Doğumda neden ağrı hissedilir?

Doğumda neden ağrı hissedilir?

Doğumun başladığının en büyük göstergesi doğum ağrısı olarak bilinir. Ancak bu ağrı herhangi bir doku hasarı veya bedende zarar gören bölgedeki ağrı ile benzer değildir. Doğum ağrısı aslında bedende acı yaratmayan bir ağrı şeklidir. Rahim kaslarının doğumun başlatmasıyla bebeği itmesi ve bebek başının yaptığı baskı ile oluşur. Rahim son haftalarda hazırlık kasılmaları ile zaten doğum için yavaş yavaş kendini hazırlamaya başlar ve gebe bu hazırlık kasılmalarında herhangi bir ağrı hissetmez. Bedenimizde de zaten çalıştığı için ağrıyan hiçbir kas grubu yoktur. Bedenin daha önce deneyimlemediği doğum eylemi başladığında bu ağrı ile kadına sinyaller verir. Bebek başının doğabilmesi için rahim ağzının açılması ve rahmin bebeği aşağı doğru itmesi gerekir. Hissedilen ağrı, rahmin itici gücü ve bebek başı baskısıdır. Beden bu sinyalleri verdiğinde doğumun başladığı artık kesindir. Kadın, bebeği ve kendisi için uygun doğum ortamını hazırlamaya ihtiyaç duyar. Her memelide olduğu gibi kendi mahrem ortamını oluşturur ve bebeğini karşılamaya hazırlanır. Halk arasında da bilindiği üzere ilk vajinal doğumdan sonraki doğumlar daha kısa sürede ve kolay gerçekleşir. Çünkü beden doğum eylemi ile tanışmıştır. Yine de doğumun gerçeklemesi süre olarak kısa olsa da kadına uygun mahrem ortamı ve hazırlıkları tamamlaması için zaman tanır. Bir anda bebeğin doğumu gerçekleşmiş olsaydı dakikalar içinde başlayan ve biten bir doğum, kadının bulunduğu ortam, çevre ve etraftaki kişi veya kişilerle ne kadar güvenilir olabilirdi? Günümüz kadını olarak düşünmemek gerekir. İlkel çağın kadını, orta çağ kadını da doğum yaptı ve bahsettiğimiz bu doğum ağrısı ile doğumunun başladığını anladı. Ancak geçen yüzyıllar içinde doğum ağrısı ile ilgili algı değişti ve kadınlar doğum ağrısından dolayısıyla doğumdan korkar oldu. Din, kültür, doğum ortamları, doğum hakkında duyulanlar, geçmiş tecrübe ve travmalarla birlikte hissedilen ağrı algısı değişti ve zamanla kadınların korktuğu bir hal almaya başladı.

* Dayanılmaz ağrıların hissedildiği zaman dilimi en fazla ne kadar? Bu zaman dilimini azaltmak anne adayının elinde mi?

* Öncelikle ağrı algısının değişmesi gerekir. Ağrı kelimesini kullandığımızda ister istemez kadınları ‘acıyacak hipnozu’ altına alıyoruz. Bunun yerine doğumun başlangıç kasılmaları veya dalgaları kelimelerini kullanmak daha uygun olacaktır. Çünkü daha önce deneyimlemediğimiz bir konuda olumsuz kelimelerle karşılaştığımızda, ister istemez negatif hipnoz altına giriyoruz.

* Her kadının doğumu başkadır, her doğum hikayesi kişilere özel ve tekrarı olmayacaktır. Doğumun saati ve ne zaman başlayıp ne zaman biteceği kimse tarafından bilinemez. Anne adayı sadece doğumun başlamasına yakın bedenindeki değişimler ve içgüdüleriyle hissedebilir. Yaşanılan her gebelik günü, kendine özeldir ve tektir bir kez daha tekrarı yoktur. Anne adayı birkaç kez daha gebe kalsa da, gebe olduğu bebeğiyle sadece bir kez 3. 4. 5. gün, hafta ve aylarında olacaktır. Bu nedenle doğum kasılmaları başladığında aylardır bir arada olan ve annesinin bedeninde büyüyen bebeğin bedensel olarak ayrılığı da başlamıştır. İlk saatlerde anne adayına hazırlıklarını tamamlaması için bebeği ve bedeni tarafından izin verilir. Doğum yaklaştığında ise kasılmalar gittikçe artar ve kadını ‘doğumistan’ dediğimiz yere götürür. Doğumistana giden kadın bedenine döner, gelen dalgalardan

korkmak ve kendini kapatmak yerine nefeslerle birlikte değişik pozisyonlar deneyerek bebeğini karşılamaya hazırlanır. Beden, bebek ve rahim bu büyük ayrılık ve sonrasında ki büyülü kavuşma için anne adayının da desteği ile süreci tamamlar.

* 12 saat süren bir doğumda dörtte birlik bir sürede kasılmalar ile baş etmesi gerekecektir. Çünkü beden dinlenmesi için anneye izin verecektir. Doğum ilk başladığın anne adayı mutlaka dinlenmeli ve doğum için gücünü toplamalıdır. Yorgun bir bedende ağrı algısı daha yüksek olacaktır.

* Doğum öncesinde nefes egzersizleri çalışılmalı ve doğumda da mutlaka kullanılmalıdır. Hem meşgul olan zihin ağrıdan uzaklaşacaktır. Hem de bebeğe ve çalışmakta olan rahim kaslarına oksijen akımı olduğu için ağrı oluşumu azalacaktır. Kadın bedeni ve rahmi doğum eylemi için tasarlanmıştır. Doğum bir hastalık değildir, doğal fizyolojik bir süreçtir. Bu nedenle anne adayları tüm organizasyon ve hazırlıklarını tamamlayıp kendilerini sürecin doğallığına bırakmalıdırlar.

* Bazı kadınlar neden çok ağrı duyar, bazıları neden daha az ağrı duyar?

Ya 1. Ya da 2. Üzerinden bilmiyorum aklıma ikiside geldi

* 1Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse; ilk kez ailenizden ayrılacaksınız ve dışarıdaki herkesten yaşadıkları tecrübeleri dinleme ihtiyacı duyup fikirlerini alıyorsunuz. Hiçbir sıkıntı yaşamadan ailesinden ayrı yaşayabilen kişiler olacaktır ve biraz zorlananlar… Ama gelelim asıl bu konuda çok sıkıntı yaşamış kişilerin tecrübelerine; tamamıyla tüm odak noktası bu kişilerin tecrübeleri olursa, daha evden ayrılmadan korkular ve ya yapamazsam düşünceleri belirecektir. Oysaki herkes farklı ailelerden ayrılmış, bambaşka yollardan geçmiş ve kendi hikayesini oluşturmuştur. En başta bu eylemi deneyimleyen kişiler farklıdır. Doğumda da hikaye bu şekildedir. Her kadınının doğum süreci, algısı kendine özeldir.

* 2 Milletimizde, erkeklerin asker hikayeleri dillere destan anlatılır ve başarı öyküsü ve erişkin olma kanıtıdır. Aynı şekilde doğum kadınlar arasında bu hale dönüşmüştür. Çok zordu ama ben yaptım olgusu vardır. Hatta kimi kadınların doğumları şehir efsaneleri hallerini almıştır. Cinsellik ile ilgili hiçbir fikri olmadan evlenen ve erken yaşta doğum yapan pekçok kadın doğum sırasında da doğru bilgiye ulaşamadığında çevreden duyduğu şehir efsanelerinden etkilenmiştir. Böylelikle tek başına ve destek alamadığı ve korktuğu doğum sürecinde yalnız kalmıştır.

* İçgüdüsel olarak doğumdan korkan kadının bedeninde ağrı algısı da artacaktır. Korku arttıkça savaş ya da kaç düşüncesine bürünüp sürecin doğallığından uzaklaşarak yönetmeye çalışacaktır ve doğum yönetilecek bir eylem değildir. Aksine teslimiyet, huzur, mahremiyet gerektirir.

* Hissedilen ağrı algısı din, kültür, doğum ortamları, yaşanan tecrübeler, daha önceden işitilen doğum hikayeleri ve kendi travmalarımızla daha da farklı şekillenmektedir. Doğumdan önce mutlaka bu konular üzerine çalışılmalı ve ihtiyaç duyulduğunda destek alınmalıdır.

* Doğum başladığında, anne adayı ilerleyen saatlerdeki yoğun ve güçlü kasılmaları düşünerek dinlenmeli mümkünse uyumalıdır. Bu arada vücut direncini korumak için aperatif yiyecekler atıştırmalı ve doğum sürecinde sıvı alımına özen göstermelidir. Böylelikle ilerleyen dönemlerdeki ağrı hissi daha az olacaktır ve dinlenmiş bir beden ile doğumunu gerçekleştirebilecektir.

* Ağrısız doğum mümkün mü?

* Elbette mümkün… Yalnız ağrısız doğum denince akla epidural analjezi gelmemelidir. Doğumda ilaç dışı rahatlacı tekniklerde kullanılabilir. Doğum öncesinde korkular doğru kurum ve kişilerden alınan eğitimler ile yenilmelidir. Doğum korkusu ortadan kalktığında beden ve bebek zaten yapması gereken herşeyi biliyor. Yanlarına doğum sürecinde yardım alacakları destekçiler alabilirler. Doğum öncesi nefes çalışmaları da çok önemli. Suyun doğal ağrı kesici etkisi etkisi vardır ve doğum sürecinde kullanılması da faydalı olacaktır. Doğru organizasyon ve ekip çalışması ile ağrısız doğum mümkündür.

* Suni sancı ile normal gelen sancı arasında fark olup olmadığına dair bilimsel bir araştırma sonucu var mı?

* Doğumu başlatan oksitosin hormonudur. Suni sancı ise doğumu başlatmak ve ya hızlandırmak için kullanılan yapay oksitosindir. Yine olumsuz bir hipnoz ‘suni sancı’… Yani bu ilaç bedene uygulandığında sancı olacağı düşüncesi oluşmaktadır.

* Gelelim aradaki farka, suni sancı doğumu hızlandırır ancak sürecin doğallığını bozduğu kabul edilmelidir. Doğum sabır gerektiren bir eylemdir ve gerekmedikçe müdahale edilmemelidir. Bebek hazır olmadığı sürece suni sancı ile doğumu başlatılmamalıdır. İzin verildiğinde kendi zamanında doğum gerçekleşecektir. Tıbbı bir gereklilik olduğunda, doğum durduğunda sezaryen yerine tercih edile bilinir.

* Ağrıyı azaltan teknikler var. Bunları teker teker açıklar mısın?

* Gevşeme ile başlayabiliriz. Rahiminiz bebeğinizi yavaş yavaş size kavuşturmak için kasılırken vücudunuzun ve zihninizin temizlenmiş ve gevşemiş olması gerekiyor. Gevşeyerek ve sakin kalarak bir yandan stres hormonu olan adrenalin salgısını önlüyor diğer yandan da vücudunuzun doğal ağrı kesicileri olan endorfinler salgılanmaya başlıyor. Ağrıyı daha az hissederken kasılmalar sırasında bebeğinize daha fazla oksijen gitmesine yardımcı oluyorsunuz.

* Doğumda hareket özgürlüğünüz olmalıdır. Yürümek, pozisyon değiştirmek oldukça faydalı olacaktır. Bir yerimizi incittiğimizde pozisyon değiştirerek azaltabileceğimizi biliyoruz. Doğumda da değişik pozisyonları deneyerek hangisinde rahat edeceğimizi bulabilir ve sıklıkla pozisyon değiştirebilir ve yürüyebiliriz. Hatta dans bile edebiliriz. Her kadının doğumda kendine has bir doğum ezgisi oluşur. Bedeninizi dinleyin o size yol gösterecektir.

* Düzenli ve ritmik nefesler de kasılmalar sırasında oldukça etkilidir. Bu aşamada o sırada çalışmakta olan rahim kaslarını sıkıştırmamak için göğüs solunumu tercih edilmelidir. Kaslarda çalışma sırasındaki ağrının en büyük sebebi olan oksijen azlığını yenmek için düzenli hareketlerinden faydalanılmalıdır. Nefesler sırasında gözlerinizi kapatarak zihni rahatlatan yerleri hayal edebilir, sevdiğiniz bir objeye odaklanabilir, eşinizle göz teması kurabilir veya basitçe duvarda bir noktaya odaklanılabilir.

* Ritmik hareketler kullanıla bilinir. Eski kadınların kullandığı bir ip veya çarşaf ile sallanma ile kalça kasları rahat olacak ve ağrı hissi azalacaktır. Aynı şekilde gebenin boy ölçülerine uygun pilates topu ile ritmik hareketler ve zıplamada rahatlatacaktır.

* Doğal ağrı kesici suyun doğumun her fazında kadını rahatlattığı bilinmektedir. Duş alma, küvete girme, sıcak ve soğuk kompresler yaptığı uyarılar ile rahatlatacaktır. Su bedendeki tüm noktalara bası uyguladığı için iyi bir masaj etkisi ve gevşeme yaratacaktır.

* Gebelerin en çok sevdiği masaj yani eflorajda oldukça etkili rahatlatıcı bir yöntemdir. Masaj hem dokunma duyusunun iletilmesi sayesinde ağrı iletilerinin beyne ulaşmasını engellerken bir yandan da karın kasları üzerinde gevşetici bir etki yapar. Bu sayede kasılmaların daha ağrısız hissedilmesini sağlar.

* Daha gebelik döneminde artık birçok gebemiz bebeklerine rahatlatıcı ve gevşeyebilecekleri müzikler dinletmeye başlıyor. Bu müzikler doğum odasına da taşınabilir. Öncesinde dinlenmiş ve müzikler doğum sırasında refleks bir gevşeme etkisi yapar.

* Koku ile uyarılan beyindeki reseptörler sayesinde ağrı algısı azalır. Tercih edilen kokularda doğum odasına taşınabilir.

* Sesle konsantrasyon da oldukça etkilidir. Her kadının doğumda kendine has bir ezgisi vardır. Bu bazen inleme, bazen rahim ağzını açmayı kolaylaştıran harf tekrarları ile bütünleşebilir.

* Eş desteği eğer gebe tercih ediyorsa çok önemlidir. Doğum odasında aile olmayı beklerken anne adayına en büyük destek eşi tarafından verilecektir. Aşkın ve sevginin hormonu olan oksitosin doğumu da kolaylaştırıp hızlandırmaktadır ve eş desteği ile oksitosin salınımı maksimuma yakın olacaktır.

* Doğumda kadının en çok desteğe ihtiyacı vardır. İna May Gaskin’in bir sözü vardır. ‘bir kadın doğum sırasında tanrıça gibi gözükmüyorsa, etrafındakiler tarafından yeterince destek görmüyordur.’ O yüzden destek, destek, destek…

* Ağrıyı azaltan teknikler kadar doğum ekibi de çok önemli, bu konuda neler söyleyeceksin? Ekibin ilaç dışı teknikler konusunda bilgili olmasının öneminden bahseder misin?

* Doğum ekibi gebenin doğum için davet ettiği ve ihtiyaç duydukça destek aldığı ekiptir. Bu nedenle güven konusu ön plandadır. Ekip gebenin doğum tercihlerini bilir ve bu doğrultuda doğru organizasyon için iş birliği içindedirler. Hem anne hem de bebeğin karalarına saygılı olunmalıdır. Doğum odasına

giren kişi tüm hayatını kapının ardında bırakır ve tüm işi gebeye destek olmaktır.

* Doğumun doğal sürecine yardımcı olunmalı tüm ilaç dışı rahatlatıcı teknikler uygulanmalıdır. Zamana saygı duyulmalı ve doğum için uygun olan mahrem ortam sağlanmalıdır. Ekibin tüm teknikleri bilmesi ve gereken zaman ve durumlarda kullanması gerekmektedir. Her gebenin doğumda ihtiyaçları değişiyor bu nedenle doğru gözlemleyip gereken desteğin verilmesi çok önemlidir.

* Eklemek istediğin başka şeyler var mı?

Doğum özel ve tekrarı olmayan bir eylemdir bu nedenle güzel ve Keşkesiz bir hikaye olmalıdır. Gebe doğum öncesi korkularını yendiğinde, tercihlerine cevap veren bir ekip ile güven içerinde bir yola çıktığında hayal ettiği doğuma ulaşacaktır.

Bu makale 1 Ekim 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Op. Dr. Hakan Çoker

Op.Dr Hakan Çoker, lisans öncesi öğrenimlerinin ardından İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini 1990 yılında başarıyla tamamlayarak Tıp Doktoru unvanı almıştır. İhtisasını ise, Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tamamlayarak 1994 yılında Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı olmuştur.

Mesleki çalışmalarına Keşkesiz Doğum ve Kadın Sağlığı Merkezi'nde devam etmektedir.

Etiketler
Doğum ağrısı
Op. Dr. Hakan Çoker
Op. Dr. Hakan Çoker
İstanbul - Kadın Hastalıkları ve Doğum
Facebook Twitter Instagram Youtube