Covid 19 pandemisi ve aşı karşıtlığı

Covid 19 pandemisi ve aşı karşıtlığı

Covid 19 pandemisi 2019 sonlarında ortaya çıkan, bulaşma riski çok yüksek bir virüs salgınıdır. Güncel olarak 182 milyon insanda bulaş tespit edilmiş ve 3.943.600 kişinin ölümüne yol açtığı belirlenmiştir. SARS-CoV2 virüsü olarak da adlandırılan bu virüs Koronavirüs ailesinden olup mutasyona uğrayarak farklılaşabilen de bir özelliğe sahiptir. Yine aynı gruptan olan ve İspanyol gribi olarak da bilinen H1N1 virüsü pandemisinin 1918-1920 yılları arasında 500 milyondan fazla kişiye bulaşarak 50 milyon insanın ölümüne yol açtığı tahmin edilmiştir. Bazı tarihçilere göre 1. Dünya savaşını sona erdiren en önemli etken bu grip salgınıdır.

Grip salgınlarına yönelik aşı geliştirilmesinde elde edilen tecrübeler halen içinde bulunduğumuz pandeminin önlenebilmesi için de kullanılmış ve 2 yıldan kısa bir süre içerisinde 13 farklı aşı geliştirilmiş ve halen devam eden aşı çalışmaları mevcuttur. İspanyol gribi salgını yıllarındaki kayıpları yaşamamak için aşı geliştirilmesi sırasında çok sayıda denek üzerinde yapılması gereken ve uzun süren çalışmalar yerine daha küçük denek grupları üzerindeki çalışmalarla yetinilmiş ve klinik kullanım izni alınmıştır. Bu pandemi nedeniyle oluşabilecek büyük kayıpların önüne geçebilmek için aşı kullanımı ile ilgili Dünya Sağlık Teşkilatı’nın hızlı bir onay vermesi son derece makul bir yaklaşımdır. Sonuç olarak aşı uygulamasının aktif olarak yapıldığı ülkelerde pandeminin kontrol altına alındığı söylenebilir. Mutasyon sonucu gelişen varyant virüs sujlarına rağmen ölüm oranları anlamlı
derecede düşmüştür. Pandemi sırasında sosyal medyanın önemli bir olumsuzluğu da açığa çıkmıştır. Sosyal medyada sıkça yer alan ve gerçekliğini anında sorgulama şansımızın bulunmadığı bir çok paylaşım, “post-truth” ya da bizdeki söyleniş biçimiyle “gerçek ötesi” kavramı ile bizi tanıştırmıştır. Instagram, face-book, twitter gibi ortamlarda çok sayıda takipçiye ulaşan bir mesaj ne yazık ki doğruluğu kanıtlanmadan kabul edilmektedir. Sosyal medyanın bu olumsuz yanı pandemi ile mücadeleyi önemli derecede yaralamaktadır. Aşıya bağlı yan etkilerin ve komplo teorilerinin gerçeklerle bağdaşmayan bir şekilde sosyal medyada yeralması tıp bilimine ve aşının koruyuculuğuna olan güveni sarsmış ve bazı bireylerin kararsızlık içerisinde kaderlerine razı olmasına yol açmıştır. Bu yazıda Covid 19 pandemisi, aşı uygulamaları ve kendi branşımı ilgilendiren konulardan kısaca bahsetmek isterim:

1- Aşı sonrası ortaya çıkan miyokardit (kalp kası infeksiyonu anlamına gelir) komplikasyonu son derece nadir rastlanan ve genellikle kalıcı hasar
bırakmadan kendiliğinden iyileşen bir durumdur. Amerikan Kalp Derneği (AHA) istatistiklerinde yapılan 307 milyon doz aşıdan sonra sadece 789
olguda miyokardit şüphesi ile inceleme gereği duyulmuş ve %81’i de tamamen iyileşmiş olduğu bildirilmektedir. Geride kalan olguların da aşı
ile ilintili olduğuna dair bir kanıt bulunamadığı söylenmektedir. Öte yandan ABD’de Covid 19 nedeniyle kaybedilen hastaların %99,5’inin aşı
olmamış hastalar olduğu bildirilmektedir.

2- Kalp ve damar hastalıkları Covid 19 infeksiyonu sırasında gelişen kandaki pıhtılaşma eğilimi nedeniyle artış göstermektedir. Bu nedenle aşı
uygulaması kalp ve damar hastalıklarının alevlenmesini önlemek bakımından da koruyuculuk sağlamaktadır.

3- Mevcut aşıların virüsün mutasyona uğramış “Delta Varyantı” na karşı bir koruma sağlayacağı konusu henüz kesinlik kazanmamıştır. Ancak
nüfusunun neredeyse tamamını aşıladığı bildirilen İsrail’den ulaşan ve henüz resmiyet kazanmamış bilgiler; aşılanmış bireylerde de Delta
varyantına bağlı virüs enfeksiyonu görülebildiği ancak hafif seyrettiği yönündedir. Mevcut çalışmalar ve ulaşan bilgiler ışığında pandeminin kontrol altında tutulabilmesi için aşılanmanın bireysel bir sorunumuz olmadığını, toplumun ümünü ilgilendiren ve ahlaki olarak da yerine getirilmesi gereken insani bir görev olduğunu aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor.

Bu makale 30 Haziran 2021 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Harun Arbatlı

Prof. Dr. Harun Arbatlı, lisans öncesi eğitimlerinin ardından İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini başarıyla tamamlayarak Tıp Doktoru unvanı almıştır. İhtisasını ise aynı fakülte de tamamlamış, Kalp Damar Cerrahisi uzmanı olmuştur.

Prof. Dr. Harun Arbatlı, mesleki çalışmalarına Medicana Bahçelievler Hastanesi'nde devam etmektedir.

Yazarı sosyal medya'da takip edin
Etiketler
Pandemi
Prof. Dr. Harun Arbatlı
Prof. Dr. Harun Arbatlı
İstanbul - Kalp Damar Cerrahisi
Facebook Twitter Instagram Youtube