Yüz estetiği

Yüz estetiği

Yüz estetiği kapsamında yüze yapılan uygulamalar, bir ucunda yüz germe, diğer ucunda ise mezoterapi gibi uygulamaların olduğu çok geniş bir perspektifdir. Yüz germe için ideal hastaların 45-55 yaş aralığında, ek problemi bulunmayan ve yüz cildinde bariz sarkmaların olması gerektiği tarif edilir. Benim bu yazıdaki amacım; sizlere yüz germe dışında ne tür işlemlerin yapılabildiği ve neyin amaçlandığı ile ilgilidir.

Genç ve ideal bir yüz; en aşağıda ince bir çene, bunu yukarı doğru takip eden ve biraz daha geniş olan yanaklar ve yüzün en geniş kısmında elmacık kemiklerinin bulunduğu 'ters üçgen' kalıbı ile ifade edilir. Zira dudak kenarları, gözün iç ve dış kenarını kesen çizgiler ve kaşların aksı hep bu ters üçgen kalıba uyarlar ve içten dışa, aşağıdan yukarı bir çizgiyi takip ederler. Yaşlanma denilen olay; bir yandan doku yenilenme ve doku esnekliği kapasitesinin azalması, sigara, güneş ışığı ve bazı kimyasal maddelerin cilde verdiği hasar diğer taraftan ise sürekli var olan yer çekimi etkisinin kombinasyonları ile meydana gelir. Yenilenme yeteneği azalan ve güneş, sigara gibi faktörlerin etkisinde kalan cilt parlaklığını yitirir ve incelir. Esneklik kapasitesini yitiren dokular yerçekiminin etkisi ile aşağı doğru yer değiştirirken, zemindeki kaslarının etkisiyle derin ve yüzeyel kırışıklıklar meydana gelir. Dolayısıyla hem cilt kalitesi bozulmuş hem de aşağı doğru yer değiştiren dokuların etkisiyle yüz; 'dikdörtgen' bir kalıp halini alır. 

Dikdörtgen yüz kalıbında elmacık kemikleri seviyesindeki dokular yanaklara doğru inerken, yanaklar hem erimiş hem de daha aşağı sarkmıştır. Dudak kenarları, göz ve kaşların aksı benzer yer değişime uğrarlar.

Yukarıda sayılan değişimler göz önüne alındığında, yüze uygulanacak gençleştirme işlemlerinde hedeflenen amaçlar da belirlenmiş olur. Biz bu işlemler ile; 1- Cildin parlaklık ve kalitesini yeniden temin etmeliyiz. 2- Ciltteki yüzeysel ve derin kırışıklıkları belirsizleştirmeli, mümkünse yok etmeliyiz. 3- Dikdörtgen kalıba uymuş yüz hatlarını tekrar ters üçgen kalıba döndürmeliyiz. 

Cildin parlaklık ve kalitesini sağlamaya yönelik girişimler: Bu bölümde kozmetik ürünler ve kullanımından bahsedecek değilim. Ancak benim ilgi ve uygulama alanıma giren işlemlerden bahsetmek istiyorum. Bunlar 'Mezoterapi' ve 'PRP' uygulamalarıdır. Ciltte derin akne skarlarının ya da benzer durumların olduğu hallerde, cilt soyma (dermabrazyon) diğer önemli bir işlemdir. Öncelikle dermabrazyon işleminden ve türlerinden bahsedelim. 

Dermabrazyon işlemi; farklı metotlar ile cildin epidermis dediğimiz katmanının bir miktar kazınması ve alttan yeni cilt dokusunun gelerek parlak ve daha pürüzsüz cilt elde edilmesi işlemidir. Sanal olarak 2. derece yanık hasarı taklit edilir. Kazıma sırasında inilen derinliğe göre koyu lekelerin azaltılması, faça ve dövme izlerinin çıkarılması gibi farklı amaçlar için de yapılabilmektedir. 

Dermabrazyon işleminin temel mantığı aynı ancak uygulama şekilleri farklıdır. Asidik maddeler kullanılarak yapılan cilt soyma işlemleri 'kimyasal peeling', ısı enerjisi ile yakarak yapılan cilt soyma işlemleri 'fraksiyone lazer', mekanik yolla yapılan cilt soyma işlemi ise klasik olarak 'dermabrazyon' şeklinde adlandırılır

 Hepsinin birbirine göre daha üstün ve zayıf olan yanları vardır. Benim birebir uygulama alanım klasik dermabrazyon olup; özellikle akne lekelerinin çıkarılması, dövme ve faça izlerinin çıkarılmasında rakipsiz bir yöntemdir. Lazer ve kimyasal peeling uygulamalarının estetisyenlerin alanı olduğunu düşünüyorum. 

Mezoterapi denen uygulama ise; bir takım antioksidan, vitamin, yardımcı enzim ve hyaluronik asit gibi destekleyici maddelerin bir araya getirilmesi sonucu elde edilen ürünlerin cilt altına uygulanması işlemidir. Bu ürünler hazır preparatlar olup, cilt yenileme, kırışıklık tedavisi, saç dökülme tedavisi gibi farklı amaçlarla kullanıma uygun türlere sahiptir. 4 ya da 5 kür olarak uygulanır ve her kür arasında 1 hafta boşluk vardır. Elde edilen faydanın devamı için her yıl tekrarlanması önerilmektedir. Ben uzun zaman mezoterapinin faydalı bir uygulama olduğuna dair şüpheler taşıdım. Kendim kullanmaya başladıktan sonra sahip olduğum izlenim; mezoterapinin mucizevi bir uygulama olmadığı ancak her yıl düzenli yapıldığında hastalarda bariz düzelme sağladığı yönündedir. Mezoterapiyi kişsel kozmetik bakımın ( kremler, tonik ve nemlendiriciler vs.) bir seviye üstü olarak tariflemek mümkün.

PRP (trombositten zengin plazma) tıpta başlı başına bir devrim aslına bakarsanız. Hastanın kendi kanından elde edilen hücre ve faktörlerin, konsantre halde tekrar hastaya uygulanması esasına dayalı bir işlem. PRP yi ayrı bir başlık altında anlattığım için çok ayrıntıya girmeden belirtmeliyim ki; PRP uygulaması, kişisel bakım noktasında, bir çok veriyle desteklenmiş ve faydası inkar edilemez üstün nitelikli bir uygulamadır. Zira diğer uygulamalara göre maaliyeti, gösterdiği fayda ile orantılı olarak çok daha yüksektir. 

Ciltteki derin ve yüzeyel kırışıklıklara yönelik işlemler: Bu başlık altında hemen akla gelen iki uygulama Botox ve dolgu uygulamalarıdır. Botox (botalinum toxin), tetanoz etkeni bir bakteriden elde edilen ve bilinen en etkili zehirdir. Çok düşük dozlarda hazırlanmış preparatları vardır ve etkisi kırışıklıkların altındaki kaslarda geçici felç oluşturmasına dayanır. Kaslar felç olduğunda hareketsiz kalır ve dolayısı ile üzerindeki cilt gerilip, büzüşmediği için bir çok kırışıklık kaybolur. Botox uygulaması bir yönüyle mucizevi sonuçlar yaratmakla birlikte, yaygın ve yüksek doz kullanımda, en basit haliyle mimiksiz, şaşkın ve donuk bir yüz ifadesi oluşturur. 

Bu gibi bir durumda hasta bu boş ve şaşkın yüzü ortalama 6 ay süreyle taşımak zorunda kalır. Botox uygulamasının en sık komplikasyonu üst göz kapağında düşme olup, geçici bir durumdur. 

Ben, millet olarak faydalı bir şeyle karşılaştığımızda 'ne kadar çoksa, o kadar iyi' mantığıyla hareket ettiğimizi düşünüyorum. Zira botox uygulamasında da aynı mantıkla hareket edip, görsel facia yaşanan durumlar hiç de az değildir. Bu nedenle naçizane tavsiyem; Botox uygulamasının, gözlerin kenarında hale gibi uzanan kaz ayakları, her iki kaş arasında dikey uzanan ve kişiyi kızgın gösteren çizgiler, alın çizgileri, ileri yaşta boğaz derisindeki yelelenmeler ve bazı durumlarda kaş kaldırma dışında kullanımını kesinlikle önermiyorum. Bu temelde bakıldığında basit anlatımla botox uygulamasının kullanımı yüzün 1/3 üst kısmı ile sınırlı olmalıdır.

Dolgu uygulamaları, yerinde ve ehil ellerde yapıldığında son derece iyi sonuçlar sağlamaktadır. Aksi halde kalıcı ve felaket görüntülere de şahit oldum. Buradaki temel mantık; derin olukların altının doldurularak daha az belirgin hale gelmeleri ya da belirgin olmasını istediğiniz alanların (dudaklar ve elmecık kemikleri gibi) şişirilmesidir. 

Dolgu uygulamalarında kullanılan iki ayrı malzemeden bahsetmek mümkün; ilki piyasada hazır bulunan hyaluronik asit, kollajen ya da hidroksiapatit içerikli ürünler. Ben şahsen bu hazır preparatları kullanmayı eğer hastam şiddetle istemezse reddediyorum. Gerekçesi ise şu: öncelikle kalıcı değil ve en fazla 6 ay - 1 yılda tekrarlamak gerekiyor, dolayısıyla maliyetli. 

İkincisi, sonuçta kullanılan vücuda yabancı bir madde ve bu maddenin vücuda verilmesini takiben oluşan yan etkiler (allerji, granülom vs) hiç de az değil. Son olarak da eğer uygulama sırasında bir hata yapar ve dengesiz ya da fazla verirseniz telafisi yok, düzeltilemiyor. Ben tüm dolgu uygulamalarımı, hastanın kendi vücudundan alınan 'otojen yağ grefti' ile yapmayı tercih ediyorum. Bence diğer ürünlere göre çok çok üstün. Yüzünüzde herkes bir gençleşme ve güzelleşme fark ediyor ama bunun ne olduğunu kimse tarif edemiyor.

Otojen yağ gerfti; hastanın kendi dokusu olduğu için hiçbir şekilde reaksiyon oluşturmuyor, uygulama sırasında fazla vermiş bile olsanız ilk 3 hafta içerisinde minik minik yapılan masajlarla kesinlikle kabul edilebilir bir hacim ve mükemmel bir şekle kavuşuyor, içerisinde barındırdığı kök hücrelerin de etkisiyle cilde parlaklık ve canlılık kazandırıyor, hayat boyu kalıcı ve son olarak da tamamen biyolojik. Meme büyütme, basen ve kalça genişletme gibi büyük hacimli değişimler için de rahatlıkla kullanılabiliyor. Otojen yağ greftinin dezavantajlarını söylemek gerekirse; hazır dolgulara göre biraz daha maliyetli ve ilk uygulamada konulan yağın bir kısmı eridiği için ikinci bir uygulama gerekebiliyor.

Dolgu maddelerinin yüzdeki kullanımı şöyledir: her iki burun kenarından ağız kenarına uzanan 'nazolabial oluk' denen kısımların doldurulması, elmacık kemiklerinin daha belirgin hale getirilerek, yüzün ters üçgen kalıba uydurulması, dudakların kalınlaştırılması ve önceki yaralanmaya bağlı çöküntüler var ise bunların giderilmesi. 

Tüm dolgu işlemleri lokal anestezi altında rahatlıkla yapılabilir. Uygulama sonrası uygulama yapılan bölgeye göre 1 hafta civarında şişlik ve kızarıklık oluşabilir. Ben yine de bir cemiyet dergisine poz vermeniz gerekir ise 2 hafta beklemenizi tavsiye ederim.

Yüzü ters üçgen kalıba döndürmeye yönelik işlemler

Bu başlıktaki işlemler daha radikal uygulamalar olmakla birlikte uygulama sonrası bariz değişim yaratırlar. En radikal olanı yüz germe (face lifting) ameliyatı olup ayrı bir tartışma konusudur. Bu amaçla en sık yapılan uygulama, çeşitli malzemelerden yapılan iplerle yüz cildinin aşağıdan yukarı ve içten dışa doğru asılması 'askılama' dır. Ben prensip olarak yüze askılama işlemini yapmamaktayım. Bunun nedeni ise aslen bir tedavi yöntemi olduğuna inanmıyor olmam ve hastalara gerçekten faydalı olduğu konusunda ciddi şüphelerimin olması. Askılamanın mantığı fazla ve sarkmış cildin kulak önü ve kulak üzeri alana çekilerek bu bölgeye toplanmasıdır. Cildin potlaşması işlem sonrası bu alanlarda çok belirgin olur. Ayrıca cilt altı yerleştirilen bu ipler mimik hareketlerini kalıcı olarak engelleyicidir. Askılama işlemi yerine cerrahi ile germe operasyonlarının yapılması, germe operasyonu için erken olduğu düşünülüyor ise yağ enjeksiyonları ile yüzün manüple edilmesi bence çok daha doğal ve kullanışlı sonuçlar doğrumaktadır.

 

Bu makale 12 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Op. Dr. Tamer Şakrak

Op.Dr Tamer ŞAKRAK, 15 Şubat 1977 tarihinde Almanya'da doğmuştur.  Lisans öncesi öğrenimlerinin ardından 1994  yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini başarıyla tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. İhtisasını ise yine aynı fakültede yapmış ve 2010 yılında Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı olmuştur.   Uzmanlık eğitimi sonrasında, 2011-2013 yılları arası Eskişehir Acıbadem Hastanesi'nde 2013-2014 yılları arası Esteworld Plastik Cerrahi Hastanesi'nde görev yapmış olan Op.Dr Tamer ŞAKRAK mesleki çalışmalarına 2014 yılından beri kendi kurduğu Regenplast Estetik ve Plastik Cerrahi Kliniği'nde devam etmektedir. Gerek asistanlık gerekse uzmanlık dönemlerinde, bir çok bilimsel makale, bilimsel çalışma ve araştırma yazıları yazmış ve bu çalışmalardan ödüller almıştır. Profesyonel ...

Etiketler
Yüzü ters üçgen kalıba döndürmeye yönelik işlemler
Op. Dr. Tamer Şakrak
Op. Dr. Tamer Şakrak
İstanbul - Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi
Facebook Twitter Instagram Youtube