Ailede iletişimi azaltan sebepler

AİLEDE İLETİŞİMİ AZALTAN SEBEPLER

Ailede iletişimi azaltan sebepler

Aile, birbirinden farklı iki sistem içinden gelen iki ayrı kişinin bir araya gelerek oluşturduğu yeni bir sistemdir. Her birey bir aile içine doğar ve daha doğduğunda onun ileride alacağı sorumluluklar, gireceği roller, uyacağı kurallar ve benimseyeceği normlar bellidir. Tüm bu noktalarda farklılaşan kadın ve erkek evlenirler. Her ikisinin de değer yargıları, kültürel örüntüleri, dini inançları, hayata bakış açıları, problemlerle baş etme stratejileri, duygusal sağlamlıkları, savunma mekanizmaları, kök ailelerine bağlılıkları ve iletişim çözme becerileri birbirinden farklı olabilir. Bu farklılıkların olması her zaman sorun oluşturacağı anlamına gelmez. Ancak bu farklılıkların nasıl algılanıp dile getirildiği ve sorun oluşturduğunda nasıl çözülmeye çalışıldığı önemlidir. Bu farklılıklar karşı tarafı kıyaslayıcı, küçük düşürücü, yargılayıcı bir yaklaşımla kavgacı ve ahlakçı bir şekilde ele alındığında iletişim problemlerini de beraberinde getirir.

İletişim problemi dediğimiz şey aslında bir beceri eksikliğidir. İletişimde bir beceriksizlik söz konusudur ve bireyler isterlerse bu beceriyi kazanabilir, bu beceriyi geliştirebilirler. Bu yazının içeriğinde iletişimi azaltan sebeplerle birlikte sağlıklı bir iletişim kurulmasına yönelik teknikler de ele alınmıştır.

1- Bir örnek üzerinden anlamaya çalışalım. Sigara ve alkol kullanmayan bir kadın ile her ikisini de kullanan bir erkeğin evliliğinde kadın bu durumdan rahatsız olsun. Rahatsızlığını şu şekilde dile getirsin: ‘’Her problem yaşadığımızda daha çok içmenden bıktım artık. Sürekli sigaranın ve içkinin arkasına saklanıyorsun. Hiçbir şeyi çözemiyorsun, iyice küçüldün gözümde.’’ Olması gerekense ‘Yaşadığımız problemler karşısında benimle konuşmak yerine daha çok sigara ve alkol alman beni üzüyor. Sen böyle davrandığında kendimi iyi hissetmiyorum. Başvuracağın en son yol bile daha çok alkol almak olmamalı.’’ İlk konuşmada karşı tarafı küçük düşürücü ve hissettiklerini öfke diliyle yaralayıcı bir şekilde dile getiren bir yaklaşım var. Oysa ikinci konuşmada hissettiklerini ben dili kullanarak ve onarıcı bir şekilde dile getiren, çözüm arayan bir yaklaşım var.

2- Hayatta bazı kavramlar vardırki bunların mutlak olmasından söz edemeyiz. Mutlak doğru, mutlak güzel, mutlak iyi yoktur. Herkesin doğru ve güzel bulduğu şeyler farklılaşabilir. Aile sistemi içinde de birbirine yakın kültürlerden gelse bile çiftler bu tarz kavramlar açısından farklı fikirlere sahip olabilirler. Burda önemli olan çiftlerin birbirlerindeki bu farklılıkları bir sorun olarak görüp diğer tarafı kendi aile sistemine dahil etmek ve değiştirmek isteyip istememesidir. Çiftler, karşı tarafı kendi kök ailelerindeki sisteme dahil etmek yerine bu farklılıkları bir zenginlik olarak görüp kendi aile sistemlerini kurduklarında iletişim problemi yaşamazlar ve canlı bir organizma gibi kendi ailelerinin büyümesine keyifle tanıklık ederler.

3- Aile içinde iletişimi azaltan bir diğer sebep de ‘kıyaslanmaktır.’ Hiçbir birey bir başkası ile kıyaslanmak istemez. Bu kıyaslama özellikle aile bireylerinden biri tarafından yapılıyorsa kişinin hissedeceği kırgınlık, mutsuzluk, değersizlik, öfke gibi duygular daha yoğun yaşanabilir. Eşi tarafından bir başkası ile kıyaslanan bir kadın veya bir erkek de bu durumdan rahatsız olur. Eşler birbirlerini komşusunun kocasıyla ya da arkadaşının karısıyla kıyaslamamalı. Bir kadın kocasına ‘’ Fatma’nın kocası doğum gününde 100 tane gül almış. Sen bana doğum günümde hiçbir zaman 100 tane gül almadın.’’ dememeli. Bunun yerine ‘’ Doğum günümde bana gül alman beni mutlu eder.’’ diyebilir. Herkesin sevgisini gösterme biçimi farklıdır. Herkesin maddi durumu da farklıdır. Fatma’nın kocası için 100 tane gül almak kolay olabilir ama bir başka erkek için oldukça zor olabilir. İlk cümlede kıyaslama varken ikinci cümlede taleplerimizi kıyaslama yapmadan nasıl dile getirebileceğimiz gösteriliyor. Ayrıca kıyaslanmak insanlara kendini güçsüz hissettiren bir durumdur. Ne kadınlar ne de erkekler, eşleri tarafından güçsüz hissettirilmek ve eşlerinin karşısında kendilerini güçsüz hissetmek istemezler.

4- Aile içinde iletişimi azaltan bir diğer sebep de çiftlerden birinin ya da her ikisinin birden sözlü iletişimi reddetmesidir. Burda en sık küsme davranışını görürüz. Oysa küsmek, kişinin sadece eşine değil evliliğine karşı da duvar örmesi ve kendini kapatması demektir. Küsmek hiçbir sorunu çözmeyeceği gibi karşı tarafı daha da sinirlendirebilir. Bir insanı yok saymak için yapılabilecek en kötü şey ona tepkisiz kalmak, o yokmuş gibi davranmaktır. Küsmek tam da bunlara karşılık gelir. Küsmek, benliğimizin çocuk parçası ile gerçekleştirdiğimiz bir davranıştır. Problemler karşısında küsmek, sadece o problemin büyüyerek devam etmesine sebep olur. Çözüm için esnek bir bakış açısıyla ve partnerimize karşı kapsayıcılık duygusuyla yaklaşarak sorunları ele almalıyız.

5- Aile içinde yaşanılan problemlerin açıkça ve etkin bir biçimde konuşulmadan önce başka kişilere anlatılması da iletişimi azaltan önemli bir diğer sebeptir. Eşinin yaşadığı bir sorunu daha kendisi bile haberdar değilken başka bir akrabadan, arkadaştan, eş-dosttan duymak kimsede hoş duygular uyandırmaz. Ailenin kendi içinde, yaşadığı sorunları her yönüyle ele alıp tartışabilecek bir gücü olmalı. Ailenin, problemlerini konuşabilmek için oluşturulmuş özel zaman dilimleri olmalı. Bu zamanlarda her aile bireyi eşit söz hakkına sahip olmalı, her birey çekinmeden fikrini açıklayabilmeli ve her çözüm önerisi objektif bir şekilde değerlendirilmeli. Özellikle çocuklar da bu konuşmalara dahil edilmeli ve baba bir otorite olarak görülmemeli.

Aile tarafından sağlanan aidiyet ve güvenlik duygusu iletişim ile olur. Aile, sözlü ve sözsüz iletişim yollarını kullanarak üyelerine bu güveni ya da güvensizliği verir. Yukarıda bu güven ve güvensizliğin hangi durumlarda yaşanabileceği açıklanmaya çalışılmıştır. İnsanlar gibi aile kurumu da zamanla yenilenebilir, değişebilir, zorlanabilir, onarılabilir ve yaralanabilir. İletişimi kuvvetli olan bir aile en az yardımla ve en az hasarla sorunları çözme gücünü kendi içinde bulacaktır. Aile, her bir sorunu çözmeyi başardığında ise birbirine kenetlenmek ve daha da büyümek için kendi üyelerinden ilham almaya devam edecektir.

 

Bu makale 10 Mart 2023 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Aile Danışmanı Aysun Polat

Aile danışmanı Aysun Polat lisans eğitimlerini Ankara Üniversitesi Antropoloji ve Anadolu Üniversitesi Sosyoloji bölümlerinde tamamladı. Ankara Üniversitesinde okurken aynı üniversitenin psikoloji bölümünden ve  tıp fakültesinden de dersler alarak kendisini insana dair farklı alanlarda geliştirme fırsatı buldu. Lisans eğitimleri sırasında çok sayıda akademik çalışmada aktif rol aldı. Bazıları şu şekildedir. Ankara Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görevli bir psikoloğun, master tezi araştırmasının görüşmelerine örneklem grubu içinde katıldı. Ankara Üniversitesinde yürütülen cinsellik konulu doktora tezi için yapılan araştırmada saha asistanlığı yaptı. Newcastle Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi iş birliğiyle yürütülen gecekondu bölgelerindeki pilot araştırmada saha asistanlığı yaptı. Ankara Üniversitesinde yürütülen Türkiye’ ...

Etiketler
İletişim sorunu
Aile Danışmanı Aysun Polat
Aile Danışmanı Aysun Polat
Ankara - Aile Danışmanı
Facebook Twitter Instagram Youtube