Bizim memlekette kimse “düz taban” olarak anılmak istemez. Düztabanlık “kara bahtlılık” veya “kör talihlilik”tir bir nevi. Ne işlerin rast gider ne de şans yüzüne güler. Rivayete göre düz tabanları askere bile almazlarmış bir zamanlar. E askere gitmeyene kız da verilmezmiş eskiden. Adam sanki kötürüm…
Yanlışlar bunlarla bitse iyi. 21. Yüzyıl Türkiye’sinde dahi hala düz tabanlığın bir kader olmadığı ve istendiğinde düzeltilebildiği bilinmemektedir. Düz tabanlık hep kabullenilmesi gereken, çaresi olmayan, en fazla bir çift tabanlık verilen bir durum olarak bilinir. Bunun böyle bilinmesinin başlıca sorumlusu aslında doktorlardır. Çünkü ayaklarımız doktorlar tarafından da geçmişte hep ihmal edilmişlerdir. Dizlerden, kalçalardan, omurga ve ellerden sıra gelmemiştir ayaklarla ilgilenmeye. E nasılsa kimse görmüyor ayakları, kimse özen de göstermiyor diğer uzuvlarına gösterdiği kadar, o zaman doktorlar niye ilgilensin? Üstelik çok karmaşık bir yapı. Öğrenmesi de zor, uygulaması da. Üstelik iyice öğrenmeden uygulayınca iyi netice alması nerdeyse imkansız. Diğer duygusal (!) nedenlerden bahsetmeyeceğim artık. Doktorun en kötüsü bilmeyen değil, ne bilmediğini bilmeyendir. Kendi bilmediği için hastalarına “aman sakın ayağını kimseye elletme sonra sakat kalırsın” şeklinde telkinlerde bulunanların sayısı az değildir maalesef.