Erken yaşta hipertansiyon

Erken yaşta hipertansiyon

1-Hipertansiyon günümüzde halen kardiyovasküler hastalıklarda mortalite ve morbidite için majör risk faktörlerinden biridir. 40 yaş altında her 17 kişiden biri hipertansif olup aile hikayesi veya gebelik hipertansiyonu özgeçmişi olanlarda bu sıklık her 5 kişiden 1’i olarak artmaktadır. Erken yaşta hipertansiyon gelişen hastalarda kalpte yapısal değişiklikler ve end- organ hasarı oluşması riski artmaktadır, ayrıca erken koroner kalsifikasyon ve kardiyovasküler mortalitede artış ile de ilişkili olduğu bilinmektedir. Çeşitli çalışmalarda 40 yaş altı hipertansiyon gelişen kişilerde aynı yaş grubunda olup hipertansiyonu olmayanlara göre kardiyovasküler olaylarda yaklaşık 2-2,5 kat artış olduğu saptanmıştır.

2-Ülkemizde tüketilen günlük tuz miktarı SALTURK-2 çalışmasında 15 gram olarak saptanmış olup güncel kılavuzlarda önerilen günlük tuz tüketim miktarı 6 gramdır. Hipertansiyonu olan hastaların en öncelikli dikkat etmesi gereken konulardan biri tuz tüketimidir. Konserve ürünler, kuruyemiş, salça, turşu, peynir, ekmek, bulyon, tütsülenmiş yiyecekler, soda ve hazır soslar en sık tüketilen ve dikkat edilmesi gereken yüksek tuz oranı içeren gıdalardır. Yapılan çeşitli araştırmalarda, günlük tuzu bir gram kadar azaltmanın; yüzde 5 inmeden, yüzde 3 kalp krizinden koruduğu belirtiliyor. Hipertansiyonu olan hastaların bir diğer dikkate etmesi gereken konulardan biri ise kilo kontrolüdür ki hipertansiflerde obeziteye sık rastlanır.

Sadece kilo vermekle bile beslenme tipi Akdeniz diyetidir. Et ve et ürünleri tüketimi diyastolik tansiyon artışıyla anlamlı hipertansiyon olan hastalarda kan basıncının düzelebildiği izlenmektedir. Dünyada en çok kabul gören olarak pozitif ilişki gösterirken, deniz ürünleri ve balık tüketimiyse aksine diyastolik tansiyonu azalttığı çalışmalarda gösterilmiştir. Kırmızı etin az olduğu, balık, deniz ürünü ve zeytinyağlı yemeklerin hakim olduğu Akdeniz tipi diyetin hipertansiyona bu olumlu etkisi yanında kemiklerimizin yoğunluğunu da arttırdığından osteoporoz gelişimine karşı da yararlıdır. İşlenmiş tahıllar, işlenmiş et, et ürünleri ve alkol alımı arteriyel tansiyon üzerine olumsuz etkiler gösterir. Soğan ve sarımsağın kan basıncını sürekli azaltıcı etkisi saptanamadığından ilaç tedavisinin yerini ise asla almamalıdır.

3- Hipertansiyonda hedef kan basıncı ile ilgili son yıllarda yaklaşımda değişiklikler olmuştur. Önceleri 140/90 mmhg ‘nin altında olması ve seçilmiş hasta gruplarında 130/80 mmhg altı hedeflenmekteyken, artık ideal kan basıncı hedefi tüm hastalarda 130/80 mmhg altında olması yönünde kanıtlar güçlenmektedir. Medikal tedavide tekli veya kombinasyon formunda ilaç grupları bulunmaktadır. Uygun ilaç seçiminde dikkat edilmesi gereken faktörlerden biri kişinin risk faktörleri ve eşlik eden hastalıklarının doğru tespit edilmesidir. Son yıllarda geliştirilen ilaçlarla, hastaların ilaç sayısını azaltmak ve tedavi uyumunu arttırmak adına kombinasyon formundaki hapların değeri artmıştır. İki veya üç etken madde içerikli bu haplar
ile tek dozla kan basıncı kontrolü sağlanabilmektedir. Medikal tedavi dışında diğer tedavi yöntemleri ise girişimsel yaklaşımlardır.

Sempatik sinir sistemini bloke eden beta-bloker tedavilerin güncel kullanımından önce cerrahi sempatektomi işlemi uygulanmaktayken, bu işlemin ciddi advers etkileri olması üzerine terkedilmiş durumdadır. Bunun üzerine optimal tedaviye rağmen kan basıncı kontrol altına alınamayan dirençli hipertansiyon hastalarında kateter teknikleriyle tedaviler geliştirilmeye çalışılmaktadır. Mekanizma olarak böbrek afferent ve efferent sempatik sinirlerin radyofrekans, ultrason veya kimyasal blokajları hedef alınmaktadır. Renal denervasyon adı verilen bu işlem aslında önceden beri bilinen ve uygulanmış olan bir tedavi yöntemi olsa da tansiyon düşürücü etkisinin kısa sürdüğü verileri saptanması üzerine yeni çalışmalarla sorunlar tespit edilmiş ve kalıcı başarı sağlanması için teknikler geliştirilmiştir. Örneğin yakın zamanda yapılan çalışmalarda endovasküler ultrason ablasyonda radyofrekans ablasyona
kıyasla renal denervasyonda daha başarılı sonuçlar elde edilmiştir. Ancak unutulmamalıdır ki uygulayan operatörün başarısı işlem başarısındaki bir diğer en önemli faktördür. Eksik yapılmış bir denervasyon işlemi yeterli kan basıncı kontrolü sağlanamamasına sebep olmaktadır.

4- Hipertansiyonun kardiyovasküler sistem üzerinde yarattığı durumlara hipertansif kalp hastalıkları adı verilir. Bunların başında kalp yetmezliği, kardiyak hipertrofi ve koroner arter hastalıkları gelmektedir. Ayrıca aritmi, inme, aort yırtılması hipertansiyona bağlı diğer önemli sonlanımlardır. Hipertansiyon nedeniyle yüksek basınç altında çalışan kalpte birtakım yapısal değişiklikler meydana gelir. Kalp kasında kalınlaşma ve büyümeyle yapısal yeniden şekillenme başlar, kalbin geometrisi bozulur ve kalp yetmezliğinin temel patolojileri başlar. Bunun dışında hipertansiyon nedeniyle vücut için hayati bir damar olan aort damarında genişleme ve yırtılma oluşabilir Hipertansiyon kalp üzerinde etkiler yaptığı gibi atar damarlar üzerinde de birtakım değişiklikler meydana getirerek ateroskleroz sürecinde önemli etkiler yaratır. Arter duvarındaki kas tabakasında hipertrofi, yağ birikimi ve kalsifikasyon süreci kan basıncı yüksek olan hastalarda daha hızlı ve daha erken gelişir. Bunların sonucunda endotel disfonksiyonu ve plak yırtılması ile kalp krizi tablosu meydana gelir. Bazen de kalp hipertrofisi o kadar fazla olur ki kalbin beslenmesi bozulur ve koroner damar patolojisi olmamasına rağmen kalbe yeteri kadar oksijen sağlanamaz ve kalp krizi benzeri tablolar meydana gelebilir.

Bu makale 5 Ağustos 2021 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Dr. Öğr. Üyesi Ebru Özenç

Dr. Öğr. Üyesi Ebru Özenç , mesleki çalışmalarına LIV HOSPITAL Hastanesinde devam etmektedir. 

Etiketler
Kalp
Dr. Öğr. Üyesi Ebru Özenç
Dr. Öğr. Üyesi Ebru Özenç
İstanbul - Kardiyoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube