Ayrılık acısı

Ayrılık acısı

4 yıl sürmüştü, bittiğinde böyle hissedeceğimi hiç düşünmüyordum. Ondan başka hiçbir şey yok beynimde. İşte, evde, sokakta aklım hep onda. Oysa ilişkimiz içinde onu hiç de vazgeçilmez görmüyordum, hatta zaman zaman 'ayrılsak ne kadar iyi olur' diyordum. Beni üzdüğü zamanlar ne kadar çoktu, beraberken hoşlandığım başka insanlar da oluyordu. Doktor, sevdiğim insanı bir görsen hiçbir şeye benzetemezsin, son derece çirkin! Ama ben onu istiyorum! Onsuz yapamayacağım, sabaha karşı üçte gözlerim bir anda açılıyor, içim yanıyor, iki göğsümün arası yanıyor, telefon açmak istiyorum, arada açıyorum da hemen kapatıyorum, ya birisi ile beraberse? Hiç de kıymetini bilemedim, onu çok üzdüm, birisinin ona dokunuyor ya da dokunacak olmasının düşüncesi bile beni kahrediyor." Bir ziyaretçimin anlattıkları bunlar...
Birlikteliğin getirdiği kazanç kadar ayrılığın getirdiği disiplini de unutmamak gerekir. İnsanı terbiye eden, adam eden kayıptır. Ayrılma nedenlerini öğrenmeye çalışmak ciddi bir narsizm, yani "ben kendimden o kadar eminim ki, mutlaka dışımda bir şeyler olmalı." Oysa neden? Hiç sebebi olmadığı halde karşımızdakinin sevgisi tükenmiş olamaz mı?
Beni kaybediyor, elbette bu acıyı yaşayacağım, ama ona da acı değil mi?
Beni kaybetti. Acaba beni niye bıraktı, bunları bulup çıkarmam lazım, fakat onunla bitmek bilmeyen konuşmalar ile olmamalı bu. Saatler süren dramatik "neler oldu bize"ler her iki tarafı yapış yapış yorumlara sürüklemiyor mu? Hele o "arkadaş kalmalıyız" sözlerinin tutulmamasıyla kırılan kalpler bir tarafı daha üzmüyor mu? Ayrılıklarda da sınırların beraberliklerde olduğu gibi korunmasında her iki tarafın gelecekleri açısından fayda var. Ayrılık her durumda insanoğluna acı vermiş, bunaltı yaratmıştır, bebek annesinin karnından ayrılırken, çocuk evden ayrılıp okula başlarken, genç kız gelin olarak evden ayrılırken hep hüzün yaşamış, ama arkası mutluluk ile sonlanmıştır. Bir diğer bakışla ayrılık insanı olgunlaştırmalıdır. Ayrılık sonrası yetersiz insan "güvensiz" olur, "şüpheci" olur . Önce kendimize güvenelim, bir ilişkiye "sana çok güveniyorum" ya da "bana güven" ile değil "kendime güveniyorum" ile başlayalım.
Ayrılık acısı insan için ağır bir travma, bir nevi matem. Hiç değer vermediğimiz bir eşyamız dahi kaybolduğunda bile üzülürüz. Birlikteliklerde kaçınılmaz oluşan alışkanlıklar vardır. İnsanlar alışkanlıklarını da sever. Bundan daha doğal bir şey olamaz. Şu veya bu nedenle ardından gelen ayrılık bomba gibi iki insanın arasına düşer. Önce yaşanan inkardır, bunu kabullenemez nedenini sorar, oysa çoğunlukla bunun nedeni yoktur...
Yarın kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Ayrılık sonrası kalan taraf, konuşarak bunu anlamaya çalışır; canını acıtmak ister: "Neden beni bırakmak istiyorsun?", "Sana ne yaptım?", "Neden benim duygularımla oynadın?", "Geçirdiğimiz o günlerin hiç mi değeri yok?"
Bütün bu sorular, aslında ne kadar anlamsız ve acı verici. Düşünün karşı taraf bir açıklamada bulunuyor, "Aşkımız öldü" diyor, yani 'sel' veriyor. O zaman yapılması gereken ne? Bu ölünün acısına birlikte katlanmak, eğer kendimiz için değerliysek mateme diğer tarafı da katmak zorundayız.
Yani, diğer bir deyişle karşı taraf bizi teselli etmek durumunda kalmamalı, o da bu acıyı yaşamalı. El sıkışmalı, vedalaşmayı bilmeliyiz: "Beni sevmiyor ise ben de bu aşkı gömmeyi bilmeliyim. Aramamalıyım."
Aşk acısı bazen evlat acısı gibidir. Onun için hemen yerine yeni bir 'evlat' koymaya çalışmamalıyız. Unutmayın, o zaman o yeni evlada üvey evlat muamelesi yapabilir, yok edebilirsiniz. Kendinize olan öz beğeninize bir darbe geldiği doğrudur; ama bunu başkalarından parçalar kopararak onarmaya çalışmayın.
Bu dönem iş hayatınız en önemli ilacınızdır. Kendinize eskisinden bile daha iyi bakmaya çalışın, aramamaya, 'ölü' ile yüzleşmemeye çalışın. Sanılanın aksine, 'matemin' çok sıcak olduğu dönemde konuşmak, paylaşmak size daha çok acı verecektir. En az altı aylık sürede bir beraberlik başlatmayın, günübirlik ilişkilerden kaçının, tatile çıkmayın, acıyı ruhunuzda halletmelisiniz, farklı şehirlerde değil. Kendinize ve sevginize saygınız var ise, asla ayrıldığınız insana kötü davranmayın, onun matemini kısaltmayın. Vücudunuzu önemseyin, sigara ve alkolden uzak durun; alkol bu dönem mateminizi daha çok artıracaktır.
Değerli okurlarım, unutmayın bu ayrılık ile yaşantınızda aslında yeni bir pencere açtınız, doğal olarak başlangıçta farkında değilsiniz, ama unutmayın; Allah eğer size acı verecek ise bu ayrılık acısı olsun, öğrenecek çok şeyiniz olacaktır.

 

Bu makale 16 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Özkan Pektaş

Prof. Dr. Özkan PEKTAŞ, 1958 yılında Ankara'da doğmuştur. Lise eğitimini 1977 yılında Darüşşafaka Lisesi'nde bitirdikten sonra Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini 1984 yılında tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. Mecburi hizmetini 1984-1986 yılları arasında Balıkesir Beden Terbiyesi İl Müdürlüğü'nde yerine getirmiştir. İhtisasını ise Bakırköy Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yapmış ve 1991 yılında "Alkol ve Madde Bağımlılığında Aleksitimi" adlı tezi ile Psikiyatri Uzmanı olmuştur. 1987-1991 yılları arasında Bakırköy Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde başasistan olarak görev yapmış olan Prof. Dr. Özkan PEKTAŞ, 1991-1994 yılları arasında aynı hastanede Psikiyatri Uzmanı olarak görev almış, 1994 yılında yine aynı hastanede Başhekim Yardımcılığı görevin ...

Etiketler
Alışkanlık
Prof. Dr. Özkan Pektaş
Prof. Dr. Özkan Pektaş
İstanbul - Psikiyatri
Facebook Twitter Instagram Youtube