebelik kayıpları, IUGR veya preeklempsi durumlarını yaşayan gebeler özellikle risk altındadırlar.  Ayrıca diyabet (şeker hastalığı), hipertansiyon gibi sistemik bir rahatsızlığı olan gebeler ile yaşlı gebeler (35 yaş üstü) de aynı gebelik risklerini taşımaktadırlar.

Ayrıca gebeliklerinden önce damar içi pıhtı oluşumu öyküsüne sahip gebeler de yine risk altındadırlar. “Trombofili” adı verilen ve damar içi pıhtının (tromboz) kolay oluşması ile karakterize gebeler de gebeliklerinde düşük, erken doğum ve IUGR gibi risklere sahiptirler. Bu gebelerin gebeliklerinde aspirine ilave olarak kanın pıhtılaşmasını sağlayan bir takım iğneleri de kullanmaları şart olabilir.

Tek bir düşük (abort) yapan bir kadında bu düşüğün sebebi büyük olasılıkla (%90) bebeğe ait kromozomal problemler olup genelde araştırmaya gerek görülmez ve ailelere yeni bir gebelik daha denemeleri salık verilir.

Ancak iki veya daha fazla gebelik kaybı olan kadınlardaki nedenler daha farklıdır ve yeni bir gebelik öncesi genel bir araştırma şarttır.

Antifosfolipid sendrom nedir?
Trombofili sebeplerinin başında gelen antifosfolipid sendromda (aPL) ana problem kandaki pıhtılaşmanın artışıdır. Özellikle gebelikte plasenta içindeki damarlarda oluşan mikro-pıhtılar bebeğin gelişimini bozarak düşüğe veya rahim içi gelişme geriliğine (IUGR) sebep olabilmektedir.

Hatta preeklempside de mekanizma hemen hemen aynıdır.  Buradaki ana nedenin gebeliğin oluşum döneminde ortaya çıkan plasentanın yerleşimi ile ilgili bir problem (“plasentasyon bozukluğu”) olduğu düşünülmektedir. 

Trombofili tedavisinde veya proflaksisinde (hastalıktan koruyucu olarak) son yıllarda düşük doz aspirin ile birlikte düşük molekül ağırlıklı heparin iğneleri kullanılmakta ve oldukça iyi sonuçlar alınmaktadır. Bu şekilde trombofilili gebelerin gebeliklerinde tekrarlayan düşük, rahim içi bebek ölümü (intrauterin ex) veya rahim içi bebeğin gelişim azlığı (IUGR) gibi problemler önemli ölçüde azaltılabilmiştir. 

Ayrıca bu etkin tedavi ile özellikle bacaklarda oluşan toplardamar içindeki pıhtı oluşumları (Derin Ven Trombozu) da oldukça azalmaktadır. Çünkü trombofilik gebelerin gebeliklerinde damar içi pıhtı oluşum riski de oldukça artmıştır.

Damar içi pıhtının doğurabileceği en ciddi komplikasyonlardan birisi de pıhtının damar içindeki yerinden kopup yine damar yolu ile akciğerlere kadar gelmesi durumudur (akciğer embolisi)  ki bu durumda kişinin ani ölüm riski vardır.

Her gebeye aspirin tedavisi verilebilir mi?
Hayır. Gebelikte kesin endikasyon (gerekçe) olmadıkça aspirin tedavisinin kullanımına gerek yoktur. Aksi takdirde ilaç gereksiz yere kullanılmış yani “suistimal edilmiş” olur. 

Yapılan pek çok araştırma sonuçlarına göre bu tür bir uygulamanın gebeliğin seyri üzerinde herhangi bir olumlu etkisi bulunmamaktadır.
Hatta işin diğer yanı düşüğü, preeklempsiyi ve rahim içi gelişme geriliğini engellemek amacıyla gebe kadınlara rutin aspirin kullanılmalarını önermeyi destekleyecek kadar elimizde yeterli bilimsel kanıt bulunmamaktadır. Yine, bu uygulamanın uzun dönem etkileri konusunda da elimizde yeterli veri yoktur.

Aspirin tedavisi kaçıncı hamilelik haftasına kadar devam ettirilmelidir?
Aspirin ve ağrı kesici olarak kullanılan diğer Non-steroid antienflamatuar ilaçlar hamileliğin 32-33. haftasından sonra kesilmelidir. Aksi takdirde bebeğin kalbinde bulunan “ductus arteriosus” damarının doğumdan sonra kapanması önleyerek bebekte “doğuştan (konjenital) kalp hastalığı” oluşmasına zemin hazırlayabilir.

Bu yüzden hekim kontrolü olmaksızın olan üstün körü kullanımlar bebeğe zarar verebilir.

Sonuç olarak..
Riskli gebeliklerde düşük doz aspirin kullanımı bir takım faydalar sağlayabilir. Bu konudaki sonuçlar çelişkilidir ve bu konuda daha pek çok çalışmaya gerek vardır.  Çünkü hangi hastada ve hangi gebelik haftasından itibaren tedavinin başlanması gerekliliği konusunda halen daha pek çok spekülasyon vardır.

Etiketler

Gebelik ve bebek aspirini kullanımıHangi gebeler risk altındadırAntifosfolipid sendrom

Yazar Hakkında

Doç. Dr. Süleyman Eserdağ

Doç. Dr. Süleyman Eserdağ

. Kozmetik ve Fonksiyonel Jinekolojide Öncü Hekim ve Uluslararası Eğitmen
. Seksolog, Avrupa Cinsel Tıp Derneği Tarafından Fellow (FECSM, Akademi Üyesi)
. “HERA Vajinismus Tedavi, Eğitim ve Araştırma Derneği” Kurucusu ve Başkanı
. “Uluslararası Estetik Genital Cerrahi ve Seksoloji Derneği (ISAGSS)” Kurucusu ve Başkanı
. İrlanda Merkezli Avrupa Estetik Tıp ve Cerrahi Koleji (ECAMS) Geçmiş Dönem Kıdemli Öğretim Üyesi ve Uluslararası Eğitmeni

İlkler ve Yenilikler
Doç. Dr. Süleyman Eserdağ genital estetik ameliyatları, genital estetik cerrahi dışı tedavileri ve kadınlarda cinsel sağlık alanlarında, tüm dünyada ve ülkemizde öncü hekimler arasında yer almaktadır.

Çalışmalarının Bazıları:
Dr. Eserdağ Avrupa Cinsel Tıp Derneği (ESSM) ve Avrupa Seksoloji Federasyonu tarafından düzenlenen ‘board’ sınavını başarıyla geçerek, ‘fellowship’ (akademi üyeliği) unvanını kazanan ülkemizin ilk jinekolog hekimlerindendir.
Kadınlarda cinsel işlev bozuklukları tedavilerinin, jinekolog hekimler tarafından benimsenmesinde ve yaygınlaşmasında öncülük etmiştir.
Vajinismus tedavileri alanında çalışan ülkemizdeki ilk ulusal derneği kurmuştur (Hera Vajinismus Eğitim, Araştırma ve Tedavi Derneği, Kuruluş; 2015).
İlk defa 2002 yılında vajinismus tedavilerine başlamış ve vajinismusta kısa sürede sonuç alma konseptini geliştirmiştir.
Dr. Süleyman Eserdağ, ülkemizde genital estetik eğitimlerini ve hands-on kurslarını düzenleyen ilk hekimdir.
Oldukça saygın, İrlanda merkezli Avrupa Estetik Koleji ECAMS’a (European College and Aesthetic Medicine and Surgery) atanan ilk Türk hekim olmuştur (2015). Bu fakülte çatısı altında 2015 ve 2017 yılları arasında, genital estetik alanında pek çok ülkede uluslararası eğitimler düzenlemiştir.
Genital estetik ve cinsel tedaviler konusunda çalışan ülkemizdeki ilk uluslararası derneği kurmuştur (ISAGSS, Uluslararası Estetik Genital Cerrahi ve Cinsel Tedaviler Derneği, 2017).
ISAGSS; genital estetik uygulamalarını seksoloji temelli ele alarak uygulayan dünyadaki ilk dernek olmuştur. Dr. Süleyman Eserdağ, bu dernek çatısı altında bugüne kadar beş kıtadan 1000’den fazla hekimi birebir eğitmiştir.
2018 ve 2019 yıllarında estetik genital cerrahi ve seksoloji alanında düzenlediği uluslararası kongreler de bu alandaki ülkemizin ilk kongrelerindendir. Alanında oldukça önemli yabancı ismi ülkemize davet etmiş ve ülkemizin isminin bu alanda da duyulmasını sağlamıştır (RAGSS Kongreleri; 2018 ve 2019).
Orgazm aşıları olarak bilinen “O-Shot” ve “G-Shot” uygulamalarını ülkemize ilk defa getiren, bu tedavi isimlerini tescil ettirerek ülkemizdeki isim hakkına sahip tek kişidir.
“Barbie Vajina Estetiği” ismini ve konseptini ülkemize ilk getiren hekimdir. 2015 yılında “Cosmopolitan” dergisindeki röportajından sonra bu konsept ülkemizde hızla yayılmış ve popülerlik kazanmıştır (Cosmopolitan dergisi, Vajina estetiğinde yeni trend: “Barbie estetiği”).
Genital estetik alanında ülkemizin ilk kitabını yazmıştır (Kadın Genital Estetiği ve Fonksiyonel Cerrahisi kitabı, 2021). Bu kitap iki ay sonra İngilizce olarak da basılmıştır.
Ülkemizde cinsel tıp ve genital estetik alanında yayınlanan, yazarları arasında 50 kadar hekimin yer aldığı, ülkemizin ilk multidisipliner (çok branşlı) kitabının editörleri arasında yer almıştır (Cinsel Tıp ve Genital Estetik Kitabı; İstanbul Tıp Kitabevleri, 2020).
2023 yılında İngilizce olarak yazdığı “Aesthetic and Functional Female Genital Surgery” kitabı İsviçre merkezli Springer Nature kitabevi tarafından basılarak dağıtılmıştır. Bu kitap, genital estetik ve fonksiyonel cerrahisi alanında ülkemizin uluslararası literatüre kazandırdığı ilk ve tek kitaptır. 400’den fazla görsel ve 23 ayrı bölümden oluşan bu kitap yayınlandığı ilk günden itibaren uluslararası bilim camiasında son derece ilgi çekici bulunmuş ve pek çok yabancı hekimin takdirini kazanmıştır.
Doç. Dr. Süleyman Eserdağ ülkemizde ve dünyanın farklı bölgelerinde yılda 20’den fazla toplantıya konuşmacı olarak davet edilmektedir. Kendi çalışma alanlarında, 50’den fazla uluslararası kongrede konuşma yapmıştır. Avrupa’nın en büyük cinsel tıp kongresi ESSM (Avrupa Cinsel Tıp Derneği),estetik alanında lider konumundaki IMCAS (Paris),IMCAS (Asya) ve AMWC (Monaco) gibi kongrelerde konuşmalar yapmış ve dernek olarak da afiliye olmuştur.
Ülkemizin ilk “Rejeneratif Jinekoloji” kongresini düzenlemiştir (5-8 Şubat, 2025, Antalya)
Doç. Dr. Süleyman Eserdağ hastalarını İstanbul Nişantaşı kliniğinde kabul etmekle beraber, yıllar içinde kurmuş olduğu İstanbul Suadiye, Ankara, İzmir kliniklerine de danışmanlık hizmeti vermektedir. Aynı zamanda Altınbaş Üniversitesi Kadın Sağlığı Anabilim Dalında yarı zamanlı öğretim üyesidir.

 

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.