Topuk dikeni (epin kalkanei) terimi ilk defa 1900 yılında Alman cerrah Plettner tarafından anatomik bir terim olarak kullanılmıştır. Sıklıkla topuk kemiğinin alt iç kısmında kalsiyumun birikmesiyle oluşan bir çıkıntıdır. Ayak ağrısına sebep olan en yaygın bozukluklardandır. Hastalar sabah kalktıklarında ilk adımlarda şiddeti ağrı hisseder ve gün içinde atılan her adım ile topuk ağrısı hissedebilirler. Bu durum bireyin yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilediğinden tedavisinin en etkili şekilde yürütülmesi önemlidir.
Tedavisinde cerrahi ve cerrahi dışı (koruyucu) tedavi yöntemleri kullanılmaktadır.Cerrahi tedaviler koruyucu tedavi yöntemleri ile kontrol altına alınamadığı durumlarda uygulanır. Bu nedenle topuk dikeninin tedavisinde koruyucu yöntemlerin yeri çok önemlidir. Koruyucu yöntemler arasında fizik tedavi yöntemleri, uygun egzersiz programları, ayak tabanının desteklenmesi (uygun ayakkabı, tabanlık, ortez gibi yardımcı aparatlar) ve ilaç tedavileri yer alır.
Fizik tedavi yöntemleri ile ağrıyı azaltmak, bölgenin kanlanmasını arttırılarak metabolik olarak iyileşmesini sağlamak, kas gerginliklerini azaltmak ,eklemlerin hareketliliğini sağlamak ,inflamasyon olarak adlandırılan doku yanıtını azaltmak ve fazladan oluşmuş olan kemik çıkıntıyı mekanik olarak uyarı vererek geriletmek hedeflenir.
Günümüzde ESWT, Lazer Tedavisi, Terapötik Ultrason öne çıkan fizik tedavi yöntemleridir. Ayrıca ısı modaliteleri(sıcak-soğuk), elektroterapi (TENS), su içi yöntemler (whirpool) kullanılmaktadır.