Fromm - hümanistik psikoloji ve kişilik

Fromm - hümanistik psikoloji ve kişilik

Fromm, toplumun yapısı ve dinamiğinin, bireyleri nasıl şekillendirdiği konusunda araştırmalar yapmış, demokratik toplumsal yapının kişilik gelişimini en çok destekleyen yapı olması yanı sıra, insanın daima daha iyi bir toplumsal yapı geliştirme yönünde hareket edeceğini savunmuştur.
O, insanı tarih tarafından şekillendirilen bir varlık olarak kabul eder,  evrendeki tüm yasaların insan için de geçerli olduğunu savunur. Yaşayacağını ve öleceğini bilen insanın,  topluma her zaman uyum sağlayamadığını ve bazı çelişkiler yaşadığını söyleyen Fromm, aslında insanın kendi ile doğa arasında bir denge kurmaya çalıştığını, bu dengeyi kurabilmek için de çevresiyle anlamlı bağlar kurması gerektiğini vurgular. Bu sebeple insanın, üretkenliğe ve sevgiye dönük inanç ve amaçlara (idealler) ihtiyaç duyduğunu iddia eder (Özkalp ve ark., 2000; Yanbastı, 1990).
Fromm'a göre; doğduğu anda anneden biyolojik olarak ayrılan ve ayrı bir organizma oluşturan bebek, işlevsel yönden uzun seneler boyunca anneye bağımlı olduğundan, anne-babanın çizdiği sınırlar içinde yaşamını sürdürecek, büyüdükçe yavaş yavaş bu sınırları aşarak bağımsızlaşacaktır. Benliğin gelişimiyle birlikte anne-babaya olan bağlılığın zayıflamasıyla bağımsızlaşma (bireyleşme) ve güven duygusunu kaybetmek arasında bocalayacaktır (Yanbastı, 1990; Adasal, 1977).
Bireyin yaşadığı çelişkisinin hem doğanın bir parçası olması hem de ondan kopuk olmasına yanında hem insan hem de hayvan olmasından kaynaklandığını iddia eder. Onu insanın aynı zamanda  hayvan olduğu iddiasına taşıyan hem insan hem de hayvanda ortak olan  fizyolojik  ihtiyaçlardır. Hayvandan ayıran özellikler olarak akıl yürütme, imgeleme, düşünme ve benlik bilinci özellikleri; ayrıca diğerleriyle ilişki ihtiyacı, kendini aşma ihtiyacı, aidiyet ihtiyacı, kimlik oluşturma ihtiyaçlarıdır. Bu ihtiyaçlar onu hayvandan ayırır. Ve kişiyi anlamanın; ancak onun var oluşundan kaynaklanan ihtiyaçlarının çözümlenmesinde gizlendiğini savunur.
Toplumun değerlerini, yaşam şekillerini, rol becerilerini ve kavramlarını çocuğa aktaran aileyi, çocuğun tüm kişiliğinin (karakteri) şekillendiği yer olarak gören Fromm; aile içi ve aile dışı ilişkiler ile bireylerin çocuğa davranış biçimleri ve çocuğun yaşadığı deneyimlerin birleşerek kişiliği meydana getirdiğini  (Yanbastı, 1990; Köknel, 1995; Arkonaç, 1993; Cüceloğlu, 1993), insanın en çirkin eğilimleri gibi, en güzel olanların da, tutkularının  hatta kaygılarının da içinde yaşadığı toplumun eseri olduğunu kabul eder. 
Görüldüğü üzere, sosyal etkiler sonucu deneyimlerle oluşan kişilik, hem kalıtımsal hem de çevresel etkilerin ortak ürünüdür. Bu sebeple kişiliği, içinde yaşanılan topluma her yönüyle uyum sağlamak olarak kabul eden Fromm'a göre, her bireyin bir bireysel kişiliği (insanın sadece kendine has özelliklerini içeren yanı) bir de toplumsal kişiliği (insanlarla ortak özelliklerini içeren yanı) bulunmaktadır (Yanbastı, 1990; Fromm,1996).
From her bireyin toplumun beklentilerine uygun toplumsal bir karakter geliştireceğini bu sebeple her toplum kendi beklentileri doğrultusunda bireyler yetiştirdiğini ve bazen toplumun , insan doğasına aykırı talepler içine girebileceğini beklentisinin bireyle çatışabileceğini; hatta bireyi robotlaştırabileceğini, bu yüzden bireyin var olan karakteriyle toplum beklentilerini cevaplayamadığında boşluk süreci yaşayacağını iddia eder.

From'a Göre Kişilik Yapıları
Kişilik yapılarını sosyalizasyon (insanlarla ilişkiler) ve asimilasyon (nesnelerle ilişkiler)'a dayanarak açıklayan Fromm, sosyalizasyonda insanın mazohizm, sadizm, yıkıcılık, otomat boyun eğerlik ve sevgi olmak üzere beş yönelim biçimi kullandığını, bunlardan  sadece sevgi eğiliminin sağlıklı olduğunu,  mazohistik ve sadistik eğilimlerin ise hakim olma telafi mekanizmasından ortaya çıktığını savunmuştur (Adasal, 1977; Yanbastı, 1990).
Sembiyotik bağlantıcılık da denilen sadizm ve mazohizm, toplumsal ilişkilerde bireyin başkalarına bağımlı olmasıdır. Yıkıcılıkta da saldırganlıkla güç kanıtlanmaya ve tüm rakipler saf dışı bırakılmaya çalışılır. Otomat boyun eğerlik eğiliminde ise birey kendini diğer insanlardan izole ederek kendine güvenli bir ortam hazırlamaya çalışmakta, sevgi eğilimde de insanlara karşı tam bir saygı, bununla beraber hiç kimseye tamamen teslim olmama yanı sıra kimseden yararlanma arzusu taşımama özellikleri hakimdir. Bahsedilen bu sosyal yönelimlerin bir yönelme benimsemesi ile birleşerek kişilik tiplerini oluşturduğunu savunan Fromm, beş kişilik tipinin varlığından bahseder (Adasal, 1977; Yanbastı, 1990). Buna göre;

a.Alıcı Tip
Her şeyi başkalarının cömertliğinden bekleyen, destek almak için diğerlerine dayanan, her tür ilişkide alıcı konumunda olan tiplerdir. Kendilerini güvende hissetmeleri, bağımlı oldukları kişilerin gücü nispetindedir. Günlük sorunlarla tek başına mücadele edemeyeceklerine ve sorunların üstesinden gelemeyeceklerine inanırlar. Sıkıntı, stres ve gerginliklerini yiyip içerek halletmeye çalışırlar. Diğer bireylerin kendilerini beslemesini sevgi ifadesi olarak yorumlarlar.
b.Sömürücü-İstirmarcı Tip
Sadistik yönelimin en aşırı şekli olan bu tipler, her şeyi isteyen küçük çocukları andırır ve arzuladıkları her şeyin kendi hakkı olduğuna inanır, gerekirse zor kullanarak ya da hilelere başvurarak, başkalarını hiçbir şekilde düşünmeden arzuladıklarını elde etmeye çalışırlar. Hep başkalarından alır; hatta kendi değerlerini bile dıştan alırlar ve onları manipüle ederler. Bu tiplere göre her şey karşılıklıdır. Hep birilerinden bir şeyler alma peşindedirler. Genel duyguları düşmanlık ve haset temellidir.
c.İstifçi-Kolleksiyoncu-Toplayıcı Tip
Her şeye sahip olmak ve elindekileri saklamak eğiliminde olan bu tipler, çevreyi düşman olarak gören, güvensiz ve iletişimden kaçan tiplerdir. Sahip olduklarını biriktirmek suretiyle kendini güvende hisseder aksi halde güvensizlik yaşarlar. Harcayamaz, harcama durumunda kendilerini tehdit altında hissederler. İnsanı ilişkilerde sevgi temelli değil sahip olma temelli hareket ederler.
d.Satıcı-Pazarlamacı Tip
Kendini adeta pazarlanması gereken bir mal gibi gören bu tipler, insanları birer nesne olarak görme eğiliminde olup  , kabul görmek için acımasız yollar dener, insanlarla çabuk fakat; yüzeysel ilişkiler kurarlar. Her bireyin kendini pazarlaması gerektiğine inanırlar.
e.Yapıcı-Üretici Tip
İnsanları sömürmeyen, onlara yük olmayan, ihtiyaçları için çalışan, başkalarının durumuyla ilgilenen bu tipler,  istenilen tam anlamıyla dengeli kişiler olarak kabul edilirler (Adasal, 1977; Yanbastı, 1990). İnsanı insan yapan tüm özelliklerinin geliştirilmesi gerektiğine inanan, yaratıcılık yönü gelişkin,  sevgi odaklı tiplerdir.
KAYNAKLAR:

Adasal, Rasim (1977). Normal ve Anormal Yönleriyle Yeni Medikal Psikoloji. 3.  Baskı. İstanbul: Minnetoğlu Yayınları.

Arkonaç,Sibel (1993). Psikoloji Zihin Süreçleri Bilimi. İstanbul: Alfa Basım Yayın  Dağıtım.                                           

Cüceloğlu, Doğan (1993). İnsan ve Davranışı. İstanbul:  Remzi Kitabevi.

Fromm, Erich. (1996). Özgürlükten Kaçış. (Çev. Şemsa Yeğin). 4. Basım. İstanbul: Payel   Yayınevi.

Köknel,Özcan (1995). Kaygıdan Mutluluğa Kişilik. İstanbul: Altın Kitaplar Yayınevi.

Özkalp, Enver & Arıcı, Hüsnü & Aydın, Orhan & Bayraktar, Rüveyde & Uzunöz, Ali & Erkal, Buket (2000). Davranış Bilimlerine Giriş. (Edi. Enver Özkalp). 3. Baskı. Anadolu Üniversitesi Yayınları No: 1027

Yanbastı, Gülgün (1990). Kişilik Kuramları. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi   Yayınları No: 53 İzmir: Ege Üniversitesi Basım Evi.

 

Bu makale 11 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Psk. Tuğba Demiröz

Uzm. Psk. Tuğba Demiröz
Uzm. Psk. Tuğba Demiröz
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube