Diyabetik bireyler için tıbbi beslenme tedavisinin hedeflerİ nelerdir


Optimal metabolik sonuçları sağlamak ve sürdürmek;
Komplikasyon riskini azaltmak yada önlemek için kan glikoz düzeyini normal yada normale yakın sınırlarda tutmak,
Makrovasküler komplikasyon riskini azaltacak lipit ve lipoprotein profili
Vasküler hastalık riskini azaltacak kan basıncı düzeyi
Diyabetin kronik komplikasyonlarını önlemek ve tedavi etmek; obezite, dislipidemi, kardiyovasküler hastalık, hipertansiyon ve nefropatinin önlenmesi ve tedavisi için uygun beslenme ve yaşam tarzı değişikliklerini modifiye etmek.
Sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite ile sağlığın iyileştirilmesi,
Bireysel ve kültürel tercihleri ve yaşam tarzını dikkate alarak bireysel beslenme gereksinimlerini saptamaktır.
Günümüzde besinleri elde etme olanakları kolaylaştıkça besin tüketim miktarı da buna paralel olarak artışa geçmiştir. Peki ya biz yaşamak için mi yemek yiyoruz yoksa yemek için mi yaşıyoruz? Bunun ayrımına varabilmek adına AÇLIK HİSSİMİZİ düşünce sistemimizin oyununa gelmeden değerlendirebilmeyi başarabilmeliyiz. İnsanlar doğum anlarından itibaren yemek yeme ihtiyacı ile karşı karşıyadır ve bu bireyler için hayati bir önem taşımaktadır. Fakat yemek yemek bebeklikten yaşlılığa kadar sadece fizyolojik ihtiyaçları karşılamak için yapılan bir davranış değildir. Bebeklik döneminde yemek yeme davranışının bir bebek için tek anlamı karın doyurmakla yani tokluk hissi dediğimiz his ile sınırlı kalmamaktadır. Açlığın doyurulmasıyla bebek, iyi ve güvende olduğu hissiyle tanışmış olur. Çünkü açlık en erken ‘acı çekme’ iken, tokluk en erken ‘rahatlamadır’. İşte yemek yeme ve her zaman tok kalma isteğinin temeli bu döneme dayanmaktadır.
Yemek için yaşayan kişiler acıkma hislerini ‘ne yapsamda kendimi doyuramıyorum ağzım boş kalsın istemiyorum sürekli bir şeyler yemem gerektiği hissi ile savaşmak zorundayım ve bu hissle bir süre sonra başa çıkamadığım için sonun pişmanlık olduğunu bile bile yemeye devam ediyorum’ cümleleri ile tanımlarken yaşamak için yemek yiyebilen insanlar ‘ bir günde ortalama 3 öğün besin tüketiyorum bir öğünüm ile diğeri arasında ortalama 4 saat var ve ana besini tükettikten sonra canım bir şey istemiyor şeklinde tanımlarlar.
Yapılan araştırmalar sonucu acıkma hissini beynin duygusallığı yöneten bölümü ile bağlantılı olduğunu göz önünde bulundurursak yemek için yaşarken sürekli elimizin yağ, tuz ve şeker içeren besinlere gidiyor olmasının neden olduğunu daha iyi anlayabiliriz. Çünkü bu besinler içeriğiyle ağrı kesici etkiye sahip opioid, mutluluk verici serotonin ve rahatlamanızı sağlayan cannabionoid hormonlarını harekete geçirmektedir. Tüketilen bu besinler en başlarda verdiği mutluluk sebebi ile kişiye çok iyi hissettirirken zamanla alışkanlık haline dönüşürler.
Bebeklik döneminde bir bebeğin açlığının zamanında giderilmemiş olması ya da ihtiyacından fazla giderilmiş olması yetişkinlik döneminde kişinin yemek yeme davranışı üzerinde etkili olmaktadır. Bu sebep ile kişilerin gelecek dönemde ki yaşadığı yeme bozukluklarının sebebi bebeklik dönemine dayanabilmektedir.
Acil durum duyguları ortaya çıktığı anda kişi bunlarla mücadele etme yoluna gitmek yerine kolay yoldan kendini rahatlatmayı seçer. Bu durumun sonunda ise pişmanlık dağları kişiyi beklemektedir çünkü hem yaşanılan problem çözülmemiş hemde alınmaması gereken bütün yüksek kalorili yiyecekler vücuda sokulmuştur.