Boşanma kararı çocuğa nasıl anlatılmalıdır?

Boşanma kararı çocuğa nasıl anlatılmalıdır?

Boşanma kararı, ebeveynin her ikisinin de bulunduğu bir ortamda anlatılmalıdır. Konuşmanın yapılacağı yer evlilik birliği boyunca ortak kullanılan bir ev olacağı gibi ev dışında bir yer de olabilir. Ancak, her ne olursa olsun yapılacak konuşma çocukta negatif bir duygulanım oluşturacağından, ilerde tetikleyici bir unsur olmaması açısından konuşmanın yapılacağı mekân çocuğun yoğun olarak zaman geçirdiği çocuk odası, mutfak ya da benzeri yerler olmamalıdır. Konuşma evde yapılacaksa ailenin ortak kullanımına açık salon ya da oturma odası gibi mekânların seçilmesi daha uygun olacaktır.

Bazen yasal boşanma süreci öncesinde de ebeveyn ayrı evlerde yaşama kararı alabilir. Böylesi durumlarda da çocuğun kendi kendine sorular ve cevaplar bulmasına mahal vermeden konu hakkında bilgilendirilmesi gerekir.

Çocukları korkutan en önemli unsur belirsizliktir. Bu nedenle çocuk boşanmadan sonra yaşamında ne gibi değişimler olacağı hakkında bilgilendirilmelidir.

 Unutulmamalıdır ki; konuşma yapılırken sadece sözel dil değil beden diliniz de devrede olacaktır. Konuşma sırasında gösterilen ağlama gibi aşırı duygusal tepkiler çocuğunuzun sürece karşı olan güvenini sarsacaktır. Ebeveynin çocuğun önünde sergilediği tutum ve davranışlar onların boşanma kararını algılamalarını da belirleyecektir. Bu nedenle ebeveynin konuşmaya hazır olması önemlidir.

Çocuk 5 yaşından küçükse; kısa, basit kelimelerle, detayları olmayan, sübjektif kavramlara yer verilmeden yapılan açıklamalar yeterlidir.

Çocuğun ayrılma gerçekleştikten sonra bile anne babalık vazifesinin devam edeceği konusunda güven duyması gerekir.

Örneğin; “Annen/baban ve ben artık ayrı evlerde oturmaya karar verdik. Çünkü artık birbirimizle evli kalmak istemiyoruz. Ben yakında başka bir eve taşınacağım, sen de annen/babanla burada kalacaksın. Yarın seni yeni evime götüreceğim. Ne zaman istersen oraya gelebilirsin. Orada da yeni bir odan olacak, isteğin oyuncaklarını ve eşyalarını da oraya götürebiliriz ya da yeni oda için yeni eşya ve oyuncaklar alabiliriz” gibi açıklamalar yapılabilir.

Çocuk hayatının bundan sonrasında neler olacağı, anne ve babası ile ne şekilde beraber olacağı konusunda tedirgin olacaktır. Dolayısıyla, mümkün olduğunca yaşam düzeninin aynı kalacağı, anneyi de babayı da eşit miktarda görebileceği güvencesi verilmeli ve yaşamında aynı kalacak şeylerin çocuğa anlatılması önemlidir.

 “Yine aynı okula gidecek, aynı sınıfta okuyacaksın. Öğretmenin de aynı kalacak..” gibi açıklamalar yapılabilir.

 Genellikle 5 yaşından itibaren çocuklar anne baba ayrılığı ile ilgili daha fazla soru sorarlar. Tüm bu soruların mümkün olduğunca doğru yanıtlanması ve net yanıtlar verilmesi önemlidir. Ancak bu cevapların içinde diğer ebeveyni suçlayıcı, aşağılayıcı ya da sorumluluk altında bırakacak ifadelere yer verilmemelidir.

6-9 yaş aralığındaki çocuklar ayrılık fikrini daha makul karşılayabilirler. Hatta kimi ebeveyn çocuklarda ortaya çıkan kayıtsızlığı anormal olarak değerlendirebilir. Ancak bu durum duygusal süreçlerin işlemediği anlamına gelmez. Her çocuk gibi bu yaş çocuğuna da boşanma süreci ve sonrası mutlaka anlatılmalı ve gelecek ile ilgili kaygıları giderilmelidir.

9-12 yaş arasındaki çocuklar, dönemsel özelliklerinden dolayı daha sert tepkiler verebilirler. Duygularını, daha doğrusu yeni duruma karşı öfkelerini daha açıkça ifade edebilirler. Ayrı yaşamanın herkes için en iyi çözüm olacağı, ayrı yaşayan ebeveyniyle belli periyotlarla görüşebileceği öncelikle vurgulanmalıdır ve gelecekle ilgili kaygıları giderilmelidir.

Ebeveynin kararı ve bu karar üzerindeki kararlılığını çocuğa hissettirmeleri oldukça önem taşır. Bu kararın çocuğun tavrı ve isteği ile değişebilir bir karar olduğu mesajı vermek çocukları çok zorlar ve  bu sürecin sorumluluğunu almalarına ve psikolojik olarak daha fazla örselenmelerine neden olmaktadır.

Anne baba ayrılığı bir çok çocuk için travma niteliğinde olmasına rağmen, her çocuk farklı şekilde etkilenmekte ve farklı reaksiyonlar vermektedir. Tabii bütün çocuklar anne ve babasının bir arada, mutlu ve keyifli bir ilişki sürdürmesini arzu eder. Bunun dışındaki tüm durumlar çocukların psikolojik tepkilerine neden olur. Çocuğun yaşı, genel psikolojik özellikleri ve anne babanın boşanma sürecindeki sorunlarla nasıl baş ettikleri ve ailenin sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel özellikleri çocukların tepkilerinde belirleyici olmaktadır.

Boşanma sonrası bir çok çocuk sosyal açıdan uyumsuz davranışlar, suçluluk duyguları, öfke kontrol problemleri, itaatsizlik, kaygı sorunları, depresyon, akademik başarı sorunları, okula uyum ve otorite ile çatışma gibi sorunlar yaşayabilmektedir. Bazen psikolojik sıkıntıların tam olarak ifade edilememesi çocukların psikosomatik bazı rahatsızlıklar yaşamalarına da sebep olabilir. Boşanmadan sonraki ilk 18 ay genellikle hem çocuk hem ebeveyn için akut sıkıntıların doğduğu bir evredir. Ayrılıklarda aşırı zorlanma ve endişe duyma, korkuların yoğunluğunda artış/yenilerinin eklenmesi, ayrılığa bağlı olarak yas reaksiyonları görülebilir; 18 aydan sonra akut belirtiler azalır, derin bir kayıp ve incinebilirlik duygusu kalır. Ani boşanma kararları, çocuğu daha çok etkiler ancak geçimsizliğin belirgin olduğu yoğun kaotik aile ortamlarında ayrılık çocuk açısından bir kurtuluş da olabilmektedir. Ebeveynin tutarlı tutumu da çocuğun genel duygusal halini belirleyici olmaktadır. Her koşulda “sadece çocukların iyiliği için bir arada kalmak” yararlı olmamaktadır. Ancak elbette var olan sorunların ele alınarak çözüme ulaştırılması mümkün ise çocuk anne ve babasını bir aradayken mutlu görebilecekse bu en ideal çözüm olacaktır.

Boşanma sonrasında ortaya çıkabilecek semptomlar takip edilmeli ve gerekiyorsa bu semptomlarla başa çıkmak için profesyonel yardım alınmalıdır.

Belli başlı post-travmatik belirtiler şunlardır.

İştahsızlık ya da iştah artışı (kilo alamama/çok kilo alma; yeme tutumu bozuklukları)

Sinirlilik/öfke belirtileri, suçluluk, mutsuzluk, huzursuzluk artışı

Ağrılar (karın, baş, mide..vb.)

Uyku sorunları ve tekrar eden kâbuslar (Gece korkuları, yalnız yatamama)

Daha önceden görülmeyen öğrenme ve hafıza sorunları

Belirgin davranış değişiklikleri; utangaçlık, çekingenlik, sosyal izolasyon ~ve agresiflik gibi.

Enurezis (çiş kaçırma)

Enkoprezis (kaka kaçırma)

Dikkat ve konsantrasyon sorunları

Boşanmanın hemen ardından kent veya ev değiştirme, bakıcı değiştirme, yeni bir evlilik gibi yaşam değişiklikleri ertelenmelidir. Özellikle yeni bir evlilikle ilgili girişim, aradan bir yıl geçmeden, boşanma kesinlik kazanmadan başlatılmamalıdır.

Bunun yanı sıra, yaşanması zorunlu değişiklikler de, kademeli olarak yapılmalıdır. Çocuğun boşanmadan önceki mekânında yaşamaya devam etmesi ve aynı okula gitmesi daha uygundur. Mümkün olduğunca yaşamında az değişiklik yapılması esastır. Bu sayede çocuk hayatındaki bu büyük değişikliği daha kolay kabul eder.

Çocuktan ayrı kalacak ebeveyn evden ayrıldıktan sonra haftada 5-6 günden haftada 2 güne giden aralıkta, yoğundan daha aza doğru, azalan şekilde çocukla iletişimine devam etmelidir. Bu şekilde  çocuk ayrılığa daha kolay uyum sağlar.

Birden bire ayrılık kararını duyan çocuk ertesi gün iki ebeveyninden birinin evi terk edeceğini öğrendiğinde çok büyük bir korku ve endişeye kapılabilir. Önce bu fikre alışması, soruları varsa sorması, tüm olumsuz duygularını ifade edebilmesi gerekir. Bu nedenle ayrılık kararı konuşulduktan sonra bir süre anne babanın çocuklarıyla daha fazla vakit geçirerek, her durumda ona destek olmaya hazır olduklarını ve her sorusunu yanıtlamaya hazır olduklarını ifade etmeleri önemlidir.

Eşler, boşanmanın çocuk üzerinde yarattığı olumsuz etkilerin yanında, kendi yaşadıkları olumsuz duyguları göz ardı etmemeli, gerekirse profesyonel yardım almalıdırlar. Çünkü onların toparlanma hızı, çocuklarının da bu süreci daha hızlı ve olumlu atlatmalarını sağlayacaktır. Evlilik bittiğinde ortada bir çocuk varsa ister istemez anne ve babanın ilişkisi bir ömür boyu sürmektedir. Bu nedenle bu ilişkide bir sorun varsa boşanma sonrasında bile çift danışmanlığı almak yararlı olmaktadır. Çünkü bu ilişki ne kadar sağlıklı, kızgınlıktan arınmış olursa çocuğa da bu kadar olumlu yansımalar olacaktır. Böylece çocuk bu zorlu süreçte bir de anne babasının birbirlerine olan kızgınlığının yükünü taşımak ve taraf tutmak zorunda kalmayacaktır.

Çocukların ebeveyni model aldıkları gerçeğinden hareketle, sürekli ağlayan bir anne, çocuğa durumun kötü olduğunu, neşeli ve çaba gösteren bir anne ise, her şeyin yolunda gittiği izlenimini verecektir. Elbette akut dönemde anne babanın üzgün olması, yeni duruma alışmakla ilgili zorluklarının olması doğaldır. Ancak bu kararın her iki tarafın isteğiyle alındığını bu nedenle de bu üzüntünün bir süre sonra geçeceğini anlatmak, bir süre sonra da yaşam düzeni iyice kurulduktan sonra çocuğa umut aşılayabilmek önemlidir. Aşırı tepkiler, karşı tarafı kötüleyici ve çocuğu bir taraf tutmaya zorlayıcı tutumlar çocukların çok ciddi psikolojik problemler geliştirmelerine neden olabilmektedir. 

Bunun yanı sıra, çocuklarıyla birlikte bir pedagogtan veya uzman çocuk psikoloğundan da profesyonel yardım alınabilir. Çünkü bu süreçte neler olup bittiği, bundan sonraki yaşam düzeninin ne olacağı son derece önemlidir. Bu nedenle ailenin özel durumuna uygun olarak çocuğu yönlendirebilmek, bu süreçte anne babanın nasıl davranması gerektiği ile ilgili danışmanlık ve destek hayati önem taşımaktadır.

Anne de baba da çocukla düzenli bir şekilde vakit geçirebilmelidir. Günümüzde boşanmaların çoğunda velayet anneye verilmekte ve babaya çok sınırlı bir zaman kalmaktadır. Bu bazen babaların da tercihi olmaktadır ya da velayeti alan ebeveyn çocuğun diğer ebeveyn ile daha sınırlı görüşmesinin uygun olacağına inanmaktadır. Oysa burada da çocuğun yaşı, cinsiyeti, anne ve babası ile ilişkisi ve yaşam düzeni belirleyici olmaktadır. Örneğin hafta içi hep annede kalan bir çocuk annesi ile sadece ders çalışıyor, baba ile de hafta sonu hep eğlenceli aktiviteler yapıyorsa ister istemez annesi ile arasında bir gerginlik oluşmaktadır. Çocuğun her türlü sorumluluğunun paylaşılması gerekmektedir. Bu paylaşımı sadece bir “iş paylaşımı” olarak görmek yanlıştır. Çünkü bu aynı zamanda çocuğun ihtiyacıdır da. Örneğin akademik başarısını ya da ders çalışma sırasındaki zorluklarını her iki ebeveyninin de bilmesi ve ihtiyaç duyduğunda da ebeveynlerinden yardım isteyebilmesi önemlidir. Ya da her iki ebeveyniyle de serbest zaman geçirebilmesi, keyifli aktivitelere zaman kalması önemlidir. Bu nedenle çocuğun anne ve babada olma zamanları planlanırken bu husus mutlaka dikkate alınmalıdır.

Oyun Çocuğu Dönemi (1-3 yaş) Anne-babadan birinin taşındığını anlar. Ama tam olarak nedenini anlayamaz. Sadece evden ayrılan ebeveynin yoksunluğu ile ilgili belirtiler gösterir.

Okul Öncesi Dönem (3-6 yaş) Boşanmanın anlamını bilmemekle birlikte, anne/babadan birinin hayatında aktif olmadığını fark eder. 3-5 yaş arasındakiler, bu duruma kendilerinin yol açtığına inanarak yoğun suçluluk duyguları hissedebilirler.

Okul Dönemi (6-11 yaş)Boşanmanın ne olduğunu anlamaya başlar. Anne babasının artık birlikte yaşamayacağını ve birbirlerini eskisi gibi sevmeyeceklerini anlar. 

Ergenlikte ise genelde artık ebeveynin boşanması düz bir mantıktan ziyade, detayları ve karmaşıklığı ile algılanır. Ergen bu konuda kaygılarını ifade eder fakat daha büyük ergenler daha olgun karşılar, çünkü duygusal ve zihinsel olarak daha gelişmişlerdir.

Elbette her boşanmayı kendi içinde ve kendi koşullarında değerlendirmek gerekir. Olayın karmaşıklığı, çocukları ve ailenin diğer bireylerini nasıl etkilediği de çocukların algılamalarını etkilemektedir. Örneğin ergenlik dönemindeki birçok çocuk durumu tam olarak algılıyor olmalarına rağmen anne babanın boşanma sürecini sunuş şekilleriyle ilgili hatalarından dolayı kafa karışıklığı yaşayabilmekte ve ergenlikte zaten var olan duygusal problemler daha da şiddetlenmektedir.

Çocuklar anne babaları ayrıldığında, bu durumu değiştirmeye dair arzularını uzun süreler gizliden ya da açıkça dile getirerek devam ettirirler. Ancak yaşadıkları suçluluk, çaresizlik, umutsuzluk, öfke vb. duygularında artış olabileceği gibi değişen diğer hayat koşulları karşısında da iyi baş edemeyebilirler. Bunların sonucunda da çevresindekilere bağlılıklarında artış, ilgisiz konuşmalar, yalnız kalma isteği, suçlayıcılık, dikkatsizlik, uygunsuz davranışlarda artma sıklıkla gözlenebilmektedir. Çocuklar ana babalarının ayrılmasına ve boşanmasına, suçluluktan (sorumlunun kendileri olduğu duygusu) kızgınlığa (ana-babadan birini ya da her ikisini suçlama) ve yadsımaya (hiçbir şey olmamış gibi davranma) kadar değişen çeşitli biçimlerde tepkiler gösterebilirler. Bunun yanı sıra; korku, üzüntü, öfke, suçluluk, reddedicilik, bebeksileşme, (bazen yeniden alt ıslatmaya/kaka kaçırmaya başlama) uyku sorunları, mastürbasyon, okul sorunları, ağrılar, yeme problemleri, uyumsuz davranışlar, agresyon, içe kapanma hali ya da aşırı hareketlilik gözlenebilir.

Boşanmış ailelerin çocuklarında kötü alışkanlıkların yerleşmemesi adına çocuğun anne babası tarafından ilgi ve değer görmeye devam etmesi, güvenli bir ortamda yetişmesi; dolayısıyla sırf anne baba arasındaki ilişkinin bozulmasından kaynaklı olumsuz etkilerin çocuğun gelişimine zarar verecek boyuta taşınmaması gerekir. Anne baba, ayrı da olsalar çocuklarının ‘anne’ ve ‘baba’sı olduklarını unutmamalıdırlar. Çocuğa olabildiğince ortak disiplin uygulamak, kurallar koymak, hayatıyla ilgili kararlarda bir araya gelebilmek, hayatında her zaman aktif olabilmek çocuğun davranışlarında olumluya gidişi sağlar. Sadece olumsuz olaylarda değil, iyi zamanlarda da çocuk için bir araya gelebilmek; çocukta ilgi, değer görme duygusunu sağlıklı şekilde besleyecektir. Böylece çocuk ilgiyi üzerine çekmek adına zararlı davranışları denemeye girişmeyecektir. Eski eşler mümkün olduğunca ilişkilerini iyi tutmalı, çocuğa sorunlar yansıtmamalı, çocuklarla ilgili konularda her zaman işbirliği yapabilmelidirler. Çocuk için hemcinsinden olan ebeveynin yokluğunda; dolayısıyla bu şekilde bir model almanın mümkün olmadığı durumlarda; çocuğun birlikte kaldığı ebeveynin çocuğa yön gösterebilme becerisinin gelişmiş olması ya da ev dışından yakın akraba ortamları, kurs, okulda kulüp çalışmaları gibi alanlar çocuğa sağlanmalıdır. Çünkü tüm sorunlarda olduğu gibi boşanma sonrası da çocuğun içinde bulunduğu sosyal çevrenin koruyucu etkisi çok önemlidir. Çocuk anne ve babasının kendisine her durumda destek olacaklarına ve kendisini koruyacaklarına inanırsa karşılaştığı sorunlarla baş etmek konusunda daha güçlü hissedecektir. Ama yalnız bırakıldığına, ihmal edildiğine ve anne ve/veya babası için yeterince değerli olmadığına inanırsa bu durumda özgüveni gelişmeyecek ve zararlı da olsa kendini iyi hissedeceği ortamlara ve alışkanlıklara yönelecektir.

Çocukların en büyük korkularından biri değişimdir. Boşanma ile ev içi sorumluluklarda birçok değişiklikler doğacaktır. Bu değişim içerisinde belki bazı yakın akraba veya arkadaşlarıyla görüşmeleri engellenecektir. Boşanmış anne-babalar, boşanmamış ailelerle karşılaştırıldığında disiplinde belirgin bir tutarsızlık ve çocukları üzerinde denetim eksikliği gösterebilirler. Hem anne baba hem de çocuk için değişime uyum sağlayacak zamanın yaratılması; aceleci davranıp uyum sorunları yaşayan çocuğa kötü davranılmaması, yavaş yavaş ve uygun bir dille çocuğa yaşadığı evde yapabilecekleri ve yapamayacaklarının anlatılması önemlidir. Her iki evde de mümkünse çocuğun özel bir odası/alanı olması; istediği eşyaları/fotoğrafları vs bulundurmasına izin verilmesi önemlidir. Çocuğun günlük rutinindeki temel alışkanlıklarda anne ve babanın söz birliği içinde olması son derece önemlidir. Örneğin belirli bir saatte yatması için yönlendirilen bir çocuk diğer evde daha geç saatte yatırılıyorsa, bu dengesizlik onu etkileyeceği için uyku sorunlarının yaşanmasına neden olabilir. Bu da hem bu kuralda direten ebeveyni ile çatışma yaşamasına hem de okula gitmek için kalkması gereken saatte kalkamamasına ve okulda günü yorgun geçirmesine sebep olabilmektedir. Ancak birçok anne baba bu işbirliğini sağlayamamaktadır. Hatta boşanmalarının sebeplerinden biri de kurallar konusunda fikir birliğine sahip olmamalarıdır. Bu durumda da bir orta yol bulabilmek gerekir. Aksi halde diretmek ve çocuğun diğer taraftaki davranışlarıyla ilgili zorlayıcı olmak bir işe yaramayacağı gibi çocuğun da huzursuz olmasına neden olmaktadır. Bu nedenle çocuğunuzun yanınızdayken kendi kurallarınızı uygulamanız, onu bu kurallara uyması için teşvik etmeniz ve diğer tarafa da karışmamanız bazen en doğru tutum olmaktadır. Çocuklar büyüdükçe kendileri için neyin doğru ve yararlı olduğunu daha iyi analiz etmekte, çocukla daha iyi ilişki içinde olan ebeveyni de model alma ihtimali artmaktadır.

Yeni ilişki eğer ebeveyn tarafından evlenilecekse ya da uzun süreli olduğu düşünülüyorsa ve bu kişi çocuğun hayatında yer alacaksa (örneğin aynı evde yaşayacaklarsa vs.); bu haber çocuğa alıştırılarak verilmelidir. Ama bu haberin verilmesi ile evlilik sürecinin birbirine uzak tarihler olması önemlidir. Çocuk henüz annesinin/babasının hayatında yeni birisinin olduğunu tam olarak kabul edemeden bu kişi ile evleneceği haberini alırsa çocuk için iyice zorlayıcı olur. Bunun yerine yeni kişi önce tanıştırılıp, “x benim arkadaşım, onunla çok iyi bir ilişkimiz var, birbirimizi seviyoruz; onunla tanışmanı istiyorum. O da seni tanımak istiyor; senden çok bahsettim, fotoğraflarını gösterdim vb.” gibi bir giriş yapmak ve tanışma zamanı için çocuğu süre vermek gerekir. Bu arada çocuğun soruları olabilir. Tüm bu soruları mümkün olduğunca doğru bir şekilde yanıtlamak gerekir. Sonra da çocuğun da istediği bir zamanda tanıştırılıp çocuğu çok zorlamadan birkaç saat zaman birlikte geçirilebilir. Bu süreçte “onu sevdin değil mi” gibi yönlendirici sorular yerine hiçbir şey söylememek çocuğun kendi yorumlarını ve duygularını ifade etmesine fırsat vermek önemlidir. Çocuklar kim olursa olsun anne ya da babalarının yanında bir başkasını görmekten rahatsızlık duyarlar. Eğer ilk görüşmenin ardından onu çok sevdiklerini söylüyorlarsa büyük olasılıkla sizi memnun etmek için bunu söylüyorlardır. Ya da sizin başka bir cevabı kabul etmeyeceğinize inanıyorlardır. Bu durumda tüm olumsuz duygularını bastırırlar. Bazen diğer ebeveyne rahatsızlıklarını ve üzüntülerini anlatırlar. Buna meydan vermemek için çocuğun her türlü duygusunu dinlemeye hazır olduğunuz mesajını vermeli, bu konuda acele etmemesini, bir süre tanımaya çalışmasını söylemelisiniz. Aralarında iyi ve olumlu bir ilişki geliştikçe zaten baştaki kaygılar azalacaktır.

Çocuk bu önemli değişim sonrasında hayatında sabit olan kişiye ister istemez daha bağlı kalmak isteyecektir. Diğer yandan bakıcısıyla daha çok çatışabilir, ihtiyaçlarını gidermesi konusunda daha fazla yardım bekleyebilir. Aslında daha fazla şefkat bekler ve kendisinin ne kadar sevildiğini, bakıcısı tarafından da terk edilip edilmeyeceğini test etme ihtiyacında olur. Bu gibi durumlarda bakıcının toleransının daha gelişmiş olması, çocuğa mümkün olduğunca sevgi ve şefkat gösterebilmesi ve bu yaşananları geçici görebilmesi önemlidir. Ancak çocuktaki değişimleri kabul etmek, onun her istediğini yapmak olmamalıdır; sırf boşanma sonrası acıma duygusuyla çocuğun her istediğini yapmak da çocuğun davranışlarında olumsuz değişimlere sebep olabilir. Tutarlı disiplinin devam ettirilmesi, günlük ihtiyaçlarının düzen içinde karşılanması ve alışkanlıklar konusunda tutarlı olunması gerekir. Bu süreçte anne babalar da bakıcıdan fazla beklenti içinde olmamalı; çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılamada ve disiplin sağlamada her zaman önde olmalıdırlar. Unutulmamalıdır ki boşanma dönemi, çocuğun anne babasının ilgi ve sevgisine en çok ihtiyaç duyduğu dönemlerden biridir. 

Bu makale 8 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Pedagog Hakan Emanetoğlu

Etiketler
Boşanma süreci
Uzm. Pedagog Hakan Emanetoğlu
Uzm. Pedagog Hakan Emanetoğlu
İstanbul - Pedagoji
Facebook Twitter Instagram Youtube