Bir çocuk çiziyorum

Bir çocuk çiziyorum

BİR ÇOCUK ÇİZİYORUM

 “Çocuklar donmamış beton gibidir üzerlerine ne düşerse izi kalır.” Cümleyi okur okumaz insan düşüncelere dalıp gidiveriyor elinde olmadan. Ve peşi sıra cevaplanmayı bekleyen sorular kervanı saklandıkları kuytu köşelerden açığa çıkıveriyor. Nasıl bir anneyim? Nasıl bir babayım? Nasıl bir insan yaratıyorum? Ben çocuğum üzerinde nasıl bir iz bırakıyorum?..

Çocuklar hayatımızdaki en değerli varlıklarımızdır. Onların başarılı, mutlu ve özgüvenleri yüksek bireyler olarak yetişmelerini isteriz. Bunu başarmak için elimizden geldiğince çaba harcar ve doğru bildiğimiz yoldan asla ödün vermemeye çalışırız. Ne yazık ki doğru bildiklerimiz her zaman doğru olmayabilir.

“Sen sus, senin işin değil”,  “Sus! Fazla soru sorma.”  Onlara susarak boyun eğmeyi öğretiriz. “Sus, Sen çocuksun, aklın ermez.” Öğrenme heveslerini kursaklarında bırakırız böylece. Onlara sormadan hayatı ile ilgili kararlar alırız. Çünkü onlar daha çocuklar, eğriyi doğruyu bilemezler. Sınırlar koyalım derken dünya ile aralarına duvar öreriz, sonra da yaptıkları hatalara içerleriz. Terbiye… Çocuklarımıza eğriyi doğruyu öğretmekten mi bahsediyoruz? İlk akla gelen ceza olur. Babanın sert bakışları altında ezilip büzülen çocuk… Çocuk isyan mı etti? Şaplatıverir annesi çocuğun poposuna, o da susar oturur. Ne gerek var okuyup öğrenmeye, en kolayı bu değil mi ki? Sonra da anne sorar: “Doktor Bey, çocuğumuz arkadaşları ile oyun oynasın diye o kadar uğraşıyoruz ki bir türlü başaramıyoruz.  Sessiz ve içine kapanık bir çocuk,  her şeye çok çabuk kızıveriyor, neden acaba?”

Merak eder, anne babalara sorarım evde kral kim diye. Sonra gözleme koyulurum, gözlerin nasıl sessizce çocuğu işaret edişini. Anne babalar için çocuğun her isteği bir emirdir, bir dediğini iki etmezler, hayatlarını çocuğuna göre düzenlerler, kurallar yoktur ve çocuk olabildiğince özgürdür. “Çocuğum daima kendimdeneşimden önce gelir.” Çocuk hep almıştır, asla vermeyi öğrenme fırsatı olmamıştır. Bu tür ailelerde “Benim ailem bana çok baskı yaptı, ben çocuğuma yapmayacağım” düşüncesinin baskın olduğunu gözlemlerim. Sonuç, sonuç mu ne? Çocuklarını en kolay metotla büyütmektedirler. Sosyal uyum sorunları yaşayan çocuklar yetiştirirler. Paylaşım nedir bilemezler ve bencilcedavranmanın ötesine geçememiştir çocuk. Çünkü onların sosyal yaşamın kurallarını öğrenme fırsatları olmamıştır.

Kimimiz ise çocuklarımıza o anki ruh halimize göre davranırız. Günümüz güzel geçmişse çocuklara her şey serbest olur. Canlarının istedikleri her şeyi yapmalarına izin veririz. Ancak kötü bir gün geçirmişsek her şey yasak oluverir çocuklara, bir anda hiç uygulanmayan kurallar çıkıverir ortaya. Sudan çıkmış balığa döner çocuk, an be an değişen kurallar karşısında. “Eşim çocuğa çok katı davranıyor ben onu dengeliyorum”.Kimi zaman da anne baba çocuğun davranış ve isteklerine karşı ortak bir tavır sergilemekte sorun yaşarlar. Anne “Evet” derken baba ısrarla “Hayır” diyerek karşı çıkar. Ebeveynler çocukların önünde tartışırlar. Kimden nasıl tepki alacağını bilemeyen çocuk kendini tedirgin hisseder. Zamanla çocuk kimin neye nasıl tepki verdiğini öğrenir ve anne babayı kullanmaya başlar. Oyuncak alacaksa anneye ağlar, ödev yapmak istemiyorsa babaya sığınır. Böylece kurallar ve sınırlar yok olur gider. Çevresindeki kişilere güvenemeyen, kuşkulu ve kararsız, yeri geldiğinde boyun eğici ya da isyankar bireyler bu yolla yetişiyor olsa gerek.

Kimimiz de çocuğumuzu olduğu gibi kabul eder, ona sevgimizi karşılıksız sunarız. Birbirimize ve çocuğumuza olan duygularımızda açık davranırız. İletişimimiz açık ve nettir. Onunla konuşurken yaptığımız işi bırakır göz göze gelir sabırla onu dinleriz. Çocuğumuzla geçirdiğimiz zamanın sadece ona ait olması gerektiğine inanırız. Çocuğumuzun ilgilerini göz önünde tutarak onun yeteneklerini geliştirmesine rehberlik ederiz. Zaman tüketiminde nicelikten çok niteliğe önem veririz. Birer rehber ve model oluruz onlara yaşama uyum sürecinde. Kurallar, nedenleri ile birlikte vardır, çocuğun yaşına uygundur ve esnektir yeri geldiğinde. Sınırlarımız vardır elbet ancak çocuk özgürdür o sınırlar içerisinde. Dayatma değil seçenek sunarız onlara, seçimin sorumluluğunun ve kararın ona ait olduğuna inanırız. Sorunlarının çözümünü birlikte araştırır, hatalarından ders almayı öğretiriz. Çocuğumuzu dinler, susmaya değil konuşmaya teşvik ederiz. Böyle bir ortamda çocuklarımızın bağımsız, kendine güvenen, benlik saygısı yüksek, sorumluluk sahibi bireyler olarak yetiştiklerini gözlemleriz.

Şimdi çocuklarımız üzerinde nasıl bir iz bıraktığımızı düşünmenin tam sırasıdır. Yarın çok geç olabilir!

 

Uzman Klinik Psikolog

Hemra Mamiyev

Bu makale 18 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Kl. Psk. Hemra Mamiyev

Uzm. Kl. Psk. Hemra Mamiyev
Uzm. Kl. Psk. Hemra Mamiyev
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube