60 Yıl Önce Daha Çok Gülüyorduk


60 yıl önce daha çok gülüyorduk |
Yapılan araştırmalara göre son yıllarda yüzlerdeki gülümseme oranları azalmış görünüyor. |
Bu durumun en büyük sebebi yaşam şartları ile ağız ve diş sağlığına gereken önemin ve özenin gösterilmemesidir. Kişiler günümüzde artık gülüş tasarımı sayesinde istedikleri gibi gülebilmektedirler.
Yapılan bir araştırmaya göre insanlar 1950'li yıllarda günde ortalama 18 dakika gülerken bu süre günümüzde 6 dakikaya düşmüş görünüyor. Yetişkinler günde ortalama 60 kez gülerken, bu rakam çocuklarda 500e kadar çıkabiliyor; bir gülüşün ortalama süresi ise 6 saniye.
60 yıl öncesine göre çok daha az gülünen yıllardayız ne yazık ki. Bu düşüşün en önemli sebeplerinin başında yaşam şartlarının gelmektedir. Bu süreler ülkelere göre değişiklik göstermekle birlikte, ağız ve diş sağlığına önem verilmeyen ülkelerde gülüş süreleri çok daha düşüktür ve bu durumun da mutsuz topluluklar yaratabilmektedir.
Güldüğünde mutlu olmayan insanlar da bir hayli fazla olmakla birlikte, gülümseme dış görünüşe en fazla etki eden mimiktir. Dişlerdeki problemler gülme oranlarını da düşürdüğü bir gerçektir. Artık kişiler güldüklerinde nasıl görüneceklerine kendilerinin karar verebiliyor. Kişiye özel gülüş tasarımı sayesinde gülme oranlarında artış yaşanabilecektir.
Gülüş Tasarımı Sayesinde Genç Görünmek de mümkün…
İlerleyen teknoloji ile hastaların gülüşünü, dişlerini doku dostu ve estetik maddelerle yeniden şekillendirilebiliyor, gülüş tasarımının farklı işlemler ile gerçekleştirilebiliyoruz.
Gülüş tasarımı sadece gençlerde değil yaşlanma belirtileri ortaya çıkan kişilerde de uygulanabilmekte, bu sayede yüzde genç ve güzel bir gülümseme kazandırmanın mümkün olabilmektedir.
Hastanın dişleri, beyazlatma (bleaching) ya da porselen restorasyon işlemleri ile güzelleştirilirken, dudak ve yanak dokusuna da doğal destek sağlanıyor. Dişetleri de istenen seviyeye getirilip yüksek teknoloji ile üretilmiş porselen restorasyonlarla hastaya yeni ve mutlu olabileceği bir gülüş kazandırılıyor.
Gülüş tasarımında uygulanan başlıca yöntemler arasında Bleaching (Diş Beyazlatma), Zirkon Kronlar, Seramik Dolgu ve Laminalar yer alıyor.
Bleaching Yöntemi: Beyazlatma adı verilen yöntem diş hekimi kontrolünde muayene ortamında ya da hasta tarafından evde gerçekleştirilebilir.
Muayenehane ortamında beyazlatıcı dişe direkt olarak uygulanıyor. Burada bazı dişleri fazla beyazlatma veya daha az beyazlatma imkanı bulunuyor. İşlem diş hekiminin kontrolünde gerçekleşmektedir. Beyazlatıcı jel, ışıkla aktive ediliyor. Işık olarak UV mavi ışık, ledler (soğuk ışık) ve lazer (sıcak ışık) kullanılabiliyor. Gözle görülen bir sonuç elde etmek için UV mavi ışık ile yapılan beyazlatmada her biri 40-60 dakika arasında süren 3-4 seans gerekmektedir.
Evde uygulanabilen yöntemde ise hastaya, içinde beyazlatıcı ilaç konulmuş olan ince bir gece plağı hazırlanıyor. Bu plak hasta tarafından dişlerine yerleştiriliyor. Hasta bunu bir hafta kullanıyor.
Her iki yöntemin aynı anda kullanılması mümkündür.
Zirkon Kronlar: Önceleri dolgu malzemesi olarak metal dolgular kullanılıyordu. Ancak ağız içinde metal kullanımı bir yandan genel sağlığı olumsuz yönden etkilerken diğer yandan da metalin oksitelenmesi sonucu bakteri birikimine ve dişeti rahatsızlıklarına neden oluyordu.
Metal destekli kuronlar dişeti kenarından yansıyan gri renk nedeniyle ve ışığı doğal dişlerdeki gibi yansıtmaması nedeniyle istenilen estetik sonucu da yaratmıyordu. Porselenden elde edilen Zirkon kuronlar ise hem estetik hem de sağlık açısından iyidir. Doku dostudurlar ve dayanıklıdırlar.
Seramik Dolgu: (Onley ve İnley)
Dişte oluşan çürük temizlendikten sonra oluşan boşluğu doldurmak için çeşitli materyaller kullanılmaktadır. Önceleri amalgam denilen gri renkteki dolgu maddesi bu amaçla kullanılıyordu. Ancak ağır metaller içerdiğinden kullanımı genel sağlığı bozduğu için artık tercih edilmeyen bir dolgu maddesidir.
Seramik dolgular ise çürük temizlendikten sonra kalan boşluğun ölçüsü alınarak laboratuvar ortamında üretiliyor. Ağızda oluşan ısı farklılıklarından etkilenmiyor, aşınmıyor. Estetik olarak yabancı madde görünümü yaratmıyor. Hem uzun ömürlü hem de estetik olarak çok daha başarılı bir dolgu oluyor.
Laminalar: Laminalar laboratuvar ortamında hazırlanan porselen restorasyonlardır ve ön bölgede %100 doğal bir görünüm sağlıyor. Laminalar dişe yapıştırılmadan dişin rengini, formunu ve şeklini değiştirme imkanı vardır.
Kontakt lens boyutlarında olan laminalar çok incedir ve dişin üzerine yüksek teknoloji ile üretilmiş simanlarla kalıcı olarak yapıştırılırlar. Dişten sadece 0.3 mm aşındırılarak neredeyse dişte hiç kayıp yaratmadan estetik ve doğal bir görünüm elde edilmesini sağlar.