Güzellik, estetik ve matematik

Güzellik, estetik ve matematik

İnsanoğlunu, doğayı keşfedip açığa çıkarma isteği bilime, göze hitap eden şekle, güzele doğru değiştirme isteği de sanata yönlendirmiştir. Bilim bilinmeyenin doğruluklarının açıklanması, sanat ise güzelin canlandırılması olarak özetlenebilir. Bilim doğruyu, sanat ise ‘güzel’ i temsil eder. Bilimde teoriler ve ispatlar vardır. Sanatta ise kişisel düşünceler daha ön plandadır ve kişiye, zamana, topluma ve ekollere göre farklılık gösterir.

Estetiğin dinamiklerinden olan güzelliğin, uyum ile bağlantılı olduğunu ve bununda matematik formülleriyle ifade edilebileceğini biliyoruz. Doğada ve insanda güzellik ölçütünün altın oran, simetri, harmoni gibi matematiksel kavramlarla ifade edildiğini örneklerle görebiliyoruz.

Güzel kavramı bir obje ile ilgilidir. Bir bitkiye, canlıyı, insanı yada sanat eserini güzel olarak niteleriz. Güzellik tanımımızda objenin biçimsel nitelikleri önemlidir. Bu biçimsel nitelikler sayı ile ifade edilebilir. Buda güzellik niteliklerinin matematik ilkeleri olduğunu gösterir. Bu matematiksel ilkeler orantı, simetri, düzen, harmoni gibi kavramlardır. Bu kavramlarla ilgili ölçümler matematiğin çeşitli uzmanlık alanlarında formüle edilir. Matematik diziliş ve iç uyum ile karakterize edilen bir sanattır. Matematiksel düzenle, güzelliği de uyumlu yapıyla ilişkilendirerek tüm sanat türlerini matematiksel yapı altında bir araya getirebiliriz.

Güzelliğin matematik olarak belirlenmesi düşüncesi, özellikle orantı kavramında ilk belirgin anlamını bulur. Orantı deyince iki büyüklük, ya da bir bütünün parçaları arasında hoşa giden ilgi anlaşılır. Orantı düşüncesi sanatçıları ve düşünürleri doğa ve sanatta, tüm güzellikleri açıklayacak büyülü bir matematik formülü aramaya götürmüştür.

Bu arayış, 1170-1250 yılları arasında yaşamış olan İtalyalı Matematikçi Fibonacci’yi O’nun adıyla anılan 1,1,2,3,5,8,13,21,34,… Fibonacci sayılarını bulmaya yöneltmiştir. Fibonacci sayı dizisinde ardışık iki sayının oranı yaklaşık olarak Q=1,61804 değerini vermektedir. Bu değere ‘Altın Oran’denir. Altın oran göründüğü gibi bir matematik kavramıdır. Fakat uyum ve güzellik ölçütü olarak sanat ve estetiğin bir sınıflandırılmasıdır. Altın oran insan tasarımından kaynaklanmadan doğada var olan biyolojik bir gerçektir ve insan görsel yaratım alanında doğadan altın oranı almıştır.

Leonardo Fibonacci

Gustav Fechner (1876) ‘estetiğin eşiğini’ saptaması için yaptığı deneylerle bu altın oranı yakalar. Kenarlarının oranı altın orana yakın olan dikdörtgenlerin daha hoş göründüğü sonucunu elde eder. Böyle bir dikdörtgene ‘altın dikdörtgen’ denir. Leonardo Da Vinci’nin ünlü tablosu Mona Lisa’nın yüzü etrafında bir dikdörtgen çizelim. Sonucun altın dikdörtgen olduğu görülür. Ayrıca resmin kendisi de altın dikdörtgen içindedir. Atın oran resmin anlatımına tam anlamıyla uygun bir simgedir.

Leonardo da Vinci'nin Mona Lisa portresi altın orana göre yapılmıştır.

Altın oranın mimaride de görüyoruz. Yunanistan’da bulunan Parthenon tapınağı en meşhurudur. Paris’te bulunan Notre Dame Katedrali’nin tasarımında altın oran kullanılmıştır.

M.Ö. 3200’lü yıllara ait Sümer tabletlerinde altın oran kullanılmıştır. Eski Mısırlıların inşa ettiği Mısır Piramitlerinde altın oranın varlığı ortaya çıkar. Piramitler mimaride altın oranın kullanıldığı ilk örneklerdir.

Altın oranın tabiatta ve canlılarda sayısız örnekleri vardır. Çam kozalaklarında, Echinacea purpura çiçeğinde, kaplanın vücudunda, bir balıkta, deniz kabuklarında, bitki saplarının üzerinde, yaprakların yerleştirilmesinde, ayçiçeğinin çekirdeklerinin dizilişinde galaksilerin spirallerinde, hatta dönen karadeliklerin özelliklerinde rastlanılmaktadır.

Ayçiçeğinde Fibonacci dizilimi

Orantıya bağlı olarak bulunan bir parça biçimsel ilke simetridir. Simetride de bir bütünün parçaları arasındaki düzen söz konusudur. Simetri deyince, bir dikey eksenden bakıldığında bütün, birbiriyle uyuşan iki yarıma bölünmüş olur. Simetrik düzen, mekana dayalı bir düzendir. Simetri bir bütünün iki yarısının aynı anda kavranmasına dayanır. Simetri sadece sanat da değil, doğada da vardır. Canlıların bedenleri simetriktir, ağaçların yaprakları, kelebeğin kanatları simetriktir. Simetri doğanın yasalarından biridir. Doğada bu derece etkili olan simetri, sanat eserlerinde de aynı şekilde ve ölçüde etkili olur. Simetrinin hoşa gitmesi, simetrik biçimlerin güzel olarak değerlendirilmesi, insanın beyninde kökleşmesinin nedenidir.

Geleceğin uygarlık gelişimi estetik ve matematik arasındaki ilişkinin daha yoğun olarak kullanılacağı yaratıcılık ve yeniliklere açık bir ortam sunabilecektir

Bu makale 19 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Dr. Hakan Buzoğlu

Etiketler
Ayçiçeğinde fibonacci dizilimi
Uzm. Dr. Hakan Buzoğlu
Uzm. Dr. Hakan Buzoğlu
İstanbul - Dermatoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube