Bir senfoninin icrası gibidir yönetici işlevler... Birinci kemanlar... İkinci kemanlar... Çellolar... Vurgulu çalgılar... Trombonlar... Tubalar...kontrbaslar... viyolalar ve daha bir çok enstrümanın ahengidir iyi bir senfoni. Müthiş bir eserin icrası için sırasıyla ve tam zamanında bazı enstrümanlar başlamalı... bazıları susmalı... Bazıları yeniden başlamalıdır... İyi bir orkestra şefi bütün bu enstrümanları takip edebilmeli, yerine göre sürdürebilmeli ve yeniden başlatabilmelidir. Üstelik salondan gelen ilgisiz sesleri de bastırabilmelidir...Yönetici işlevler beynimizin orkestra şefidir. Bazı işlevleri başlatır; bazılarını durdurur. Bazılarının sesini arttırır. bazılarının sesini azaltır. Tüm bunların tam olarak olması gereken zamanda yapar...
Yönetici işlevlerin en önemli işlevlerinden birisi durdurmadır (inhibisyondur). Aslında beyin büyük ölçüde inhibisyon becerisiyle işlev görür.. Birim zamanda en hafif haliyle binlerce uyarı alan beyin hücreleri bu uyaran kalabalığının yanıtlarını bastıramamış olsaydı tam bir kaos yaşanırdı benimizde... İste dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan çocuklarda bu inhibisyon işlevleri belli alanlarda belli oranlarda bozulmuştur...
Eğer motor (hareketle ilgili) alanları durduramazsanız sürekli hareket halinde olursunuz. Eğer konuşma ile ilgili alanları durduramazsanız fazla konuşursunuz... Duygularınızla ilgili alanları durduramazsanız ani yoğun ve ayarsız duygusal tepkiler verirsiniz.. Bilişsel alandaki alanları durduramazsanız hiç düşünmeden davranırsınız veya soruyu tam okumadan yanıtı yapıştırırsınız. Kendinizi durduramazsanız geleceği hiç düşünmeden şimdide yaşarsınız... Dışarıdan gelen ilgisiz uyaranları bastıramazsanız dikkatinizi sürdüremezsiniz... Tüm bunları yapamazsanız kendinizi düzenleyemezsiniz.
"İlim ilim bilmektir...
İlim kendin bilmektir
Sen kendin bilmezsen
Ya nice okumaktır”
Yunus Emre
Kendini düzenlemenin ilk adımıdır kendini izleme... Kendini izlemeyenin kendisiyle ilgili farkındalığı olmaz. İnsan düşüncelerini duygularını ve davranışlarını hatta dış görünümünü izlemelidir. Kendisiyle ilgili farkındalığı olan kişi bir süre sonra gelecekteki amaçları için, düşüncelerini, davranışlarını hatta duygularını manipüle etmeyi öğrenir. Kendini düzenleme becerisi dediğimiz bu durum sosyal ilişkilerde, iş yaşantısında, hatta sevgili ilişkisinde, kısaca hayatın kendisinde başarının anahtarıdır.
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun diğer bir boyutu dikkati sürdürmekte olan güçlüktür. Özellikle monoton ve zihinsel performans gerektiren ödevlerde bu kişiler dış veya iç uyaranlarla kolayca dağılırlar. Aslında bu durum yüksek algı düzeyinden kaynaklanmamaktadır. Sadece ilgisiz uyaranları bastırmadaki güçlüklerinden kaynaklanmaktadır. İşin kötüsü bir kez dağıldıklarında tekrar organize olup işlerinin başına dönmeleri uzun zaman alır; yani oyalanırlar. Bu durum daha çok “ne yaptığını veya yapacağını” unutmalarından kaynaklanır. Bu ise bize yine yönetici işlevlerin önemli bir parçasını oluşturan diğer bir enstrümanın iyi çalışmadığını gösterir: işleyen bellek becerileri.
İşleyen belleğin özelliği, bir çok bilgiyi gündemde tutup zamanı geldiğinde bunları işleme sokmasıdır. Başka bir deyişle ne yaptığımıza kılavuzluk eden bellek işlevidir. Bilgisayarın RAM belleğine benzer birazda. Eğer bu bellek iyi çalışmazsa bu kişi bir matematik sorusunun içinde kaybolabilir. Toplama yaparken işlem çıkarma olarak devam edebilir. Sevgiliyle buluşmaya giderken, durum arkadaşlarla bir şeyler içmeye dönüşebilir.
Tüm bunlar, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğuna basit bir dikkatsizlik gibi bakmak bu kişilerin yaşadığı tüm sorunları görmezden gelmek demektir. Üstelik bu kişiler, kendilerini durdurma güçlükleri, kendilerini düzenleyememeleri ve ne yapacaklarını unutmaları nedeniyle çoğu kez eleştiri alırlar. Bu durum tembellikle, iyi terbiye edilmemeyle, inatçılıkla veya başkaldırıyla karıştırılır. Oysa dağınıklık organize olamama, oyalanma veya diğer belirtiler bir seçim değildir. Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, genetik ve nörokimyasal temelleri olan bir bozukluktur. Bu kişilere sürekli kızılması aslında "niye kahverengi gözlüsün yeşil gözlü değilsin" tarzında bir kızmaya benzer. Birisine kahverengi gözlü olduğu için kızamazsınız. Diğer taraftan kendini düzenleme becerilerinin kazanılması dahil yukarıdaki becerilerinin hepsinin elde edilmesi annelik babalık becerilerinin yetersizliğinden veya beceriksizliğinden kaynaklanmamaktadır. Yani dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu bir terbiye sorunu değildir.
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğuna sadece bir dikkat dağınıklığı olarak bakmak onu küçümsemek olur. Aslında bu durum tüm yaşantının etkilenmesi demektir. Çünkü bu kişiler kendilerini ve yaşantılarını düzenleyemezler.
Kendisini düzenleyemeyen bir çocuk dağınıktır, oyalanır, dalgınlık tarzında unutkanlıkları olur. Bu durumda evde anneden babadan daha fazla olumsuz uyarı alır. Sokakta sırasını bekleyemez, dikkat gerektiren oyunlarda iyi değildir, ani duygusal tepkileri vardır. Arkadaşları tarafından dışlanır. Okulda ödevini unutur, derste başka şeyler düşünür, dikkatsizce hatalar yapar; öğretmenleri uyarır. Sonuçta iyi bir çocuk, akıllı bir çocuk, evde, sokakta, okulda sürekli olumsuz uyarı alır. Olumsuz uyarılara ilk tepkilerden birisi karşı gelmedir. Yapısal olarak inhibisyon sorunlarıyla birlikte, bu kadar olumsuz uyarı çocukta karşı olma karşı gelemeye neden olur. Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunda karşı olma karşı gelme yaklaşık yüzde 60-70 oranında gözlenir. Rakam hiçte az değildir. Karşı gelmeler, zaman içinde davranış sorunlarına dönüşebilir. Kavgacılık, kurallara uymama, okuldan kaçma... Okuldan kaçarsa sokağın risklerine maruz kalır: kazalara maruz kalma, madde kullanma, çeteleşme... Bilimsel araştırmalar tüm bunların dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan çocuk ve ergenlerde daha fazla olduğuna işaret ediyor. Diğer taraftan dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan bir grup çocukta, bu olumsuz uyarılar ve ani duygusal tepkiler ile kendisiyle veya yaşamla ilgili olumsuz düşünce şemaları gelişmeye başlar: "Hiç bir şeyde başarılı olamıyorum. Başarılı olamayacağım. Kimse beni sevmiyor. Yaşamak çok kötü" gibi... Bu düşünce yapısı, kaygı ve depresyona zemin hazırlayan bir düşünce yapısıdır. Ergenlik döneminde dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan kişilerde daha yüksek oranda kaygı ve depresyon görülür. Dikkatsizlik, motivasyonsuzluk ve psikiyatrik eş bozukluklar nedeniyle bu kişilerin okuyarak meslek edinme şansları daha azdır. Genellikle dürtüsellikleri nedeniyle ilk cinsel deneyimlerini daha erken yaşarlar. Daha erken evlenip çocuk sahibi olurlar. Sorunlar erişkin döneminde de devam eder. Örneğin dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan erişkinlerde, daha fazla aile içi çatışma, dürtüsel bir şekilde çocuğunu cezalandırma, boşanma, kaza yapma ve kazaya maruz kalma, ehliyetin ceza sonucu alınması, park cezaları, hız sınırı aşımı cezaları, otoriteyle çatıma, kaygı, depresyon, madde kullanımı, iş değiştirme, işten atılma ve parasal sorunlar gözlenir. Özellikle "zamanla sınırlı" olan görevlerin son tarihini kaçırmaları daha olasıdır.
Bu kadar risk söz konusu olduğundan bu durum mutlaka tedavi edilmelidir. Çocuk ve ergenlerde, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun tanısını bir çocuk ergen psikiyatrisi koymalıdır. Çünkü dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu tıbbi bir bozukluktur ve diğer tıbbi durumlardan ve psikiyatrik bozukluklardan ayırt edilmelidir. Çocuk ergen psikiyatrisinde dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun başarılı bir tedavisi vardır. Tedavinin en önemli kısmını ilaç tedavisi oluşturur. Tedavide başarısında, hekim, çocuk, aile ve öğretmen iş birliği oldukça önemlidir.